• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
BESİM KAZADO

New York ilkbaharda başka güzel

besim.kazado@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 27.04.2010, 00:00
Son seyahatimizde iliklerimize kadar donduğumuz New York, bu kez bizi bembeyaz pespembe çiçeklerin süslediği ağaçlarla karşıladı

Hava çok güzel, Soho sokaklara taşıyor. Buralarda dolaşmak o evlerin şirinliğini görmek, bistrolara uğramak bir ayrıcalık benim için


Tekrar merhaba. Size bir özür borçluyum. Yine New York'a gittiğim için yine New York'u anlatıyorum. Ama siz de bilirsiniz, bu şehir (İstanbul gibi) anlat anlat, gez gez bitmez. Hele her gidişinde farklı taraflarını keşfederseniz tadına doyamıyorsunuz bu tarz mega kentlerin. Ben nereye gidersem orada yaşarmışcasına davranmayı seviyorum. Milano'da Milanolu, Paris'te Parisli, New York'ta New Yorker... İşte o zaman bu yerlerin keyfini sürebiliyorum. Milano'da kebap, Paris'te kokoreç, New York'ta Boğaz aramam. Bu saydıklarımın alası bende var zaten. Bu yüzden gezdiğim yerlerden maksimum haz alıyorum.

CENTRAL PARK'TA
Sıkı bir grup gittik NY'a. Çoğu seyahati birlikte yaptığımız Şenay'ım (Düdek), sağ kolum Ömer ve Orhan saatinde vardık. Bizi geçen gittiğimde çok kahrımızı çeken Ahmet karşıladı. Son seyahatimizde iliklerimize kadar donduğumuz NY, bu kez bizi bembeyaz pespembe çiçeklerin süslediği ağaçlarla karşıladı. Söylemesi ayıp bu yıl dört mevsimini yaşamışım bu kentin. Central Park'ın hemen önündeki Plaza'nın yanıbaşındaki Akka Hotel'e geçtik. Geçen gidişimizde Fatih(Ürek) kalmıştı Akka'da. Konumu, odaları, kahvaltısı... Çok iyi bence. Çevrede daha ehven oteller varsa da ben bu oteli seviyorum. Valizlerimizi bile açmadan hemen 5.- 6. caddelere attık kendimizi. Hemen birer kart aldık. Telefon hediyesiyle 50 dolar. Tabii ki vitrinler kolaçan edildi. Otelin çevresindeki onlarca marketten birine uğradık. Sütten meyveye epey bir şeyler aldık. O rengarenk bisküvi, yoğurt, meyve suları dolu raflar beni çok ama çok cezbeder.
Giyinmek için yarım saatimiz vardı, çünkü akşam Soho'da Buddha Khan'a rezervasyon yaptırmıştık. Her gittiğimde mutlak muhteşem Uzakdoğu yemeğini yediğim çok şık bir restoran olan Buddha Khan'da ördekten, balığa, dim sum'dan (çin mantısı) sebzeli etlere kadar inanılmaz lezzet ve sunumda bir menü var. Son gittiğimde Ajda'yla da orada yemiştik. Soho'da minik bir gece turu attık. Bir müddettir orada olan İsmail Boom Boom Bar'dan bahsetti. Her gece kalburüstü bir kitlenin geldiği bu bara sadece özel davetiye ile girilebiliyor. Dünya çapında ünlü sanatçıları görmek isterseniz buyrun... Standart Hotel'in roof'undaki barın müşterilerinden bazıları Madonna, Jude Law, Bon Jovi...

ET PAZARIYDI
Meat market bildiğiniz gibi Soho'nun et pazarı idi. Şu anda NY'un en şık ve pahalı restoran ve gece kulüplerinin olduğu muhit. Baggatelle, Pastis bu restoranlardan ikisi. En büyüğü Soho'da olan market Dean and Deluca'yı aman girmeden geçmeyin. Bence bugün meşhur 5. Cadde'nin ve çevresinin yerini Soho almış durumda. New York'ta benim en beğendiğim otellerden Soho House (Eren Yorulmazer'le kalmıştık) muhteşem odaları, sinema saloncuğu, minik havuzu ve The Mercer (Nefis kahvaltı etmiştim) 24 açık inanılmaz lezzetlerde yemek servisi, birbirinden şık loft odaları ile mutlak görülmesi gerekli oteller... Ana caddede ufak büyük tüm markaları görebiliyorsunuz ki asıl ara sokaklarda ciddi sofistike dükkan ve restoranları ziyaret edebilirsiniz. Bu arada kapıda kuyruk beklemeden içeri girilemeyen Abercrombie'nin yan ürünü Hollister Soho'da açıldı, kuyruk başladı bile.
New Yorker gibi yaşamak dedim tabii özentiliğe geçmeden... En fazla yapılan şeylerden biri, Central Park'ta koşmak veya yürümek. Cumartesi sabahı Şenay halletmişti koşuyu, ardından yürüyüşü beraberce yaptık. Sabah 'Terramare'de kahvaltı harika. İtalyan tarzı mozzarellalı, somonlu, salamlı sandviçlerin yanında salataları, kruvasanlar yıkılıyor. Ömer'in favorisi her caddede en az 10 dükkanı olan salatası, sandviçi ve tatlılarıyla 'Pret A Manger'de NY toplarından... Ömer demişken Ömer'in favorilerinden biri daha her türlü sosla yenilen hamburger zinciri 'Heaven'. Fatih'le de gittiğimizde beğenmiştik. Demek ki bizim ağız tadımıza uyuyor Heaven burgerleri. Ama bir üstü daha var o da 'Mellon'. 3. Avenu üzerinde Mellon bir dünya markası oldu. NY'u bilen kimse 'Mellon'a uğramadan edemez. Ömrümde yediğim en iyi hamburger... Başka hiçbir servis vermiyor, sadece hamburger...
İnanın sadece yiyip içip dükkan gezmedim.

Çin mahallesi ve küçük İtalya
Biz metroyla gittik ama Soho'dan yürüyerek gidebileceğiniz ilginç yerlerden biri de 'China Town'. Bu kadar senedir giderim, hiç oralara gitmek aklıma gelmemiştir. Bir daha gider miyim?... Epey bakımsız olmasına rağmen, uzun zamandır Phuket'ten beri hasret kaldığım meyveleri bulunca pek sevindim. Akşam meyve salatası yapmak için hepsini toparladım. Bir de Sema'yla (Türkeş) Hong Kong'da yediğimiz küçük Çin tartlarını bulunca dünyalar benimdi. Buranın devamında 'Little Italy' süper. Caddesine girer girmez karşımıza dondurmacı çıktı. Dondurma degustatörü Şenay'ımla hemen kuyruğa girdik. Harika İtalyan restoranları aralarda butiklerle sıralanmış, harika bir yermiş Little Italy...

Vebadan kaçan zenginler
Soho'nun ilginç bir hikayesi varmış. New York'ta savaş yıllarında veba salgını çıkınca şehrin ileri gelenleri Soho'da evler inşa edip o semte kaçıyorlar. Bu yüzden bu semtteki binalar ferah ve çok kullanımlı. Şimdilerde en zengin alışveriş, en güzel yemek, en şık giyimli kişiler hep buralarda. Yürüme mesafesindeki Christopher Street ve çevresi sabaha kadar açık kulüp ve bistrolarıyla tıklım tıklım doluyor. Hele şimdi hava çok güzel sokaklara taşıyor. Buralarda dolaşmak o evlerin şirinliğini görmek, bistrolara uğramak bir ayrıcalık benim için. Marjinal kulüplerin çoğu buralarda. Monstre gibi...

Asrın şefinden bir akşam yemeği
Şule, daha evvel de bahsetmiştim, benim NY'ta en iyi dostlarımdan biridir. İkinci gecemde Ahum, Şule ve (Pazar günü söyleşimizi yazdığım) Jean Denoyer ve Çiço'sunu (beni) Four Seasons Manhattan'ın restoranı L'atelier'e davet etti. L'atelier, dünya çapında birçok ödüle sahip, şu anda 2006'dan 2010'a kadar (chef of the century) asrın şefi seçilen Jöel Robuchon'a ait bir mutfak. Dekoru, servisiyle yıldızlı 10 numara. Ana yemekten önce sebze ve salata tatlarında yiyeceğiniz yemeğe göre bir tat karması, tatlıdan önce de 3 lezzette sorbe minik shot bardaklarında geliyor. Yemeğe ve tatlıya sizi hazılamak için... Denoyer'nin restoranları da katılırsa muhteşem yemeklere gittim bu seyahatte.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA