• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
İzmir polisi, şiddet gören kadının yanında HÜROL DAĞDELEN

İzmir polisi, şiddet gören kadının yanında

hurol.dagdelen@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 29.03.2011, 00:00
Eskiden beri, toplumun zihnine yerleşmiş bir söylem vardır, "Dayak cennetten çıkmadır" diye...
İnsanoğlunu sindirmeyi amaçlayan, buyruk altına girmesini arzulayan bir görüşün sığındığı, yüreklendirdiği bir sözcük dizini bu...
İnsanın "hayatın merkezi" olduğu yaşam sürecinde, doğru, elle tutulur, saygın, değerli hiçbir çizgisi yok bu söylemin...
Kanımca, zamanın büyükleri tarafından toplumu zapt-rap altına almak için kullanılmış...
Ne kadar incitici, ne kadar ürkütücü, ne kadar aşağılayıcı bir bakış bu...
Hem de, bir insanın bir başkasına, özgürlüğüne, bedenine yaptığı en büyük eziyet olunca...
Ne hakkı varsa...
***
Son yıllarda önemli bir artış gösteren dayat vakalarında en büyük kriter, zorlaşan hayat koşullarına karşı çözüm üretemeyen, ezilen erkeğin; eşine, sevgilisine attığı tokatta yatıyor.
Zira, ekonomik ve bireysel açıdan eli zayıflayan erkeğin başvurduğu bir susturma yöntemidir dayak...
Erkek ister bilinçli olsun, ister cahil...
Kafayı çeker, karısını döver; arkadaşına bozulur hıncını eşinden alır, annesi şikayet edince, karısına eziyeti inanılmazdır.
Bu hakkı ona kim vermiştir, işte o çağdışı zihniyetin ürünü "dayak cennetten çıkmadır" safsatası...
Yüzyıllardan beri, söylene söylene beyinlere yer etmiştir çünkü...
Bu söze, ardından biri daha eklenmiştir, utanmazca; sanki pekiştirmek için:
"Kızını dövmeyen dizini döver..."
***
Oysa, insanın insana yaşattığı en büyük eziyet dayaktır. Ve bunun hiçbir geçerli, hiçbir mantıklı tarafı da yoktur.
Kimsenin kimseye dayak atmaya, şiddet göstermeye hakkı yoktur. Sadece insan mı hayvana da...
Şiddet en büyük eziyettir çünkü... Dayağın acısı belki bir saat sonra geçer ama beyinlere verdiği tahribatın ölçüsü yoktur.
Son yıllarda yoğunlaşan dayak ve şiddet vakalarına, kimi polisin bakışı da başından beri sözünü ettiğimiz "Dayak cennetten çıkmadır" modundaydı.
Bu öyle bir hale geldi ki, eşinden şiddet gören kadına komşusu bile yardım edemez olmuştu.
Çünkü, böyle bir durumda komşusunun polise yaptığı ihbarda aldığı yanıt hep şu oldu: "Aile arasına giremeyiz, yetkimiz yok!"
***
İşte bu yüzden, İzmir Emniyet Müdürlüğü'nün çalışmasını doğru, yerinde ve değerli buluyorum.
İzmir Emniyet Müdürlüğü'nün aile içi şiddete son vermek için 300 polisten oluşan ekipler kurması, İzmir polisinin bu konu üzerine hassasiyetle düştüğünü gösterir.
İşin özü, bir işin başında olan kamu görevlisinin duyarlılığı...
İzmir Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz'ın talimatıyla hayata geçirilen "Koca dayağına polis kalkanı" projesi yıllardır süregelen şu aldatmacaya da net bir yanıttır:
"Kocandır döver, barışırsınız."
Bu özel proje çok amaçlı üstelik; sadece şiddeti engellemekle kalmıyor, dayak yiyen kadınlara tedavi ve psikolojik destek konusunda yardımcı olmak da, isteyen kadınlara, sığınma evine gitmeleri konusunda yardımcı olmak da bu ekiplerin görevi...
***
Sözün özü, şiddete uğrayan kadın artık yalnız değil; üstelik artık karşısında ögüt veren değil, müdahale eden bir emniyet gücü bulacak.
Hem de insanlık adına...
Böyle hassas bir konuda elini taşın altına koyan, başta İzmir Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz olmak üzere, projede emeği geçen herkese yürekten sevgi ve saygı.

GÜNÜN SÖZÜ
Bütün mutsuzluklar yokluktan değil, çokluktan ileri gelir.
Tolstoy

Özel ama buruk bir geceydi
Çinuçen Tanrıkorur'u yeni nesil pek bilmez; daha çok televizyon ekranında, daha çok TRT 1'de, Klasik Türk Müziği programlarını kendine özgü sunumuyla tanınırdı.
Oysa besteci yönüyle de oldukça güçlü bir isimdi Tanrıkorur... Bir dönem, eğitim gördüğüm üniversitemin de korosunu yönetmişti. O koroda ben de vardım; o yüzden iyi tanır ve takdir ederim hocamı...
2000 yılında hayata veda etti Cinuçen Tanrıkorur; ardında, güftesini pek iyi bildiğimiz "Günaydınım Narçiçeğim" olmak üzere pek çok klasik eser bırakarak...
***
Önceki gece, İzmir Devlet Klasik Türk Müziği Korosu, ölümünün 11. yılında Çinuçen Tanrıkorur'u anma konseri düzenledi E.Ü Atatürk Kültür Merkezi'nde...
Özel bir geceydi yaşanan...
Ünlü bestecinin, pek çok eserleri arasında, bilinenin yanı sıra bilinmeyen "klasik" şarkılarını yorumladı koro...
Koro şefi Hayati Çiftçi'nin muhteşem yönetimiyle, (Onu izlemeniz gerek, ben bir konser yönetirken kendinden geçen, müziğin ritmine, kültürünü katan, hiçbir anı kaçırmayan pek az orkestra şefi gördüm İzmir'de...) keyifli bir gece yaşandı...
Üzüldüğüm nokta, salonun dolmayışıydı.
***
Bunda pek çok etken var, ama öncelikle kent yöneticilerinin Türk Sanat Müziği konserlerinde yaşattığı duyarsızlık...
Bir ya da birkaçı katılsa bu özel geceye, seyirci sayısı bu kadar az olmazdı kanımca...
Örneğin Başkan Kocaoğlu'nu, orada görmek isterdim. Caz ve klasik batı müziği konserlerine zaman ayıran; Mozart'ı, Beethoven'i anma gecelerine katılan başkanın, hiç olmazsa sanat müziği konserlerinde, kendi değerlerimize sahip çıkmak adına, bir şarkılık da olsa yerini almasını dilerdim.
Öyle demeyin, bir başkanın konsere gelmesi, hem sanata moral hem de sanatçılara...
Eğer İzmir bir sanat kentiyse, müziğin sadece caz, klasik batı müziği ve popüler kimliğine değil, her rengine güç vermeli.
Zira notanın özü, evrenselliktir.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA