• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Resesyondan çıktık mı? CAHİT SÖNMEZ

Resesyondan çıktık mı?

cahit.sonmez@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 11.12.2009, 00:00
Küresel krizin etkilediği tüm ülkeler kısmen krizi atlatmanın mutluluğunu, ancak makul büyüme oranlarına ulaşamamanın da kaygısını yaşıyorlar. Dile kolay, birkaç ülke hariç, küresel ekonomiler son çeyreklerde sürekli küçülüyor. Ekonomik performansın en temel göstergelerinden olan büyüme negatif seviyelerini korudukça ülkelerin üretim faktörleri de atıl olarak bekliyor.
TÜİK dün itibarıyla Türkiye ekonomisinin üçüncü çeyrek büyüme rakamlarını açıkladı. Ne yazık ki veriler çok iç açıcı değil. Küçülme oranları üç aylık dönemler itibarıyla azalıyor şeklinde kendimizi avutmamızın dışında veride pozitif bir yan göremiyoruz. Özellikle, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin büyüme rakamlarıyla karşılaştırdığımızda Türkiye ekonomisinin performansının hiç de abartıldığı gibi olmadığı gerçeğiyle yüz yüze geliyoruz.
Verilerin analizinden ve diğer ülke performanslarıyla kıyaslamadan önce, büyüme rakamının metodolojisine değinelim;
Büyüme rakamlarını Türkiye'de ikamet eden yerli ve yabancılar tarafından belli sürede üretilen mal ve hizmetlerin parasal karşılığındaki değişim olarak tanımlıyoruz. Cari fiyatlarla hesaplandığında nominal gayrisafi yurtiçi hasıla, geçmişteki bir yılı baz alarak yani sabit fiyatlarla hesapladığında "reel gayrisafi yurtiçi hasıla" rakamına ulaşıyoruz. Tabii ki nominal hasılada enflasyon etkisi olduğu için büyüme rakamını reel gayrisafi yurtiçi hasıladan türetiyoruz. TÜİK bir süredir 1998 yılı fiyatlarını sabit fiyat olarak kabul ediyor.

ÜRETİM YAKLAŞIMI
Yukarıda özetlediğimiz yöntem üretim yaklaşımları oluyor. Bir de harcama yaklaşımı ile de büyüme rakamını öngörebiliyoruz.
Üretim yaklaşımına kullanılarak ortaya çıkan 2009 üçüncü çeyrek büyüme rakamına göre, Türkiye ekonomisi geçen yılın aynı çeyreği ile karşılaştırıldığında 3. çeyrekte yüzde 3.3 daha az mal ve hizmet üretmiş. En büyük üretim kaybı yüzde 18.1 ile "inşaat sektöründe" olmuş. İnşaatı yüzde 8.4 küçülme ile vergi ve sübvansiyonlar izliyor. Tabi, bu sonuçları doğal karşılamalıyız. Çünkü, küresel krizin başladığı ve krizin en fazla etkisi altında kaldığı sektör idi konut sektörü. Vergi ve sübvansiyonların küçülmeye katkısı oldukça fazla. Bunun nedeni ise ihracata bağlı olarak ithalatın azalması verginin de düşmesini sağladı.

FARK AÇILIYOR

2009 yılının diğer çeyreklerine de bir göz atalım;
İlk çeyrekte İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük küçülmeyi yaşamıştık. İlk çeyreğin gayrisafi yurtiçi hasılası geçen yılın ilk çeyreğine göre yüzde 14.3 gerilemişti. İkinci çeyrekte de yine ilk çeyrekte olduğu gibi küçüldük ancak oran yüzde 7.9'a düştü. Son çeyrekte de yüzde 3.3. Geride bıraktığımız 9 aydaki küçülme rakamı ise yüzde 8.4. Bu durumda hükümet tarafından hedef olarak belirlenen yüzde 6'lık küçülme biraz zora giriyor.
Türkiye ekonomisinin kötü performansı yukarıda verdiğimiz rakamların yanı diğer bazı ülkelerin performanslarıyla kıyasladığımızda da ortaya çıkıyor. 2009'un son çeyreğinde ABD yüzde 2.8, Euro bölgesi yüzde 1.5 ve Japonya yüzde 4.8 büyümüşler. Gelişmekte olan ülkelerde de büyüme söz konusu. Örneğin, Brezilya yüzde 7.8, Şili yüzde 4.6, Singapur 14.2 ve Meksika yüzde 12.2 büyüdüler.
Bu koşularda gerçekler ortada iken "Türkiye ekonomisinin" yabancı mali kuruluşlarca veya Soros gibi yatırımcılarca nasıl parlayan yıldız ilan edildiğini de anlamak gerçekten zor oluyor.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA