* * *
* Beni 61 yaşında gazete yazıları yazmaya götüren içki arkadaşlarım oldu. İlk kitabım çıktığında 63 yaşımdaydım. Kırkıncı çıkıyor bak şimdi. Hesabı yok hesabı. Bir de her şey çok hesaba gelirse zaten tadı kalmıyor, yaşamanın.
* Ölmekten korkmanın saçma olduğunu düşünüyorum. Ayrıca cennet hayalleri ile cehennem korkuları benim ömrümde rol oynamıyor. Çünkü öldükten sonra her şey bitmiş artık. Verilecek bir hesap yok ki.
* Hayatta yapılması gereken en önemli şey vicdanını kirletmeyecek olaylarla dolu bir ömür geçirebilmektir.
* Mümkün mü yahu? Öbür dünyaya giderken bile eşini kızdıracak laf etmemek lazım. Benim en büyük korkum, karımı kızdırmaktır.
* Sigaranın dünyada yasak edilmeyişi garip bir hadesidir. Daha garibi, dinlerin hiç birisi "sigaraya hayır" diyemiyor. Ama, alkole diyor. Sigara insanların geleceğini karartan, bünyelerini perişan eden en kepaze zehirdir.
* Alkol cinselliği teşvik etmez, yorar. İnsanı pervasızlaştırır ve duygusal olarak daha saldırgan yapar. Vücut ise daha da güçsüzleşir.
* Ser, baş demek. Serhoş ise başı hoş, demek. Sarhoş kelimesi buradan geliyor. Ama artık sarhoş denilince, arkasından "Vay namussuz vay" deniliyor. O yüzden ben "demci" diyorum. "Demlenme" ise içki içmek anlamına geliyor.
* Yıllarca kumarhaneye gittim ama bir defa bile kumar oynamadım. Neden? Çünkü, kumarhane yemekleri fevkalade zengindir ve fiyatları ucuzdur. Bazı yerlerde ise bedava...
* Oy kullanma hakkını yaş ile elde etmek saçma bir iştir. Bugünkü demokrasilerin de hastalığı budur. Gün gelecek belirli yaşı geçiren herkesin oy hakkı kazandığı sistem mutlaka değişecektir. Mahalle muhtarı seçimine bütün insanlar oy verebilir ama Büyük Millet Meclisi seçiminde oy hakkı sahibi olmak için insanların mutlaka bilgi ve vicdan sınavlarından geçmesi lazım.
* Rakıyla 70 senedir, eşimle 60 senedir evliyim. Demek ki, evlenme kararını almak için 10 sene kafayı çekmek gerekiyormuş.
 yurdum insanları |
* Türkiye'de gözle görülen ve görülmeyen her şeyin kalitesi bozuldu. Kalitesi iyileşen tek şey rakıdır.
* Mimarlık, yaşama biçimlerine giydirilen kılıflardır. Dünyada yaşama biçimleri birbirinin aynı oldukça, kılıfların da birbirine benzeyeceği, dolayısıyla mimarinin de uluslararası bir anlam ve hal kazanacağı mutlaktır. "Milli Mimari" diye bir yobazlık olamaz artık. Yani kubbe yapınca milli, yapmayınca gayri-milli olduğunu düşünenler aptallardır.
* 70 sene oldu yahu, ben içkiye başlayalı. Bu bir kıdemdir. İçkide rütbe alınsa mareşal olurdum.
* * *
Günümüzün "Uluslararası Modern Bekri"si bunları bir çırpıda sıralıyor.
Hoş bir pazar geçirmeniz dileği ile...
pazar gırgırı
Beyaz at, eşek
Franko ölünce öbür dünyadaki yerini öğrenmek için, danışman meleğin kapısını çaldı.
"Ben Franko'yum derhal cennete gitmek istiyorum."
Melek:
"Öyleyse gideceğiniz yeri siz değil, baş melek karar kılar."
Franko:
"Öyleyse, beni götür onun yanına..."
Melek:
"Ancak oraya dünyadaki beyaz atınıza binerek gidebilirsiniz."
Fnahko etrafını aradı taradı, beyaz atını bir türlü bulamadı. Argın aylak gezerken Salazar'la karşılaştı ve durumu ona anlattı.
Salazar:
"Gel benimle. Ben buranın eskisi sayılırım, ricamı kabul eder."
Beraber gittiler ve danışman meleğin kapısını çaldılar. Melek, yanında Salazar'la görünce, Franko'ya çıkıştı:
"Ben size beyaz atınızla gelin, demiştim. Eşekle değil..."