ABD'de bulunduğum günlerden tanıyorum Egemen Bağış'ı. Orada yaşayan Türklerin lideriydi. Fırtına gibi bir genç adamdı o vakitler. Türklerin ve Türkiye'nin çıkarlarını hiçbir komplekse kapılmadan dişe diş savunuyordu. Yaptığı çalışmalarla Amerika'daki bir avuç Türk'ü saygı duyulan bir topluluk haline getirmişti. Sonra bu genç adamın başına talih kuşu kondu. Ak Parti'den siyasete girdi. Hem milletvekili oldu hem de Başbakan Erdoğan'a tercümanlık yaptı. Hem ülkenin Başbakanı için kusursuz İngilizcesiyle güvenilir bir çalışma arkadaşı oldu hem de üst düzey devlet işlerinin içinde birkaç tane üniversite bitirmişçesine yetişti. Egemen Bağış bugün bir devlet adamıdır; hem de kimsenin kusur bulamayacağı türden hakiki bir devlet adamı. AB işlerinden sorumlu devlet bakanıdır ve Baş müzakerecilik gibi çok tarihi bir görevi yerine getirmektedir. Üstelik bu görevleri AB ile aramızın en soğuk olduğu ve kronik sorunların ilişkileri kilitlediği bir süreçte yüklenmiştir.
***
Dikkatle izliyorum, muhalefet de dahil hiç kimse Egemen Bağış için "başarısız" diyemiyor. Diyemez, çünkü AB konusunda eksik bıraktığı herhangi bir şeyden söz edilemez. Ancak son günlerde benim daha çok dikkatimi çeken bu genç bakanın sergilediği devlet adamlığı profili.
Mesela geçenlerde İsviçre'nin minareleri yasaklayan referandum kararına hiç de hamasete kaçmadan gayet doğal bir biçimde şu tepkiyi verdi Egemen Bağış: "Zengin Müslümanlar İsviçre bankalarındaki yüklü hesaplarını alsın ve Türk bankalarına yatırsınlar." Bizim eski politikacılar böyle bir sözü söylememek için bin türlü hesap yaparlardı.
Egemen Bağış Türkiye'nin AB konusundaki perspektiflerini hiçbir komplekse kapılmadan AB'li politikacıların yüzüne söyleyebilen bir bakan. Şu sözler ona ait: "Siz 600 bin Kıbrıs Rum'unun keyfine 70 milyonluk Türkiye'yi dışlayacaksanız, enerji ihtiyacınızın yüzde 70 Türkiye'nin kuzeyinde ve güneyinde iken bunu görmezseniz, 28 yaş ortalamalı genç nüfusumuzu başkasına tercih edecekseniz, NATO'nun ikinci büyük ordusuna sahip müttefikinizi görmezden gelecekseniz, AB üyesi olmadan da yolumuza devam ederiz."
Bu tavır her zaman hepimizin özlemini duyduğumuz bir tavırdır.
***
En son olarak yine çok beğendiğim gerçek bir devlet adamı duruşu sergiledi Egemen Bağış.
Hollandalı aşırı sağcı lider Geert Wilders'ın Özgürlükler Partisi'nden AP üyesi seçilen Barry Madlener tarafından, Türkiye'yi ziyaret etmek isteyen Türk düşmanı Wilders'la görüşmek istemeyerek ifade özgürlüğünü kısıtlamakla itham edilince şöyle konuştu:
"Wilders'in ifade özgürlüğü var. Benim de eleştiriyle hakareti birbirine karıştıranları dinlememe özgürlüğüm var. O kendi düşüncelerini söyleyebilir, ben de kendi düşüncelerimi.
Wilders eleştiriyle hakareti birbirine karıştırıyor. Başkalarının tepkisini yargılamadan önce kendi açıklamalarını okusun."
Bütün bu örneklerden sonra benim söyleyebileceğim bir tek şey var: Bu devletin ve bu milletin sana yedirdiği ekmek de tahsis ettiği ikbal koltuğu da sana ananın ak sütü gibi helal olsun, Egemen Bağış.