• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
HÜSEYİN KOCABIYIK

Büyük hukukçular büyük zilletler...

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 21.02.2010, 00:00
Ben büyük hukukçulara hep hayran olmuşumdur. Mesela birçok Yargıtay üyesinin yüzünde başka hiçbir meslek grubunun mensubunun yüzünde göremediğim bir vakar görüyorum. Çok ilginçtir, "Ben Yargıtay üyelerinin yüzünde vakar görüyorum ama diğer yüksek yargı organlarının mensuplarının bazılarının yüzünde aynı vakarı göremiyorum" diye yazdığım için hakkımda ceza davası açıldı.
Böyle yazmakta çok haklıydım. Çünkü, Ergenekon sanıklarıyla içli dışlı olan bir yüksek hakimin yüzünde vakarın izine rastlayamazsınız. "Menderes iyi ki asıldı, zaten halk o zaman bayram etmişti" diye konuşan bir yüksek hakimin yüzünde de vakar olmaz. Ayıp da değil suçta değil, ben bu sözleri söyleyen insanların yüzünde mendebur bir ifade görüyorum ve ürküyorum.

İNSAN BİLE OLAMAZ
Bu kişilerin çocukları ve insanları sevmediğini, bir köpeğin başını okşamaktan zevk almadıklarını, kuş sesinden nefret ettiklerini sanıyorum. Çünkü, bir başbakanın canice öldürülmesini 50 sene sonra şehvetle savunan birisi, bırakın hukukçu olmayı insan bile olamaz. Oysa yaşını başını almış büyük hukukçular etraflarına ışık saçar. Onlar hakkın ve adaletin bu dünyadaki garantörleridir. Korkusuzdurlar, dokunulmazdırlar. Sadece vicdanlarına karşı sorumludurlar. Düşmana ve kötüye bile adildirler. Bu durum onlara sıradan insanlara göre bir tür ermişlik payesi kazandırır adeta. Şerefleriyle yaşarlar, şerefleriyle görev yaparlar ve sessizce emekli olur, sonra da sessizce ölür giderler. Ve ben onların hep doğrudan cennete gittiklerine inanırım.
***
Oysa devletin ve milletin verdiği bu yüksek payeyi payimal eden çok örnek var hukuk tarihimizde. Şerefleriyle yaşamış ve adalet yolundan ayrılmamış büyük hukukçular, bu toplumdan hep büyük saygı görmüşken, adalete ve vicdanlarına ihanet etmiş hukukçular hep milletin lanetine muhatab olmuşlardır.

YANLIŞ KARAR VERİYOR

Bu insanlar teknik bilgi bakımından yukarıda tanımladığım büyük hukukçulardan daha eksik değillerdi. Ama eksikleri adaletin ve vicdanın ekseninde durma konusunda sadakat gösterememiş olmalarıdır. Ya zülme boyun eğdiler ya da güçlülerin adamı olmayı içlerine sindirdiler. Gazeteci Yasemin Çongar yazdı. 367 tartışmasında asker kökenli bir Anayasa Mahkemesi üyesine bir ordu komutanı baskı yapıyor. O yüksek yargıç ağlıyor ve "Bu kararı verirsem torunlarımın yüzüne nasıl bakarım" diyor. Ve sanırım o yanlış kararı vermek zorunda kalıyor. Hatırlayın 27 Mayıs hukukunun hakimlerini. Salim Başol'u hatırlayın. Ne diyordu bu yüksek hakim? "Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor!"
Sonra bu hukuk haini Anayasa Mahkemesi üyesi yapılıyor, hukuka ihanetinin karşılığı olarak. Ya o düzmece mahkemenin savcısı Egesel'e ne diyeceğiz? Hala Anadolu'da bu adamın ismi geçtiği zaman insanlar yere tükürüyor. Menderes'e yaptığı zulüm ve işkence bu adamın milyonlarca kere lanetlenmesini gerektiriyor. Türk milleti bu zalime limon bile satmamış ve gördüğü her yerde başını çevirmiştir.
***
Ya büyük hukuk hocalarına ne diyeceğiz? İsimlerinin önlerinde ordinaryus profesör gibi ünvanlar bulunan Sıddık Sami Onar'lar, Hıfzı Veldetler; Ragıp Sarıca, Tarık Zafer Tunaya, İsmit Giritli, İlhan Arsel, Bahri Savcı ve genç bir asistan olarak fetva heyetinde yer alan sonranın YÖK Başkanı Erdoğan Teziç gibi hocalara ne diyeceğiz.
Bu insanların hiçbirinin ilmi yetersiz değildi. Bu ülkenin yetiştirdiği en büyük hukuk alimleriydiler. Ama sanırım adalete sadakat ve vicdan sahibi olmak ilim sahibi olmaktan çok daha zor bir iş. Bu insanlar bütün hukuk bilgilerini kanlı bir askeri cunta darbesinin emrine bir köle sadakatiyle tevdi etmişlerdir.

"KUBALI VAKASI"
İşte size o büyük hukuk hocalarından Prof. Dr. Hüseyin Nail Kubalı'nın hukuk tarihimize, "Kubalı vakası" diye geçen utanç verici fetvası. 27 Mayıs 1960 darbesi olmuş, askerler idareye el koymuşlardır. Fakat darbeciler ne yapacaklarını bilemez haldedirler. Darbenin lideri Cemal Gürsel DP düşmanlığıyla maruf hukukçuları etrafına toplar ve onlara şu soruyu sorar:
"Mevcut durumun yasal ve anayasal dayanağını nasıl sağlayacağız." Çünkü, Cemal Gürsel yaptıkları işin ne yasal ne anayasal ve ne de ahlaki dayanağı olmadığını pekala bilmekte. Karşısında oturan profesörlerden anayasacı Prof. Dr. Hüseyin Nail Kubalı, hemen atılır ve şu talihsiz sözleri söyler:
"Gerçek güç sizdedir paşam. Bu bakımdan mevcut hukuksal mevzuatta başta anayasa olmak üzere her türlü değişikliği yapmak konusunda meşru yetkileriniz vardır."
Gürsel devam ediyor: "Peki Bayar ve Menderes'i neye göre yargılayacağız?"
O an da insanlığa ve hukuka ait tüm değerlerden sarfı nazar etmiş bir karakter olarak şu kara fetvayı veriyor: "Suçlar işlendiği zaman mer'i(geçerli) kanunlara göre cezalandırılır kaidesi varit (uygulanabilir)değildir. Zira bir ihtilal yapılmıştır."
Adalet tarihinin şeffaf penceresinden baktığınız vakit ne kadar bedbaht karakterler olarak görünüyorlar. Darbelere hukuki meşruiyet kazandırmak için çırpınan hukukçuların yüzlerine hukukun ışıltısı tarih boyunca hiç yansımadı ve hiç yansımayacaktır. Eski tabirle "mütearife"dir bu!


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA