Ben iktidarları daha çok muhalif gazetelerden izlerim. Bu şekilde hem kendi bilgilerimi mukayese etme imkanı buluyorum hem de bir bakıma kendime "balans ayarı" yapıyorum. Mesela dün Hürriyet Gazetesi'ne göz attım mutat olduğu üzere. Hiç şaşırmadım, birinci sayfada hep hükümet aleyhine başlıklar. Siyaset sayfalarında hükümet aleyhine yorumlar ve haberler. Köşe yazarları zaten militanca bir işgüzarlıkla hükümetin her yaptığını kötüleme yarışındalar. Fakat aynı gazetenin dokuzuncu sayfasına, yani ekonomi sayfasına bakınca birden durum değişiyor.
Gazetenin diğer sayfalarındaki kör hükümet karşıtlığı ekonomi sayfasında tam bir hükümet övgüsüne dönüşüyor. Tabi bizim de kafamız karışıyor. Bakalım şimdi dünkü Hürriyet Gazetesi'nin ekonomi sayfasındaki haberlere:
En sağda şöyle bir başlık: Business Week: "Yunanistan batıyor, Türkiye yükseliyor!" Sonra haber şöyle devam ediyor: "ABD'nin ünlü ekonomi dergisi Business Week, Yunanistan krize girerken, Türkiye ekonomisinin yükseldiğine dikkat çekerek, "Doğu Akdeniz'in iki ezeli rakibi Türkiye ve Yunanistan'ın kaderlerinin, son ekonomik krizle birlikte ayrıldı" yorumu yaptı. Yapılan analizde, şu saptamalar yer aldı: Tarihte ilk kez Yunanistan'ın borç riski Türkiye'nin borç riskini aştı. Türkiye'nin risk primi, sadece Yunanistan değil, diğer Avrupa Birliği üyesi ülkeler Macaristan, Romanya ve Bulgaristan'dan da daha düşük. Türkiye, yükselen bir piyasa olarak, Brezilya ve Hindistan ile aynı kategoride değerlendiriliyor.
Yunanistan'ın kredi notu düşürülmesine rağmen, Türkiye'nin kredi notu yükseldi. Türkiye'nin cari işlemler açığı da Yunanistan'ın çok altında. Türkiye kriz döneminde bile ihracat yaptı. Pazarını çeşitlendirerek, Avrupa ile düşen ticaretini telafi etti.
Türkiye, küresel kriz öncesi gerçekleştirdiği bankacılık reformlarıyla küresel kredi darlığından kurtulabildi, bankalar hükümetten para almak zorunda kalmadı. Yunanistan ise vadesi yaklaşan yüksek miktarlı borçlarını uzatmak zorunda kalacak."
***
Ekonomi sayfasının hemen göbeğinde kocaman bir haber daha. "Almanya ile aramızdaki büyüklük farkını 3 kata indirdik." Bu haberin devamı olarak da yıllar içerisinde Türkiye'nin Almanya ile arasındaki farkı nasıl kapattığı grafikle gösteriliyor. Avrupa'nın yedinci büyük ekonomisi haline gelmişiz. 1 trilyon dolarlık GSMH'ya doğru hızla gidiyoruz. 36 ülkeden daha hızlı büyümüşüz. Bizi gururlandıran haberler Hürriyet'in ekonomi sayfasında bununla da bitmiyor. Sayfanın üstündeki haberden Almanya ile aramızdaki vize konusunda "birlikte çalışma" kararı alındığını öğreniyoruz. Almanlar vizenin kaldırılması konusunu daha önce kategorik olarak reddediyorlardı. Diğer yandan Almanya'nın Almanya'da Türk okulları konusunda da geri adım attığını öğreniyoruz.
Şimdi gelelim zurnanın "zırt" dediği yere: Ben merak ediyorum.
1- Bu Hürriyet Gazetesi'nin "Türkiye batıyor" diyen siyaset editörlerimi yalan yazıyor yoksa ekonomi sayfasını "Türkiye Yükseliyor" haberleriyle dolduran ve parlak rakamları peş peşe sıralayan ekonomi sayfası editörleri mi?
2- Bütün bu parlak tablo son yılların ürünü. O zaman bu parlak tablo herhalde anamuhalefet başkanı Deniz Baykal'ın eseri değil. Süleyman Demirel'in zaten değil. Peki kimin eseri o zaman?
Zor soru değil mi?
Ekrem Demirtaş'a bir tüyo
Çinli otomobil üreticisi Dongfeng Motor Company (DFM) Türkiye'de otomobil üretimine karar verdi ve ilk imzalar da atıldı. Fabrika yeri olarak Çinlilere 3 il seçeneği sunuldu. Gaziantep, Konya ve İzmir. Ekrem Bey'e vereceğim tüyo şu: Yeni Asır Genel Yayın Yönetmeni Şebnem Bursalı'nın bir tanıdığı işadamı var. İşadamı İstanbul'da oturuyor. Bu kişi Çinlilerin Türkiye'de en fazla ciddiye aldıkları kişi. Her konuda bu kişinin fikri soruluyor ve bu kişinin tavsiyeleri önemseniyor. Bu kişi Ankara-İstanbul Hızlı Tren kredisini de getiren işadamı. İnanıyorum ki Şebnem Hanım bu kişiyi devreye sokabilirse, bu iş İzmir'de kalır.