• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
HÜSEYİN KOCABIYIK

Türkiye'nin Anayasa Mahkemesi sorunu

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 17.06.2010, 00:00
Konuya en temelden bakalım; her devletin bir kuruluş felsefesi olur. Bu felsefe ve fikir bazı devletlerde dini kavram ve hedeflerle örülü bir içeriğe sahiptir, İran'da olduğu gibi; bazı devletlerde ise halk iradesinin belirleyici olduğu demokratik bir cumhuriyete hayat veren bir öze sahiptir o temel fikir; Avrupa ülkeleri ve Türkiye'de olduğu gibi. Mesela bizim devletimizin kurucu fikri "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" sözünde ifadesini bulur. Bunun anlamı açıktır. Devlet ve devlet organlarına meşruiyetini sağlayan, onlara hayat veren milletin iradesidir. Milletin iradesi TBMM'de temsil edilir. TBMM aynı zamanda yasama organıdır. Yani, başta Anayasa'yı yapar. Sonra yasaları yapar. Devleti yönetecek hükümetleri belirler ve onları denetler. Devlet, TBMM'nin yaptığı Anayasa'ya ve yasalara göre yönetilir. Anayasa Mahkemesi, ülkemizde bir darbe ürünü olarak ihdas edilmiş olsa da, Anayasal bir kurumdur ve onun görev ve yetkilerini de TBMM, yani yasama organı belirler. Anayasa Mahkemesi de TBMM'nin belirlediği Anayasal sınırlar içinde denetim görevini yapar. TC.Anayasasının 148. maddesi bu görev ve yetkileri hem de başarılı bir dille belirlemiştir. Buna göre kısaca, Anayasa Mahkemesi TBMM'nin yaptığı Anayasa değişikliklerini ancak "şekil" yönünden inceleyebilir; diğer bir ifadeyle "esas"tan inceleyemez. Esasa girip inceleme yaparsa ne olur? Mevcut Anayasaya göre bunun cevabı çok açık: Anayasayı ihlal etmiş olur. Buraya kadar anlaşılmayan bir durum var mı?
***
Ortada vahim bir durum var: bizim Anayasa Mahkememiz son yıllarda durmadan anayasayı ihlal suçu işliyor. Bu suçu "taammüden" işlediği gün gibi ortada . Önce 367 meselesinde işledi bu suçu. Anayasa'da her şey apaçık ortadayken, teamüller belliyken, TBMM'nin toplantı yeter sayısının 367 olduğu kararını verdi. Bu kararı niçin verdiğini herkes biliyor. Biliyor ama ortada mahkemenin işlediği bir anayasa ihlal suçu da var. Aynı şekilde TBMM'de 411 oyla kabul edilmiş olan başörtü yasağını düzenleyen madde de mahkeme tarafından yine esasa girilerek iptal edilmişti. Esasa girmek, Anayasanın 148. maddesini ihlal suçu işlemektir, hatırlatırız. Anayasa Mahkemesi'nin bütün bu anayasa dışı tasarrufları Cumhuriyet paradikmasına, demokratik düzeninin işleyişine, hukuk devleti yapısına ölümcül darbeler vurdu. Şimdi koskoca bir toplum, merak ve korku içerisinde, Anayasa Mahkemesi yeni bir "anayasayı ihlal eylemi" yapacak mı yapmayacak mı, bunu bekliyor.
***
Türkiye bir yol ayrımına gelip dayanmıştır. Artık hiç kimse açık anayasa ihlallerine, yargı despotizmine, juristokrasi özlemlerine tahammül göstermek istemiyor. TBMM'nin anayasayı korumak gibi bir görevi olduğunu söyleyenlerin sayısı artıyor. Geçtiğimiz günlerde çok değerli bir siyaset bilimci olan Dr.Mustafa Çalık " Cumhuriyet savcıları Anayasayı ihlal suçu işleyen Anayasa Mahkemesi üyelerini gözaltına almalı ve tutuklamalıdır" dedi. Mustafa Çalık'ı tanıyanlar onun boş söz söylemeyeceğini bilir. Diğer yandan son dönemlerde varlığıyla bir bakıma hukuk namusumuzu kurtaran Osman Can'ın " Mahkeme referandumu engelleyen bir karar verirse TBMM'nin bu kararı yok hükmünde sayması" yönündeki çok güçlü argümanı geniş yankı buldu. Osman Can'ın aynı zamanda Anayasa Mahkemesi'nin raportörü olduğunu hatırlatalım.
Milli iradenin ve Anayasa'nın üzerine basıp geçenler artık bilmeliler ki onlar için yeni bir saat işlemeye başlamıştır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA