• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
HÜSEYİN KOCABIYIK

"Vesayet ve demokrasi"

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 28.06.2010, 00:00
Bu yıl yine Abant toplantısındaydık. Her kesimden, her düşünceden ve her meşrepten insan Türkiye'nin Davos'u olan bu saygın platformda 3 gün boyunca özgürce tartıştılar. "Özgürce" kelimesin altını çiziyorum. Herkes heybesindeki taşı döktü ortaya. Hiç kimse zihninin önündekini veya gerisindekini ifade etme konusunda kendini kısıtlı hissetmedi. Abant toplantılarını farklı yapan özellik de bu zaten. Vesayet ve demokrasinin tartışıldığı son Abant toplantısında tartışmalar o denli verimli geçti ki, herkes her konuşmacıdan bir şeyler öğrendi.
Zaten bu verimlilik sonuç bildirgesine de yansıdı. 16 maddelik ve gerçekten manifesto değerindeki sonuç bildirgesi farklı görüşlerin buluştuğu ve üzerinde görüş birliğine varılan bir metin olarak ortaya çıktı. Bu metni herkesin "abantplatform.org" adresinde görmesi mümkün. Yapılan bütün konuşmalar ve müzakereler bize gösterdi ki, Türkiye'de tam bir vesayet sistemi mevcut. Bu vesayetçi yönetim anlayışının ne olduğunu anlamak için şu tarifi yapalım: Tayinle gelmiş olanların seçimle gelmiş olanlar üzerinde denetim ve tahakküm kurmasıdır kısaca vesayet.
Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar askeri ve sivil bürokrasi halka hiç güvenmedi. "Bu halkı kendi haline bırakırsan ne yapacağı belli olmaz" düşüncesi halkın ve halkın temsilcilerinin sürekli olarak göz altında bulundurulmalarına neden oldu. Olağan denetimin yetmediği zamanlarda darbeler yapılarak bu sağlanmaya çalışıldı. 1960-71 ve 80 darbeleri beraberinde yeni anayasalar veya düzenlemeler getirerek vesayetçi düzenin yasal-kurumsal altyapısını oluşturdular. Anayasa Mahkemesi'nin kurulması, Mili Güvenlik Kurulu'nun oluşturulması hep bu anlayışın sonucudur.
***
Vesayetçi sistem ve yakın tarihimizdeki uygulamaları Türkiye'ye büyük zararlar vermiştir. Türkiye'nin demokrat ve güçlü bir ülke olmasının her vesileyle önünü kesen bu vesayet düzenidir. Bugün uğraştığımız belaların tümünün ortaya çıkış nedeni de aynı vesayetçi anlayış ve uygulamalardır. Silahlı gençlik hareketlerinin 1960 ve 1971 darbesinden sonra, PKK terörünün 12 Eylül'den sonra ortaya çıktığını unutmayalım. Elbette vesayetçi düzenin bir temel kurumları var bir de taşıyıcı aktörleri vardır. Taşıyıcı aktörlerinden birisi medya, ki malum gazeteler bu işlevi görürler, diğeri de siyasi partilerdir. CHP'nin Anayasa Mahkemesi ve yüksek yargı ile sürekli işbirliği içinde bu vesayetçi düzeni nasıl sürdürmeye çalıştığını her gün yeni örnekleriyle görmekteyiz. Ancak Abant toplantısında da konuşulduğu gibi Türkiye yoluna bu vesayetçi düzenle devam edemez. Büyük ve zengin bir ülke olacaksak, başta bölücülük olmak üzere başımızdaki belaları defetmek istiyorsak, Türkiye'nin acilen gerçek bir demokrasiye kavuşması şarttır.
***
Anayasa değişikliği paketi ve açılım projesi bu vesayet zincirlerini kırmanın ilk adımıdır. Bu köşeden defalarca yazdım, "Açılım, İmralı'da yatan katili niye çıldırtıyor" bir düşünün dedim. Bakın şimdi olanlara? Diyarbakır'da 32 sivil toplum kuruluşu PKK'ya "silahlarını bırak, biz şiddet istemiyoruz" diye seslenerek ayağa kalktılar. Bunu Batman ve Mardin'deki STK'lar izliyor. Kürt vatandaşlarımız kendilerinin üzerindeki PKK ve Apo vesayetinin kendilerini bir felakete götürdüğünü görüyorlar. Hem bunu görüyorlar hem de PKK'nın Kürtler üzerinde kurduğu bu vesayetin tüm Türkiye'nin üzerinde kurulu vesayet brandasına meşruiyet kazandırdığını görüyorlar. Öyle görünüyor ki, PKK'ya ilk sivil direniş yine Kürtlerden gelecek. İşte bütün bunlar açılım sayesinde oluyor. İnsanlara haklarını vermeye hazırsanız, PKK gibi terör örgütleri cıscıvlak ortada kalırlar.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA