Merhum Erbakan Hoca'nın cenazesindeki sevgi seli ve onun hatırasına her kesimden gösterilen derin saygı beni bazı konuları yeniden düşünmeye sevk etti. Mesela ben bu hükümetin icraatlarını ve bir Başbakan olarak Recep Tayyip Erdoğan'ı açıkça destekliyorum. Tayyip Bey'in benim yazılarımı okuduğundan emin değilim, zaten ben onu yazılarımı okusun diye desteklemiyorum. Bakıyorum kendi hayat alanıma, şehirler hızla gelişiyor, hızlı tren hayatımıza giriyor, her yerde imar ve inşa çalışmaları görünüyor. Türkiye dünyada büyük bir ekonomi haline geldi. Türkiye'nin, hani biraz argo olacak ama, her yerde borusu ötüyor. Çok başarılı bir dış politika uygulaması var. En son Libya olayında sergilediğimiz başarı ortada. Dolayısıyla, ben bir uzaylı filan değilim, bu memleketin insanıyım, elbette başarılı yönetimi desteklemek zorundayım. Bazı arkadaşlara şunu anlatamadım: Ben bir gazeteci değilim, ben bir yorumcuyum ve kendime ait fikirlerim var. Gazetenin patronu bana sahip olduğum fikirlerimi köşemde yazayım diye para veriyor. Kamuoyunu aydınlatmak gibi bir sorumluluğum yok benim. O iş, yani tarafsız habercilik yapmak, kamuoyunu doğru bilgilendirmek birinci sayfayı hazırlayan gazeteci arkadaşların görevi.
* * *
Hep söylüyorum, başarılı yönetimleri ve insanları desteklemek bir vicdanı ve ahlaki görevdir. Bu ülkeye hizmet etmenin mükafatı öldükten sonra musalla taşında verilmemeli. Dürüstlük odur ki, ülkemiz için doğru işler yapanları sıradan zamanlarda alkışlamak. Bakın merhum Erbakan'a yapılana. Erbakan bu ülkenin en iyi bilim adamlarından biriyken ve ülkesine çok önemli hizmetler yapmışken, biz hayattayken ona neler yaptık? Daha doğrusu, neler yapmadık ki? Neredeyse toplum için çok tehlikeli olan bir "yaratık" muamelesi yaptık. Ne vakit ki, 85 yaşında onu kaybettik, ne kadar mükemmel bir insan olduğu ortaya çıktı ve hepimiz biraz hüzünlendik, biraz utandık. Daha 14 yıl önce "Türkiye için öncelikli tehdit" sayılan, olmadık zulümler yapılan merhum Erbakan'ın cenazesine bizzat onu tehdit görenlerin gelmesi ve "ülkesine hizmet etti" diye açıklama yapmaları anlamlı değil mi? Bazı insanlar benden, son elli yılın en başarılı Başbakanı olan Tayyip Erdoğan'la ilgili objektif gözlemlerimi ve görüşlerimi o öldükten sonra yapmamı bekliyorlarsa, kusura bakmasınlar, şairin dediği gibi "benim acelem var".
***
Bu gazete, yani Yeni Asır demokrasi tarihimizde İzmirlilerle beraber her zaman ülkelerine hizmet edenlere sahip çıkmış, onları desteklemiştir. Atatürk'ten Fethi Okyar'a, Menderes'ten Demirel'e, Turgut Özal'a kadar, memlekete çivi çakan her siyasetçi Yeni Asır'dan ve İzmirlilerden "aferim"den daha fazlasını görmüştür. Ancak Tayyip Bey'le ilgili bir gönülsüzlük var ki, tam bir haksızlıktır. İzmirliler Türkiye'nin başarılı Başbakanı'na karşı haksızlık etmemelidirler.
Dünkü gazetelerde bir haber vardı: İngiltere'nin önemli gazetelerinden Daily Telegraph, "AK Parti, İran'dan 25 milyon dolar para aldı" şeklindeki haberinin yalan olduğunu ve bunun için de Tayyip Erdoğan'dan özür dilediğini açıkladı. Yukarıdaki satırları bu haberin verdiği ilhamla yazdım.
Hiç olmazsa İngilizler kadar dürüst olalım!