Biri söylese inanmazdım, İspanya seyahatinde gözlerimizle gördük ki Turkiye birçok Avrupa ülkesinden daha iyi durumda. Gazetelerde okuyoruz, Yunanistan iflas etmiş bir ülke. İtalya'da siyasetçiler hazırladıkları acı reçeteyi açıklarken gözyaşlarını tutamıyorlar. Almanya ve Fransa gibi Avrupa'nın büyükleri dahi şimdilerde reyting kuruluşlarının not düşürme tehdidiyle karşı karşıya. Şu anda Avrupa'da ciddi olarak tartışılan mesele şu: 2014'e kadar Avrupa Birliği diye bir birlik kalacak mı kalmayacak mı? İngiliz muhafazakarları şu günlerde eski başbakanları Theacher'in AB için söylediği "budalaca birşey" sözünü tekrarlayıp duruyorlar.
***
Söze doğrudan gireyim: İspanya şu anda ekonomik krizle kavrulan bir ülke. Öyle ki ülkeye coşku veren faaliyetler bile eski anlamını kaybetmiş. Mesela festivaller eski coşkusundan çok şey kaybetmiş bugün. Mesela futbol. Biraz futbolla ilgisi olanlar bilirler, futbol bu ülkede sadece futbol değildir. Bir tür toplumsal ayindir futbol. Adına El Classico denilen Real Madrid ile Barcelona arasındaki maçlar bu futbol ibadetinin zirve yaptıgı organizasyonlardır.
Geçtiğimiz gün Barcelona teknik direktörü, "kriz El Clasico'dan daha önemli" açıklaması yaptı ki bu, durumun vehametini ortaya koyuyor. Vehamet ne peki? Şu: İşsizlik yüzde 20. İspanyol gençlerin yüzde ellisi resmen işsiz. Turizm gelirleri düşmüş. Ekonomik kriz bu boyutta yaşanırken üstelik İspanya halkı çok sorunlu bir halk. Bu ülkede adına "siesta" denen tembellik aynen devam ediyor. Gençler buldukları işlerde günün küçük bir bölümünde çalışmak istiyor. Çalışanlar öğleden sonra işten kaçıyorlar. Bankalar öğleden sonra ikide tatil oluyor. Araplardan miras kaldığı söylenen siesta İspanya'nın ruhunu öldürüyor ve çağa ayak uydurmasının önüne geçiyor. Sokaktaki İspanyolların kendilerine olan güvenlerini kaybettiğini görmek çok şaşırtıcı geliyor insana.
***
Avrupa'nın en büyük ülkelerinden birinde bu manzaraları görmek insanı ister istemez ülkemizle bu ülkelerin mukayesesini yapmaya zorluyor.. Bizim ülkemizde son yıllarda işsizlik rakamları tek haneye indi. Avrupa'da yaşanan krizden en alt düzeyde etkilendik. Halka acı ilaç içirecek bir duruma düşmedik.. Zaten güçlü bir ekonomiye sahip olduğumuzu İspanyolların yüksek hızlı tren konusunda işbirliği arzularından hemen anlıyorsunuz.. Mesela TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman'ın İspanyol hızlı tren idaresiyle imzaladığı anlaşma bunun göstergesi. İki kurum ve ülke üçüncü ülkelerde ortak girişimlerde bulunacaklar. Bu anlaşma imzalanırken İspanyol bürokratın gözlerindeki pırıltı görülmeye değerdi.
Bütün bu gözlemlerimiz Türkiye'de AK Parti iktidarının neden 3 dönemdir seçim kazandığını ve Başbakan Erdoğan'ın neden Avrupa'nın en popüler siyasetçisi olduğunu başka analiz değerlerine ihtiyaç duymadan anlamamızı sağlıyor..