• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
ÖZKAN BİNOL

"Zenne"nin devlet ve töreyle cesur dansı...

ozkan.binol@sabah.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 14.01.2012, 00:00
Uzun zamandır merakla beklenen, sezonun en farklı, en renkli filmi Zenne bu hafta görücüye çıkıyor. Daha düne kadar hakkında konuşulması bile tabu olan "eşcinsellik", Zenne filminde açık seçik ele alınıyor. Eşcinsellerin yaşadığı toplumsal baskı, pembe rapor gibi konuları konuşur kılıp gündemi sarsıyor.
İmkansız bir üçlünün dostluk öyküsünü anlatıyor Zenne. Daniel, Türkiye'nin değer yargılarını çok tanımayan ve bir yıllığına İstanbul'a gelen bir Alman fotoğrafçı. Renklerini gizlemekten sakınmayan, ailesinden koşulsuz destekle koruma gören ve İstanbul'un dans kulüplerinde zennelik yapan Can. Ve doğulu, muhafazakar bir ailenin çocuğu olan Ahmet. Birbirleriyle dostluk, aşk ve anlayışla bir arada yaşamayı başarabilen bu üçlü karşılarına çıkan töre, devlet ve muhafazakar aile değerleri ile kıyasıya bir mücadeleye girer.

EŞCİNSEL CİNAYETLERİ

Ahmet Yıldız, 2008 yılında öldürüldüğünde üniversiteyi daha yeni bitirmiş 26 yaşında hayatının baharında bir gençti. Indepented Gazetesi "Türkiye'nin ilk eşcinsel namus cinayeti" başlığıyla olayı haber yapana kadar bu cinayet bizim medyamızda üçüncü sayfa muamelesi gördü. Ailesi, Ahmet'in cenazesine de sahip çıkmadı, çıkamadı. Bu nedenle kimsesizler mezarlığına defnedildi. Ne zaman eşcinsel örgütleri ve arkadaşları ortaya çıkıp "Onun ailesi biziz" dedi, işte o zaman bu eşcinsel nefret cinayetleri gündeme geldi.
Zenne, gündemi günlerce meşgul eden Ahmet Yıldız cinayetinden yola çıkıp muhafazakar bir toplumda eşcinsellere nasıl yaşam hakkının tanınmadığını sorguluyor, sorgulatıyor. Evet, bu bire bir Ahmet'in hikayesi değil ama pek çok açıdan onun hayatından izler taşıdığı da su götürmez bir gerçek. Film eşcinsel nefret cinayeti kadar, Can karakteriyle askerin/devletin homofobik duruşuna da sıkı bir eleştiri getiriyor. Eşcinsel olduğu için askere gitmek istemeyenlerin şubede yaşadıkları üzerinde çok konuşulması gereken insanlık dışı bir muamele. Bence gay dernekleri bu rüzgarı arkalarına almayı akıl edebilirlerse bu konuda epey mesafe kat edebilirler.
Filmde bir de yabancı gözüyle Türkiye'deki gaylife var. Afganistan'daki yaşadığı sıkıntıları İstanbul'da üzerinden atmaya çalışan Daniel teselliyi Ahmet'te buluyor. Hatta onu alıp ülkesine bile götürmeye karar veriyor. Filmin en etkileyici sahnelerinden biri askerlik şubesi için ikisinin ilişki sırasındaki fotoğrafları. Neden etkileyici diyecek olursanız, filmde o ana kadar karşımıza çıkmayan cinsellik ilk kez o en mutsuz anda perdeye yansıyor. O da en masum haliyle.

ANNELER VE OĞULLAR

Filmde toplumun iki farklı kesiminin eşcinselliğe bakışı da ortaya konuyor. Her ne kadar çok uç gibi dursalar da annelerin duruşları çok önemli. Can'ın annesi inanılmaz korumacı ve oğlunun hayatına, seçimlerine sonuna kadar destek. Ahmet'in annesi ise tam tersi: Töreler ve din arasında sıkışıp kalmış bir kadın. Bu nedenle de "yer örtsün ayıbını" diyerek yaklaşıyor oğlunun seçimine. Finalde babasının namaz, annenin başörtüsüne sıçrayan kan çok çarpıcı -çok yaratıcı-.
Zenne sinemamıza yepyeni iki oyuncu kazandırdı: Kerem Can ve Erkan Avcı. İkisi de rollerinde büyüdükçe büyüyorlar. Doğal oyunculukları, büyük cesaretleriyle alkışı hak ediyorlar. Ayrıca, Giovanni Arvaneh, Rüçhan Çalışkur, Jale Birikan, Tilbe Saran ve diğer oyucular rollerinde çok inandırıcılar. Zenne, görsellik açısından Türk Sineması'nda ender rastlanacak güzellikte. Kostüm ve sanat yönetimi açısından da övgüyü fazlasıyla hak ediyor. İlk uzun metrajlı filmlerini çeken Mehmet Binay ve M. Caner Alper'in kalıcı birer sinemacı olup olmadığını zaman (ve diğer filmleri) gösterecek. Şimdilik iyi bir başlangıç yaptıklarını söylemek mümkün. Sinemamızda son derece az işlenen bir konuya el atan Zenne'nin kıvrak dansını mutlaka izlemelisiniz.
Not: İzmir'de sadece iki sinemada gösterime girdiğini öğrendiğim zaman çok şaşırdığımı, Türkiye'ye model olan benim güzel İzmirimin ve İzmirlimin hayatın neresinde durduğunu sorguladığımı itiraf etmeliyim.

Haftanın Filmi

Melankoli

Cannes'ın olay adamı Lars Von Trier'ın son filmi "Melankoli" nihayet vizyonda. Yönetmeni filmini "Bir düğün ve melankoli var. İki kız kardeş hakkında psikolojik bir felaket filmi" olarak yorumluyor. Melankolik kardeş, kaya gibi sakin ama karanlık dünyasına baktığınızda kaderi bekler gibi. Diğer kız kardeş ise tamamı ile panik halinde. Cannes'da Kirsten Dunst'a en iyi kadın oyuncu ödülü getiren bu filmi sanat sevenler mutlaka izlemeli.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA