İspanyol Sineması'nın nev-i şahsına münhasır yönetmenlerinden birisi Pedro Almodovar. Koyu bir melodram, komplike bir anlatım, kitsche yakın görsellik, popüler şarkılar, marjinal kişiler ve sıra dışı tipler Almodovar filmlerinin olmazsa olmazıdır. En sade filminde (var mı, hatırlamıyorum) bile karelere sinmiş olan marjinalliği sonuna kadar hissedersiniz. Almodovar, son filmi "İçinde Yaşadığım Deri"yle seyircisini ters köşeye yatırıyor ve onları türler arası bir gezintiye çıkarıyor.
Filmin konusunu şöyle özetleyebilirim: Hizmetçilik yapan Marilia iki ayrı erkekten, iki erkek çocuk dünyaya getirir. Biri ünlü bir cerrah, diğeriyse serseri olur ve ikisi de kardeşlik bağlarını bilmez. Cerrah olan evlenir, diğeri gelip onun karısını ayartır. Kadın, aşığıyla kaçarken araba kazası geçirirler. Adam kurtulur, kadın da tanınmaz halde yanar. Cerrah, affettiği ve tedavi etmeye çalıştığı karısı, kendini görmesin diye bütün aynaları kaldırır. Kadın bir gün balkon kapısını açtığında camda kendini görüp şoke olur ve intihar eder. Annesinin ölümünü gören kız, ruhsal tedavilerle geçen sorunlu yeni yetmeliğinde, yakışıklı bir genç adam olan Vicente'nin cinsel saldırısına maruz kalıp, bir süre sonra intihar eder. Cerrah baba ise genç adamı kaçırarak akıllara ziyan bir şekilde intikamını alır.
ÇAĞDAŞ FRANKESTEIN
Almodovar, 'Doktor Richard Lafargur' ile kendi 'Frankestein'ini sinemaya armağan etmiş oluyor. Filmin kahramanı Eve bir şekilde Dr. Lafargur'un ağına düşüyor. Doktorun asıl amacı da Eve'den intikam almak. Önceleri yaratıcı-yaratan şeklinde başlayan ilişki, doktorun yarattığı güzelliğe aşık olmasıyla farklılaşıyor. Psikolojik açıdan en çarpıcı sahneler de burada başlıyor. Çünkü doktorun seks yaptığı sadece Eve değil. Eve'nin bedeni "ruh"sal bağlamda çok fazla kişiyi barındırıyor. (İzlerken öğrenin). Gerçi derimiz ve şeklimiz değiştirilebilse de ruhumuz bu değişimden nasiplenmiyor.
Pedro, "İçinde Yaşadığım Deri" filmiyle yeni ufuklara yelken açıyor gibi gözükse de "Almodovar" sinemasının özünü muhafaza ediyor. Kadın ve erkek cinselliğini bir kez daha ters yüz ediyor. Filmdeki karakterlerin derinliği, olayların akıllıca birbiri içine geçirilmesi, kusursuz denebilecek sanat yönetimi ve psikolojik bir kitabın sinemalaştırılmasındaki yetkinlik açısından Almodovar, takdiri bir kez daha hak ediyor. Her filmiyle kendini aşan bu dahi yönetmen farklı bir bilim kurguya -aynı zamanda bir "kara film"- imza atmış oluyor.
GÖZDESİ BANDERAS
En son 1990 yılında "Bağla Beni"de (Atame) çalışan Pedro Almodovar ve Antonia Banderas yıllar sonra bir arada. Almodovar'ın keşfi olan oyuncu, yıllarla birlikte oyunculuğunu da olgunlaştırmış. Almodovar'ın
"Tek bir duygu kırıntısı göstermemesini söylemiştim" dediği Banderas'ın yönetmene kayıtsız şartsız teslim olduğu, filmin her karesinden belli. Tebrikler. Banderas'ın karşısında ise Elena Anaya'yı izliyoruz. Daha önce "Konuş Onunla" filminde "Almodovar Kadınları" arasına katılan Anaya, rolüne sonuna kadar asılmış. Hizmetçi Marilia'da, Marisa Paredes'i izlemekse beni mutlu etti. Özlemişim.
"İçinde Yaşadığım Deri" son zamanlarda karşımıza çıkacak en özgün çalışmalardan... Farklılıklardan hoşlanıyorsanız hiç kaçırmayın derim.
Haftanın Filmi
Düşler Bahçesi
Başrollerini Matt Damon ve Scarlett Johansson'ın oynadığı "Düşler Bahçesi" ailece seyredeceğiniz tam bir tatil filmi. Benjamin, eşini kaybettikten sonra iki çocuğunu alıp kentten uzaklaşmak ister. Yeni taşınmak için seçtikleri ev, eski bir hayvanat bahçesidir. Başta çok şaşırsalar da burayı yeniden canlandırmak onlara çekici gelir.