• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
SEDA KAYA GÜLER

Kadının hayat üçgeni EV,ÇOCUK VE AİLE

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 11.10.2010, 00:00
Türkiye Soroptimist Kulüpleri Federasyonu başkanlığına seçilen tekstilci Şenay Önder, bir kadının var olabilmesi için önce şefkatli bir baba ile savaşmak gerektiğini söylüyor

125 ülke ve bölgede 3 binden fazla kulüp ve 90 bin üyesi bulunan Uluslararası Soroptomist Federasyonu'nun amacı kadınlar ve kız çocukları için farkındalık yaratarak, onların haklarını savunmak.
1921 yılında, Kaliforniya'da kurulan örgütün ismi Latince'de "en iyiyi amaçlayan kadınlar" olarak yorumlanıyor. Türkiye'deki ilk Soroptomist Kulübü, yazar Müfide Ferit Tek başkanlığında, aralarında Muazzez Tahsin Berkant, Prof. Dr. Müfide Küley, Dr. Pakize Tarzi'nin de bulunduğu 15 kurucu üye tarafından kurulmuş.
Bugün 18 şehirde, 37 kulübü ve 900'ü aşkın üyesi olan örgüt, toplum eğitim merkezleri ile kadınlara bilgi ve beceri, bilgisayar kursları açarak, eğitim bursları vererek, sağlık ve eğitim çalışmaları yaparak hizmetlerde bulunuyor.
Bu haftaki konuğum geçtiğimiz hafta yapılan genel kurulla, derneğin genel başkanlığına seçilen Şenay Önder.
Bursa'da doğup büyüyen Önder, ilk, orta ve lise öğrenimini de Bursa'da tamamlamış. Hazan Tekstil'in sahibi olan Şenay Önder, "Tekstil şirketimiz giderek büyüdü. Büyük şirketlerle çalıştık, ihracat yaptık. Bugün sadece özel tasarım yapan ve proje tabanlı bir şirket olarak hizmet veriyoruz" diyor. Ayrıca bir organizasyon şirketi kuran Önder, kriz nedeniyle ara verdikleri sanat galerisini yeniden açma ve zincire kafe-restoran ilave etme hazırlığı içinde olduklarını söylüyor.
Girişimci ve lider bir kadın olarak, kadınların yaşadığı ve karşılaştığı sorunları o kadar samimi ve can alıcı noktalara basarak anlattı ki, ben aradan çekilip sözü ona bırakıyorum...

İLK ENGEL BABAM!
* İnşaatçı bir ailenin kızı olarak mimar olmak istedim ama 80 öncesi anarşi ortamından ben de nasibimi aldım ve burada okumamı istemeyen babamın arzusu ile yurtdışında okumaya gittim. Okulumu bitirdikten sonra ABD'yi gidip, öğrenimime devam etmek, mimarlık fakültesine gitmek istedim ancak şartlar elvermedi.
* Baktım günler geçiyor, gelen iş tekliflerini değerlendireyim bari dedim ama babam bu kez de, "Ben seni şirkete alacağım bekle!" dedi.
* Bir kız çocuğu olarak, öncelikle şefkatli bir baba ile savaşmam gerektiğini o günlerde anladım. İlk engel canım babam oluvermişti. Okutulmuş, gereken her şey yapılmıştı ama iş hayatı olmasa da olurdu. Benim inşaat şirketinde çalışmam hiç düşünülmediği için, büroda bana göre bir iş hiçbir zaman bulunamadı.

İHTİSASLI EV KADINLIĞI
* Aşık oldum, evlendim, ev kadını oldum. Hiçbir meslekte bu kadar çok alanı ihtisas edemezsiniz. En iyi aşçı oldum, en temiz ve düzenli hizmetli, en iyi ekonomist, bazen de en iyi tamirci oluverdim. Ve anne. Oğlumun doğumuyla birlikte doktor, psikolog ve öğretmen de oldum.
* Hayatta herkes tercihlerini yaşar derler ya, hep düşünürüm kendi tercihlerimi mi yaşadım yoksa başkalarının tercihlerini mi? İçimdeki idealist kadın "ona ihanet ettiğimi" söylemeyi sürdürünce, evden takip edebileceğim ufak tefek işler yapmaya başladım. Oğlumu ihmal etmek istemiyordum ayrıca.
* Tasarımı bana ait trikolar yaptırmaya başladım. Bunları eşime dostuma satıyordum. Bir gün oğlumla çarşıdan yün almış ve kayınpederimin yazıhanesine uğramıştım. Kayınpederim, "Kızım paraya ihtiyacın mı var? Bırak şu işleri! Kocan vermiyorsa ben sana veririm" dedi. Gözlerim dolarak evimin yolunu tuttum. Bir kadın ihtiyacı yoksa neden çalışsın ki? Evi, çocukları, kocası... Kadına sunulan hayat üçgeni bu.

İŞİNİN İŞÇİSİ OLMAK
* Evde geçen hayat bana yetmediği için hep birşeyler yaptım. Büyük oğlum okula başladığında, iki yıllık bir okula kaydolarak, stilistlik ve modelistlik eğitimi aldım. Çocuklarımı hiç ihmal etmeden, hayallerimin peşinden gittim.
* Stilistlik kursuna beraber gittiğim eski bir arkadaşım, "Ev tekstiline girelim, sen varsan ben de cesaret edebilirim" deyince hayatımın üçüncü evresi başladı!
* Arkadaşımın annesinin evinin 20 metrekarelik bodrum katında kız kardeşim ve arkadaşımla birlikte işe koyulduk. Harçlıklarımızı topladık, genç girişimci kredisi aldık, eşlerimiz bin bir rica ile kefil oldu. Bir düz, bir overlok makinesi, bir de ütü aldık. Hayatım boyunca dikiş dikmeyen ben, sadece bir makineci çalıştırabildiğimiz için makine başına geçtim. Halen işler sıkıştığında veya özel bir yöntem gerektiğinde makinede çalışmaktan büyük keyif alırım. Dedem, "Herkes işinin işçisidir" derdi, bunun ne kadar doğru olduğunu zamanla daha iyi anladım.
* Gece yarılarına kadar çalıştım, çok yoruldum. Ama eve gittiğimde hiç "çok yoruldum" diyemedim. Hep "çalışma o zaman!" diyen biri vardı çünkü. İşimden koşarak evime geldim, yemeklerimi pişirdim. Çocuklarımla ilgilendim, okullarına koştum, yani çalışırken ev kadınlığım ve anneliğim hiç aksamadı.

KARİYER VE ÇOCUK
* Kadının engeli anne olmak değil, anneliğin fedakarlık gerektirdiğini söyleyen zihniyet! Yaradan zaten bize öyle bir annelik içgüdüsü veriyor ki bebeğimizi kucağımıza aldığımızda, göğsümüze uzanan ağzı gördüğümüzde dünyadaki her şey önemini yitiriyor.
* Onunla beraber olmaktan alıkoyan şartları ise, diğer zihniyet yaratıyor ve sizi annelikle işiniz arasında tercih yapmak durumuna sokuyor. Bu ya eşiniz ya patronunuz ya da yetersiz çalışma koşulları oluyor.
* Doğurduğunuza olan olağanüstü sevgi ise zaten baskıya gerek kalmadan tercihinizi yaptırtıyor. Sevgi "engel" diye tanımlanabilir mi ama kadının hayatındaki sevgiler onun hedeflerine, hayallerine engel olabiliyor.
* Çocuklarımı zaten onlarla bağım nedeniyle hiçbir zaman işimden sonraya koymadım, bu babaların yapamadığı ama annelerin gönüllü olduğu bir şey.

LİDERLİK KAVRAMI
* Gelişen dünyada yönetimin ve klasik yöneticiliğin artık çözüm üretmediği görüldüğünden, ekonomi yeni model arayışına girdi ve lider kavramını iş dünyasına sundu.
* Ben kadının yönetim kademelerinde daha çok yer almasının, liderlik kavramıyla beraber arttığını düşünüyorum. Pozitif ayrımcılık, eşitlik gibi kavramlar günümüzde her ne kadar kabul görür olsa da, politikada, iş dünyasında halen bu kavramlara olan inanç ve kabulden dolayı değil, ihtiyaçlar nedeniyle kadınlara pozisyonlar yaratıldığına inanıyorum.
* Erkeğin savaşçı ruhunu, kadının barışçı ruhunun yenebileceğine çok inanmıyorum. Keşke yasalara ihtiyaç duymadan ruhlarımızda, gönüllerimizde bunu halledip, birbirimizi anlayabilseydik.

Hedefler neler?
* Ben hedef koymayı liseyi bitirdiğimde çok gençken bıraktım, artık hedeflerim değil, hayallerim, inançlarım var. Gerçekleşmeyen hedefler beni yaralıyorsa eğer, hayatın bana getirdiklerini başarmak benim için hedef olmalıydı. Önüme gelenleri seçtim, seçtiklerime inandım, inandıklarımı ise başardım.
* İki yıl önce herkesten gizli üniversite sınavına girdim ve kazandım. Hiç çalışmadığım halde, hem de oğullarımın inanamayacağı kadar yüksek puan aldım. Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi'ne yazıldım. Bu yıl sınıfımı geçtim. Hayallerim var çünkü. Ardından sosyoloji veya felsefe üzerine master yaparak devam edeceğim.
* Sahip olduklarımı paylaşmaya inandım, arkamdakini yanıma getirebilmek için bir elimi arkamdakilere uzattım; tekamüle inandım, önümdekine yetişebilmek için diğer elimi önümdekilere uzattım. Barışa inandım, eşitliğe inandım, sevgiye inandım, çalışmadan başarılmayacağına inandım.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA