• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
SEDA KAYA GÜLER

Gelinler hep gülsün

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 29.09.2014, 00:00
Eskiden gelinle damat açılış dansını yapar, bir karşılıklı göbek atardı. Fazla dans etmesi ve de oynaması hoş karşılanmazdı. Niye? Evlenmeyi çok istediği belli olur diye? Ee, ne var bunda? İsteyerek, kendi rızası ile ve sevdiği erkek ile evleniyorsa niye mutlu olmasın? Mutluluğunu herkese ilan etmesin? Niye mutluymuş da mutsuzmuş gibi yapsın. Veya evlenmek istemiyormuş da evleniyormuş gibi yapsın. Hep yasaklar, hep kurallar, hep başkalarını düşünmeler... Bir de bilirsiniz kadın-erkek ayrı yapılan düğünler vardır. "Eskiden" derdik ama yine uygulayanlar var. Kadınla erkeğin en mutlu olduğu günde erkek ve kadın ayrı ayrı eğleniyor. Orada bile kadının mutlu olması istenmiyor. Kadının kaderine ağlaması yeğleniyor. Oysa kadının evlenmesini istemiyor muyuz? Evlenip bir an önce evini, yuvasını belirlemesi için uğraşmıyor muyuz? Öyleyse niye evlenmesine sevinmesine kızıyoruz? Yoksa evlilik demek mutsuzluk demek mi? Yeni bir başlangıç değil de sonunun ne olacağını bilemediğin bir belirsizliğe düşmek mi? Şansın yaver giderse kurtulursun ya da ölürsün demek ki? Bile bile lades mi?

KAYIP YAŞAMLAR
Hep çelişkiler, hep ikilemler, hep dayatmalar. Sonuç: kayıp yaşamlar. Geçenlerde üç-beş kişi kendi çevremiz ve ailemizdeki evlilikleri konuşuyorduk. Kalabalık ailelerimiz var. Akrabalar, kuzenler ve yeğenler, onların çocukları ama genellikle düğünlerde ve cenazelerde bir araya gelebiliyoruz. O günlerde konuştukça bazı gerçekler de su yüzüne çıkıyor. Kayıp yaşamlar da. Aslına bakarsanız pek çok kişinin yaşamı kayıp Türkiye'de. İstemedikleri evlilikler yapan o kadar çok çift var ki. Hep ailelerinin baskısıyla evlenmişler. Sadece kadınlar değil, erkekler de. Askerden mi geldi, hemen evlendirmenin telaşına düşülüyor. Velev ki birine aşık olur, ailenin onaylamadığı birine mesela. En iyisi bir an önce başını bağlamak diye düşünülür. Hemen söz geçirileceğine ve yönlendirileceğine inanılan bir kız bulunur ve gençlerin birbirleriyle uyum sağlayacaklarına bakılmadan evlendirilir. Şansları yaver giderse ten ve kafa uyumları birbirine uyar ve mutlu olurlar. Bizler de, "Bak işte, nikahta keramet var! Birbirlerini tanımıyorlardı ama kaderlerine razı oldular, zorluklara katlandılar, sabrettiler ve mutlu oldular" demek düşer. Ama ya mutlu olmayanlar?

MUTLU GELİN VE DAMAT

Geçen akşam bir düğündeydim. Gelin ve damat çok mutluydu. Hele gelin! Bütün gece pistten inmediler. Hep dans ettiler, hep oynadılar. Gelin salona girerken bile müziğin ritmine uyarak dans etti. Yüzünde güller açıyordu. Damadın da öyle. Birbirlerine sevgi ile bakıyorlardı ve öylesine mutluydular ki. Bu mutluluklarını da kimselerden saklamadan herkese gösterdiler. İçlerinden geldiği gibi hareket ettiler. "Annen-babam ne der, el alem nasıl karşılar, hakkımızda ne söylerler?" gibi düşüncelere kapılmadan veya bu türden şeyleri önemsemeden gönüllerince eğlendiler. Onlar öyle mutlu olunca bizler de mutlu olduk. Onların mutluluğuna ortak olduk ve bizler de bu mutluluğa katkıda bulunduk. "Cık cık, gelin dediğin ağır olur" demeden, "Ne güzel eğlendiler?" diyerek bizler de eşlik ettik onlara. Dans ettik, oynadık, göbek attık, halay çektik. Mutlu bir gece geçirdik kısacası. Burnumuzun dibindeki savaştan, yaşanan insanlık dramından, kadınlar ve çocuklar üzerine oynanan oyunlardan, kısacası memleket meselelerinden bir nebze uzaklaşıp eğlendik.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA