Ankara'da siyasi tansiyon çok yüksek. Seçimin üzerinden neredeyse 6 ay geçti ama siyaset kurumu bir türlü normalleşemedi. Meclis'te kavgasız, gürültüsüz bir tek gün geçmiyor. Üstelik bütçe görüşmeleri nedeniyle genel kurul adeta rölantide çalışıyor. Asıl kıyamet yeni anayasayı tartışmaya başladığımızda kopacak. Umarım yanılan ben olurum ama bu Meclis'in yeni bir anayasa yapma ihtimali son derece düşük. Bugüne kadar şike davası dışında hiçbir konuda uzlaşamayan 4 partinin anayasa üzerinde mutabakat sağlamalarını beklemek iyimserlik olur. CHP'de şimdiden 'sine-i millet' senaryoları konuşulmaya başlandı bile. BDP'nin zaten Meclis'e 'lütfen' geliyormuş gibi bir hali var. Siyasetten biraz olsun anlayan herkes bu tabloya bakarak şu tahminde bulunabilir: "24. dönem parlamentosu 4 yıllık görev süresini tamamlayamaz." Türkiye'nin seçim takvimi ve gizli dinamikleri de bu tahmini destekliyor. O takvime göre 2014 yılına kadar sandık başına gitmeyeceğiz. O yıl Mart'ta mahalli idareler -henüz kesinleşmemekle beraber- Haziran'da da Cumhurbaşkanlığı seçimi var. 2015'te ise genel seçimler yapılacak. Yani 14 ay içinde 3 seçim yaşayacağız. Pratikte bu pek mümkün görünmüyor. Akla en yakın ihtimal genel seçimin 1 yıl öne çekilmesi ve Mart 2014'te çifte seçime gidilmesi. Yerel seçimin öne çekilmesi için anayasa değişikliği gerekiyor. Genel seçim tarihinin değiştirilmesi içinse Meclis kararı yeterli oluyor. Tüm kamuoyu araştırmalarında kişisel oyu yüzde 50'nin üzerinde görünen Erdoğan'ın köşke çıkmasına hiçbir engel yok. Ancak AK Parti'nin yeniden iktidar olmak için ona fazlasıyla ihtiyacı var. Tabii AK Parti tüzüğü gereği Erdoğan'ın bir daha milletvekili seçilmeyeceği gerçeğini de hesaba katmak lazım. Bu durumda 2014 yılında yerel ve genel seçim sandıklarının yanına bir sandık da Cumhurbaşkanlığı seçimi için konulur mu dersiniz?
CHP'de bir garip işler
CHP'de Dersim tartışmalarının yarattığı buhran biraz dağılmış görünse de partide işler son derece karışık. Kılıçdaroğlu'nu devirmek için yola çıkan muhalifler toplantı üstüne toplantı yaparak strateji belirliyor. İlk hedefleri Ocak ayında başlayacak ilçe kongreleri delege seçimleri. Asıl hedefleri ise ilçelerde başarıya ulaştıktan sonra kurultay delegeleri ile teşkilat yöneticilerinin tespitinde söz sahibi olmak. CHP'deki hareketliği anlamak için Deniz Baykal'ın Meclis'teki makam odasının bulunduğu koridora şöyle bir göz atmak yeterli. Önder Sav ekibi zaten uzunca bir süredir istim üzerinde. Meclis bahçesinde Kılıçdaroğlu'nun liste dışında bıraktığı eski vekillere giderek daha sık rastladığımı da bir not olarak ileteyim.
Muhalifler Haziran ayındaki il kongrelerine kadar delege ve teşkilatlara tam saha pres uygulayacak. Onlar bu kadar sistemli ve kararlı bir şekilde ilerlerken CHP yönetimi ne yapıyor dersiniz? Kılıçdaroğlu'nu bilmem ama ekibinden bazı isimler son derece aktif. Kendilerini sanatsal çalışmalara adamış, bir etkinlikten diğerine koşturuyorlar. Partide düzenli olarak her hafta sinema ve tiyatro gösterileri gerçekleştiriliyor. MYK üyesi Ayten Kayalıoğlu ise şu sıralar şiire merak sarmış. Son olarak bir partilinin kendisi için yazdığı " Allah'ım çok güzel yaratmış sizi" dizeleriyle başlayan bir şiiri CHP'nin internet sitesine koydurdu. Hatırlayacaksınız Ayten Hanım daha önce de bir genel merkez çalışanına cımbızla yüzündeki tüyleri aldırmak istemişti. Dün bu yazıyı yazarken CHP basın biriminin gönderdiği bir mesaj düştü telefonuma. Noktasına, virgülüne dokunmadan aynen aktarıyorum. Bakın CHP'de neler oluyor: "Kapılarını sinemaya, tiyatroya, kültüre, sosyal ve siyasal tartışmalara açan CHP'de sinema günleri devam ediyor. Zülfü Livaneli'nin eserinden uyarlanan 'Mutluluk" filmi bugün saat 19:30'da CHP Genel Merkezi'nde Ankaralı sinema severlere sunulacaktır." Ne diyelim, Allah mutluluğunuzu daim etsin!