AK Parti'de 3 dönem sınırlaması nedeniyle 2015'te siyaset kulvarının dışına çıkacak ağır ağabeylerin durumu gündemi daha uzun bir süre işgal edecek gibi görünüyor. 11 yıllık geçmişinde iktidar partisini meşgul eden ciddi bir iç sorun yaşanmadı. Ancak bu mesele tahmin edilenden daha büyük bir gürültü koparabilir. Siyasete ucundan kıyısından bulaşmış hiç kimse öyle kendiliğinden taca çıkmayı kabullenmez. Hele de 10 yıldır iktidarda olan bir partide mevki ve makamın tüm ayrıcalıklarını fazlasıyla yaşamış siyasilerin " Biz biraz dinlenelim" diyeceklerine hiç ihtimal vermiyorum. Başbakan Erdoğan'ın sayıları 73'ü bulan yol arkadaşları için düşündüğü bir formül mutlaka var. Partinin önde gelen isimlerinden biriyle hafta sonu bu konu üzerine epey konuştuk. Hemen belirteyim, bazı bakanların büyükşehirlerden aday gösterilmesi ihtimali giderek güçleniyor. İlginçtir adları belediye başkan adayı olarak dillendirilen bakanların hiçbiri böyle bir görevlendirmeyi istemiyormuş. Hatta aralarında " Allah göstermesin" diyenler bile varmış. Ağır ağabeylerin tercihi siyasete parlamentoda, mümkünse kabinede devam etmekten yana. Sabırsızlıkla Erdoğan'ın vereceği kararı bekliyorlar. Tabii o gün geldiğinde Erdoğan'a " Ben belediye başkanı olmak istemiyorum" diyecek bir babayiğit çıkar mı o da ayrı mesele. Erdoğan sürprizleri seven bir siyasetçi. Tüzüğü değiştireceğine değil ama birçok bakanı büyükşehir adayı yapacağına adım gibi eminim. Seçim dönemi Bülent Arınç'ı Manisa'ya, Zafer Çağlayan'ı Mersin'e, Faruk Çelik'i Urfa'ya yollayan Erdoğan, 2014'te yorumcuları yine ters köşeye yatırır. Herkesin İzmir'e beklediği Binali Yıldırım'ı İstanbul'dan, Samsunlu Suat Kılıç'ı Mersin'den aday yapması beni hiç şaşırtmaz.
Yerli uçaktan vaz mı geçtik?
Mantıklı bir açıklaması olmayan çok sayıda olayın meydana geldiği ve kimsenin olanı biteni sorgulamadığı bir ülkede yaşıyoruz. Alın size 2012 Türkiye'sinden " pes dedirtecek" bir garip ihale vakası. Orman Genel Müdürlüğü (OGM) geçtiğimiz günlerde bir yangın söndürme ihalesi gerçekleştirir. İhaleye bu ülkenin yüz akı kurumlarından Türk Hava Kurumu da (THK) katılır. Zaten son 4 yıldır Türkiye'de çıkan tüm orman yangınlarına havadan THK müdahale etmektedir. Bu işte öylesine başarılıdır ki, 2010'da İsrail'in baş edemediği yangını da Başbakan Erdoğan'ın talimatıyla onlar söndürmüştür. Biz yine dönelim şu meşhur ihaleye. OGM'nin hazırladığı evlere şenlik şartname, yerli firmalara ihalelerde yüzde 15 avantaj sağlayan yasaya uygun değildir. İtirazlar dikkat alınmaz ve THK ihaleyi kaybeder. Aslında kaybeden THK değil Türkiye'dir. İhaleyi alan ortaklığın elinde sadece bir helikopter ve işletme ruhsatı vardır. Üstelik aynı firma 2011'de Sağlık Bakanlığı'nın ambulans uçak ihalesinden 'yeterli görülmeyip' elenmiştir. Yangınlara havadan müdahale edecek ekipman ve personeli olmayan firmanın uçak, personel ve teknisyenleri dışarıdan kiralamak dışında başka bir seçeneği yoktur. Ancak bu da yasal olarak mümkün değildir. Şimdi bir düşünelim: Elinizde 12 ay hazırda duran uçaklarınız var ve siz orman yangınlarına 4 aylığına başka bir ülkeden kiralayacağınız uçaklarla müdahale edeceksiniz. Yılın 8 ayında ormanlar Allaha emanet! Bu ülkenin öz kaynakları çürürken paralar Rus uçaklarına gidecek. Akıl, mantık ve vicdan buna müsaade eder mi? THK son yıllarda vites büyüten ve vizyonunu genişleten bir kurum haline geldi. Bu ülkenin uzun yıllardır hayalini kurduğu yerli uçak ve uzay aracı THK Üniversitesinde yetişen gençler tarafından üretilecek. THK bünyesindeki uçaklardan elde ettiği gelirle aynı zamanda üniversiteyi de finanse ediyor. OGM hiç telaşlanmasın, THK hiç de uzak olmayan bir gelecekte yangın söndürme uçağını kendi imal etmeye başlayacaktır. Yeter ki biz önlerindeki engelleri kaldıralım.