Ölümü üzerindeki sır perdesi kalksın diye 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ı mezarında bile rahat bırakmadılar.
Büyük bir gürültüyle Topkapı'daki Anıt Mezar'dan çıkarılan naaştan alınan örnekler tam iki haftadır Adli Tıp Kurumu'nda inceleniyor.
Ya da en azından biz öyle biliyoruz.
Uzmanların mezar açılmadan önce "En fazla 3-4 günde tamamlanır" dediği toksikolojik ve kimyasal incelemeler için Adli Tıp Kurumu Başkanı 2 ay süre verdi.
Anadolu Ajansı'nın geçtiği haberde Ahmet Özal, "Tahmin ediyorum incelemeler birkaç gün ya da 2 ay sürer" diyor.
Birkaç gün ile 2 ay arasındaki zamansal uçurum dikkat çekici.
Belli ki, Özal ailesi de inceleme işlemleri konusunda doğru ve yeterli şekilde bilgilendirilmiyor.
Bu konulara meraklı bir dostuma Özal'ın naaşındaki inceleme işlemlerinin neden geciktiğini sordum.
Bir dokun bin ah işit misali çok ilginç detaylar anlattı.
Meğer bizim Adli Tıp'ın elinde sağlıklı bir inceleme yapmasını sağlayacak en temel cihaz yokmuş.
O cihazın adı LCQ- TOF.
Dünya üzerinde bilinen tüm zehir türlerini tespit edebilen bir cihaz bu.
LCQ-TOF'a, 23 bini insan kaynaklı, 8 bini toksik madde ve 16 bini böcek ilacı olmak üzere toplam 47 bin zehir kayıtlı.
İnceleme yapılan örnekte bunların dışında bir zehir varsa cihaz onun da formülünü veriyor elinize.
Adli Tıbbın elinde gerekli ekipman olmadan Özal'ın mezarını açması ve örnekleri aldıktan sonra cihazı temin etmek için yurtdışında araştırmaya başlaması enteresan.
Bana son ulaşan bilgiye göre 10 günlük araştırmanın ardından cihaz bulunmuş ve Ankara'ya getirilmiş.
Ancak Adli Tıbbın önünde aşması gereken bir sorun daha var.
Kurumda o cihazı kullanacak personel yok.
Onu da yurtdışından getirecekler.
Cihazı nasıl buldularsa personeli de o şekilde bulacaklarından şüphem yok..
Özal'ın naaşının bozulmadan kaldığı açıklanmıştı.
Dostuma bu gecikmenin naaştan alınan örnekleri nasıl etkileyeceğini sordum.
Allahtan onlar bozulmadan korunabilecek durumdaymış.
Özal 1993'te öldü.
2012'de inceleme için mezarını açtık.
Bu hızla 2023'te ölüm nedenini ortaya çıkarırız.
Ne diyelim, burası Türkiye...
Olur böyle vakalar...
CHP'nin en güçlü grubu
Ne zamandır yazmaya niyetleniyorum bir türlü fırsat olmuyor.
Hatırlayacaksanız CHP yeni yasama yılına başlarken Adnan Keskin'den boşalan Meclis İdare Amirliği için seçim yaptı.
İdare Amirliği deyip geçmeyin.
TBMM'nin bakanlarıdır onlar.
Kırmızı plakalı makam aracı, geniş bir oda ve ilave personel hakları vardır.
Mecliste alınan tüm kararlarda söz sahibidirler.
Kısacası bakan ya da komisyon başkanı değilse, partide bir görevi yoksa, düz milletvekili için ideal bir görevdir.
2 Ekim'deki seçimde idare amiri olabilmek için tam 7 CHP milletvekili yarıştı.
İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve İhsan Özkes, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt, Sivas Milletvekili Malik Ejder Özdemir, Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş, Manisa Milletvekili Sakine Öz ve Kırklareli Milletvekili Mehmet Kesimoğlu...
En çok oyu Malik Ejder Özdemir aldı.
Bu sonuç beni hiç şaşırtmadı.
Çünkü CHP'nin en güçlü grubunun desteği Malik Ejder Özdemir'den yanaydı.
Sözünü ettiğim grup ulusalcılar ya da yenilikçiler değil.
Kurultayda Kılıçdaroğlu'nun anahtar listesini delen isimlere bir göz atın, kimden bahsettiğimi hemen anlayacaksınız.
Nüfus kağıtlarının doğum yeri hanesinde genellikle Erzincan, Sivas, Kahramanmaraş ya da Çorum yazıyor.
Nüfus kağıdında başka bir yer yazıp memleketi bu saydıklarımdan biri olan vekilleri de unutmayalım.
Organize hareket ediyor, nereye olursa olsun beraber gidiyorlar.
Meclis bahçesinde ve kuliste bile birbirlerinden pek ayrılmıyorlar.
Bizim Erdal Aksünger de bu grubun içinde.
Kurultayda kendi isteğiyle çekilmese muhtemelen o da listeyi delecekti.
Bütün bunları niye mi yazdım?
Malum önümüzde yerel seçimler var.
CHP'de kendine bir gelecek arayanlara belki bir faydası olur bu küçük ayrıntının...