Dile kolay tam 20 yıl geçti Madımak katliamının üzerinden...
2 Temmuz 1993'te Sivas'ta aralarında aydınlar ve sanatçıların da bulunduğu 35 kişi
yanarak ya da dumandan zehirlenerek hayatını kaybetti.
Aslında 'hayatını kaybetti' ifadesi tam olarak yansıtmıyor o gün Sivas'ta yaşananları.
İktidarda DYP-SHP koalisyonu vardı.
Başbakan Çiller, yardımcısı Erdal İnönü'ydü.
Özal'ın beklenmedik ölümünden sonra Köşk'e çıkan Demirel, taze Cumhurbaşkanıydı.
Kimin tarafından ve ne amaçla provoke edildiği bugün bile aydınlatılamayan bir grup, diri diri yaktı insanları.
İçlerinde muhtemelen yabancı servis ajanları ve derin devletin adamları da vardı.
Tam 7 saat boyunca ne asker, ne polis müdahale etti otelin önünde toplanan kalabalığa.
Ankara'daki muhteşem üçlü sessiz film izler gibi izledi Sivas'ı.
Fizik profesörü Başbakan Yardımcısı İnönü'nün aklına dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'i arayıp askerin müdahalesini istemek bile gelmedi.
1974'ün imkanlarıyla 3 saatte Kıbrıs'ı alan TSK, Ankara'ya kuş uçuşu 45 dakika mesafedeki Sivas'a görüntüyü kurtarmak için iki savaş uçağı bile havalandırmadı.
Kaldı kı; 1993 Türkiye'sinde astığı astık kestiği kestik bir ordumuz vardı...
Sivas'ta yaşanan insanlık dramının 'görünür' sorumluları tıpkı daha öncekiler gibi ellerini kollarını sallayarak yurtdışına kaçtı.
Sivas katliamı davasının 20 yıldır yakalanamayan 15 firari sanığı tüm dünyada hala kırmızı bültenle aranıyor!
Bu firari sanıklardan 8'i Almanya'da, biri ise Polonya'da yaşıyor.
Tamamı siyasi sığınma talebinde bulunmuşlar.
İlginçtir, Türkiye'nin iade talebine ne Almanya, ne de Polonya yıllardır olumlu yanıt vermiyor.
Almanya'nın iade talebimize verdiği cevap çok manidar:
"Mahkumiyet kararını veren mahkemede asker üyeler vardı. Bize sunduğunuz belgeler inandırıcı değil."
E tabi Almanya'da demokrasi var!
Adamlar PKK'lı, DHKP-C'li, İBDA-C'li, TİKKO'lu diye ayrım yapmıyor.
Türkiye'yi istikrarsızlaştırmak, bölmek isteyen kim varsa hepsine sıcak ve şefkatli kollarını hemen açıveriyorlar.
Gezi Parkı eylemlerine destek için Türkçe 'Boyun eğme' kapağıyla çıkan Der Spiegel, bir sayısını da Madımak olaylarına ayırsa ne güzel olur...
Belki Almanya'nın Sivas sanıklarına yıllardır neden kucak açtığını, Türkiye'ye niye iade etmediğini ortaya çıkarırlar...
Söz veriyoruz, bunu yaparlarsa Merkel'in hatırı için boyun eğmeyeceğiz...
Lice'nin kısa tarihi
27 Kasım 1978: 1974'ten beri bölgede Apocular diye tanınan örgüt Lice'ye bağlı Fis köyünde topladığı 1. Kongre'de PKK adını aldı ve silahlı mücadeleye başladı.
22 Ekim 1993: Bölge halkına yakınlığıyla bilinen ve şiddet yöntemlerini tasvip etmeyen Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, Lice'de uğradığı silahlı saldırıda şehit edildi. JİTEM adına çalışan bir itirafçı tarafından vurulduğu iddia edildi. Olayın ardından Lice 3 gün bombardımana tutuldu, 20 kişi öldü, 640 ev ve iş yeri hasar gördü. Dönemin CHP lideri Deniz Baykal'ın ilçeye girişine bir astsubay tarafından izin verilmedi.
14 Ocak 1994: Liceli ünlü mafya babası ve uyuşturucu kaçakçısı Behçet Cantürk, Sapanca'da polis yeleği giymiş kişiler tarafından durduruldu ve şakağına sıkılan tek kurşunla öldürüldü.
11 Haziran 2011: Lice genel seçimde yüzde 90'la BDP'li bağımsızlara en yüksek destek veren ilçe oldu.
27 Haziran 2013: Lice'deki uyuşturucu operasyonunda 2 milyon kök hint keneviri ele geçirildi.
28 Haziran 2013: Lice'ye 20 kilometre uzaklıktaki Kayacık Köyü'nün 200 metre dışındaki jandarma karakolunun ek bina inşaatına karşı çıkan köylülerin protesto gösterilerine asker müdahale etti, 1 kişi öldü, 6 kişi yaralandı. Taksim'de düşen tansiyon Lice'deki karakol inşaatı bahane edilerek yeniden harlandı...
Sonuç: Lice asla sadece Lice değildir...