• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
ZAFER ŞAHİN

Binali Yıldırım da eylemci çıktı

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 13.06.2013, 00:00
Sağcı ya da solcu fark etmez; Türkiye'de üniversite okuyup da eylemlere karışmayan genç yoktur.
Hele de 68 ve 78 kuşağındakilerin neredeyse tamamı sıkı eylemcilerdir.
Meğer onlardan biri de Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'mış. Takvim Gazetesi'nin Ankara Temsilcisi Mehmet Çetingüleç, üniversiteyi 70'li yılların o karanlık günlerinde okuyan Yıldırım'a sormuş:
"Gençliğinizde hiç eylem yaptınız mı?"
"Tabii ki yaptım. İTÜ'de okurken, Milli Türk Talebe Birliği üyesiydim. Çok sayıda eyleme katıldım. Ama Doğu ve Güneydoğu'dan gelen arkadaşları geri çekebilmek için..."
Binali Yıldırım, üniversitede okurken yoksul öğrencilerle yakından ilgileniyormuş. Hatta onları korumak için solcu öğrencilerle pazarlık bile yapmış:
"İTÜ solcuların elindeydi. Bazen benden para isterlerdi. Ben de 'okula sokmadığınız arkadaşlarıma izin verirseniz olur' derdim. Bu pazarlıkla çok sayıda arkadaşımın okula gelip derslerine devam etmesini sağladım..."
Söz dönüp dolaşıp Taksim'e geliyor.
Ulaştırma Bakanı, eylemleri daha fazla sürdürmenin herkese zarar vereceğini düşünüyor:
"Gezi Parkı herhangi bir ideolojisi olmayanlar tarafından halisane duygularla başlatılmıştır. Ama daha sonra yurt çapında bir tedhiş ve direnişe çevrilmiştir. Durmayı bilmek lazım..."

Eylemciler, ulusalcılara karşı
Gezi Parkı eylemcileri üzerine çok şey yazıldı, çizildi.
Eylemcilerin siyasi bir talebi olmadığı, sadece yaşam tarzlarına saygı istedikleri söyleniyor.
Acaba gerçekten öyle mi?
Hükümetin istifasını isteyen bir grubun siyasi talebi olmadığını söylemek en başta onlara hakaret.
Masum bir çevre eylemi olarak başlayan gösteriler kesinlikle siyasi bir içeriğe de sahip.
Sıra dışı söylemleri ve farklı bakış açıları ile dikkat çeken 90 kuşağı, kendilerini 'apolitik' ilan edenlere inat iyi siyaset yapıyor.
Yakın tarihin en büyük insanlık dramlarından biri olarak kabul edilen 'hayata dönüş' operasyonunun mimarı Hikmet Sami Türk'ü Taksim'de alana sokmadılar. DSP'li eski bakan eylemcilerin elinden zor kurtardı yakasını.
Ankara'da ise CHP'nin ulusalcı milletvekillerine unutamayacakları bir ders verdiler.
Kuğulu Park'taki gösterilere katılmak isteyen bir grup ulusalcı CHP'li milletvekili eylemciler tarafından protesto edildi.
Kendilerini Meclis kürsüsünde zanneden vekillerin megafonla topluluğa hitap etme taleplerini kabul etmeyen eylemciler, kibarca alanı terk etmelerini istemiş.
Hatta edindiğim bilgilere göre; eyleme Meclis plakalı makam arabasıyla gelen bir milletvekiline gösterilen tepki daha da şiddetli olmuş.
Sözün özü, Çarşı ulusalcılara da karşı...

Gediz resmen çok kirli
Türkiye, şu sıralar çevreyle yatıp, çevreyle kalkıyor. Gezi Parkı'nda yaşanan olaylar nedeniyle dünyanın gözü üzerimizde. Bir bardak suda koparılan fırtınaya bakınca, 'Bu ülkede yaşanan tek çevre sorunu Taksim'de kesilen ağaçlar mı?' diye düşünüyor insan. Ondan çok daha büyük ve önemli çevre sorunlarımız var aslında. Ege'nin can damarı Gediz Nehri'nin durumu ortada. Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Gediz ve yan kollarında toplam 16 noktada yapılan ölçümlere göre, nehir suyunun 'çok kirli su' kategorisinde olduğunu açıkladı. Dünya Sağlık Örgütü bu tip sular için 'kesinlikle içilemez' uyarısı yapıyor. CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler'in soru önergesiyle ortaya çıkan bu gerçek, tüm Ege'de çevre ve insan sağlığının büyük bir tehdit altında olduğu anlamına geliyor. Gediz, Ege'deki 4 il ve 16 ilçe merkezinden geçiyor ve Menemen'den denize dökülüyor.
Kütahya- Menemen arasında 386 kilometre boyunca akan nehrin sularına evsel-sanayi atıkları, tarımsal ilaçlar ve kimyasal gübreler karışıyor. Ege'nin en büyük tarımsal üretim alanı olan 17 bin 500 km2'lik Gediz Havzası da bu sularla besleniyor. Sadece Menemen Ovası'nda 7 bin çiftçi ailesi geçimini kirli suları kullanarak yaptıkları tarımsal üretimle sağlıyor. Kesinlikle içilemez denilen suyun hayat verdiği meyve ve sebzeler sofralarımızdan eksik olmuyor. Bakan Bayraktar, 2012 yılında nehre sanayi ve diğer atıklarını bırakan 28 tesise çevreye verdikleri zarardan dolayı 1 milyon 155 bin 261 lira idari para cezası uyguladıklarını söylüyor.
Kimyasal ve tarımsal ilaçlarla kirlenen suyu kullanan insanlar için bu cezalar pek bir şey ifade etmiyor. Bakanlık, Gediz Havzası'ndaki belediyelere atık su arıtma ve kanalizasyon sistemlerini kurmaları için 2009-2013 yılları arasında 14 milyon 130 bin 958 lira nakdi yardım yapmış. Buna rağmen havzadaki belediyelerin bazılarında hala atık su arıtma sistemi kurulu değil. Şimdi sakin kafayla bir düşünelim: Gediz'deki çevre sorunun Taksim'dekinden aşağı kalır bir yanı var mı? Takdir sizin...

2 milyar 900 milyon ağaç meselesi
AK Parti döneminde dikilen 2 milyar 900 milyon ağaç, iktidar ve muhalefet partileri arasında yeni bir tartışma başlattı. Muhalefet partileri 10 yılda bu kadar ağaç dikmenin imkansız olduğu görüşünde. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ise eleştirilere matematiksel bir hesapla cevap veriyor. Bir işçinin günde 120 ağaç diktiğini belirten Eroğlu, "20 bin işçi 10 yılda 30 gün boyunca 6 ay çalışıyor. Bu bizim dönemimizde 4 milyar 320 milyon ağaç dikildiği anlamına geliyor. Hesapladım bunun 2.9 milyarını biz, geri kalanını da belediyeler dikti" diyor. Eroğlu, "Türkiye toprakları bu kadar ağaca yetecek kadar büyük değil diyenler yanılıyor. Bizim coğrafyamızda 2.9 milyar ağaç çok yer kaplamaz" diyor.

Tarım başkenti İzmir
Tarım sadece Türkiye'de değil dünya genelinde en stratejik sektör. Hızla artan nüfus ve aynı hızda azalan ekilebilir topraklar; tarım stratejisini oluşturmayan ülkeler için geleceğin pek de parlak olmayacağının bir işareti. AK Parti'nin proje odaklı çalışmaları ile dikkat çeken Milletvekili İlknur Denizli de bu gerçeğin farkında. Türkiye'nin en önemli tarım kentlerinden biri olan İzmir'in tarım stratejisini belirlemek için Ankara'da yürüttüğü çalışmalar sonuç verdi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ve bürokratları yarın İzmir'de sektörle buluşacak. Türk tarımın geleceğinin planlanacağı zirvenin İzmir'de toplanması tüm Ege için önemli bir kazanım. Denizli, "Tarım bizim petrolümüz. İzmir ve Ege'nin geleceği bu sektörde. Bölgede tarım iş kolunda faaliyet gösteren tüm aktörleri zirveye bekliyoruz" diyor.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA