CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Gezi Parkı eylemlerinden sonra "Gençliğin sesine kulak vermemiz lazım" dedi.
Bununla da yetinmedi yerel seçimlerde Gezi Parkı'ndan adaylar çıkarabileceklerini söyledi.
Bu açıklamalar, CHP'nin dünya durdukça yaşayacaklarına inanan bazı eski tüfeklerini belli ki rahatsız etmiş.
İlerlemiş yaşlarına bakmadan birbiri ardına belediyelere aday olmaya başladılar.
İstanbul'a talip olan Celal Doğan 70 yaşında.
Ankara'da Melih Gökçek'e karşı tam 3 kez seçim kaybeden ve 4. kez sahalara inme hazırlıkları yapan Murat Karayalçın da 70'i devirdi.
Mersin'den aday olmaya niyetlenen eski bakan İstemihan Talay 68, "İzmir'i Aziz Kocaoğlu'ndan daha iyi yönetirim" diyen Canan Arıtman 63 yaşında.
CHP'de vatan, millet ve hizmet aşkıyla belediye başkanlıklarına göz kırpan eski tüfekler bu saydıklarımızla sınırlı değil.
'Toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar' olmasalar da epey kalabalıklar.
Her zaman göreve hazır ve istim üzerindeler.
Gençler biraz daha bekleyebilir...
Fazla değil canım, en fazla 30 yıl kadar...
Hem CHP'ye belediye başkanı lazımsa onlardan daha iyisini mi bulacak parti yönetimi?
Gardrop Atatürkçüleri
"Atatürk'e en büyük kötülüğü yapanlar onun adını en çok kullananlardır."
İlhan Selçuk'a ait bu ifadeyi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, din adamları ve gazetelerin Ankara temsilcileriyle bir araya geldiği iftarda tekrarladı.
Kur'an-Kerim tilavetinin okunmasıyla başlayan iftarda Kılıçdaroğlu'nun verdiği mesajlar, eski CHP'nin kırmızı çizgileriyle yeni CHP'ninkiler arasında büyük uçurumlar olduğunu gösteriyor.
Kılıçdaroğlu, partiye mesafeli duran bazı toplumsal sınıflarla aradaki buzları eritme adına CHP için radikal sayılabilecek adımlar atıyor.
"Bütün peygamberler devrimcidir. Hazreti Muhammed tarihin gördüğü en büyük devrimcilerden biridir" sözleri ona ait.
İstanbul Milletvekili İhsan Özkes'in organize ettiği iftar davetinde ilginç bir Atatürkçülük değerlendirmesi de yaptı.
'Gardrop Atatürkçüleri' diyerek kimi işaret etti bilinmiyor...
Ancak CHP'nin artık kronikleşen iktidar olamama hastalığına teşhisi koyduğu açık.
Bakalım uygulanacak tedavi sonuç verecek mi?
Barajı indirmek mi tutmak mı zor?
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın daraltılmış bölgeli seçim sistemi ve yüzde 10 barajıyla ilgili değerlendirmelerini konu ettiğimiz yazıya çok sayıda tepki geldi.
İçlerinde olumlu bulanlar da var 'bu da nereden çıktı' diyenler de...
Yazının yayınlandığı gün Manisa eski Milletvekili Tevfik Diker'den bir e-mail aldım.
Diker, 1991 seçimlerinde 20 bin tercih oyuyla Manisa 2. Bölge'den milletvekili seçilmiş bir siyasetçi.
Daraltılmış bölge, yargı denetiminde önseçim ve tercih oyunun demokrasiye değer kazandıracağını söyleyen Diker, "İlk seçimde bu sistem uygulanırsa yine adayım" diyor.
E-maille bu tartışmaya katkı koyan isimlerden biri de İzmir'li akademisyen Devrim Barış Çelik oldu.
12 Eylül'ün ürünü olan yüzde 10'luk barajın tamamen kaldırılması gerektiğini savunan Çelik, "Yönetimde istikrar, temsilde adalet anlayışla getirilen yüzde 10 barajı, 1991, 1995 ve 1999 seçimlerinde koalisyon hükümetleri kurulmasına engel olamadı. Kimi siyasal unsurlar bağımsız adaylarla seçime girip Meclis'te temsil fırsatı bulabildi. Bugün kullanmakta olduğumuz D'houndt sistemi, iktidar partisi için yönetimde istikrarı sağlamaktadır ama temsilde adalet mümkün olmamaktadır. 2007 ve 2011 seçim sonuçları yüzde 10'luk barajın gereksizliğini ve anlamsızlığını ortaya çıkarmıştır. Barajsız ve mevcut milletvekili hesaplama yöntemiyle hem temsilde adalet hem de yönetimde istikrar en üst düzeyde sağlanabilir" diyor.
Bu konu önümüzdeki günlerde daha çok tartışılacak gibi görünüyor.
Yorumlarınızı bekliyorum...