Yazının başlığına bakarak Mustafa Sarıgül'ün CHP'ye gelmesine karşı olduğum gibi bir anlam çıkarmayın.
Bizimkisi sadece bir durum tespiti...
Bakmayın siz her iki taraftan gün aşırı yapılan ortaya karışık açıklamalara...
Ne CHP yönetimi ne de Sarıgül aslında bu birleşmeye sıcak bakmıyor.
Aile baskısıyla evlilik kararı alan ancak fırsatını buldukları ilk anda yüzüğü atmayı kafasına koymuş çiftler gibi şimdilik durumu idare ediyorlar...
Sarıgül'ün hali, tavrı, geçmişteki icraatları ortada...
Her fırsatta 'Ben başbakan olacağım' diyen, adına şarkılar besteleten Sarıgül'ü, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı kesmez.
Bence küçük bir ihtimal ama İstanbul'u alsa dahi gözü hep CHP Genel Başkanlığı'nda olacaktır.
Hatta bırakın seçimi kazanmayı, Kemal Kılıçdaroğlu'nun 2009 yerel seçimlerinde aldığı yüzde 37'nin üzerine koyacağı bir oy bile genel başkanlık için harekete geçmesine yeter.
CHP yönetimi de bu gerçeğin farkında olduğu için işi mümkün olduğunca ağırdan almaya, hatta sürüncemede bırakmaya çalışıyor.
Kılıçdaroğlu'nun topu Parti Meclisi'ne atması da bu stratejinin bir parçası.
Parti Meclisi'ni kimin, nasıl seçtiği malum.
Oradan genel başkanın istemediği bir kararın çıkması 'imkansız' demeyelim ama küçük bir ihtimal.
Siyasi geleceklerini Kılıçdaroğlu'na bağlamış PM üyelerinin, milletvekillerinin Sarıgül'ü partinin başında görmeyi isteyeceklerini hiç sanmam.
MYK'da da durum farklı değil.
Gürsel Tekin açıktan diğerleri üstü kapalı olarak Sarıgül'e karşı çıkıyor.
Belki bir, bilemediniz iki MYK üyesi bu birleşmeye sıcak bakıyor.
Ha bir de İstanbul Milletvekili Aydın Ayayaydın var 'Sarıgül gelsin' diyen.
Örgüt ve tabanın kafası karışık...
81 ilin il ve ilçe başkanları, kurultay delegeleri, belediye başkanları ve belediye meclis üyelerine her gün kimin tarafından gönderildiği bilinmeyen Sarıgül aleyhtarı mesaj ve e-postalar yollanıyor.
Sosyal medyada 2004 yılında Hasan Pulur tarafından kaleme alınmış 'Morarmış Gül' yazısı yeniden servis edilmeye başlandı.
Belli ki CHP içinde organize olmuş zinde bir kuvvet Sarıgül'e karşı harekete geçmiş...
Bu gidiş bana pek hayra alamet gibi gelmedi.
CHP'yi ulusalcı - yenilikçi kavgası bölemedi ama Sarıgül'ün katılımından sonra partinin tek parça olarak devam etmesi bence çok zor.
Sarıgül aday yapılsa da yapılmasa da yerel seçimden sonra CHP'yi yine hareketli günler bekliyor.
İki yumurtadan biri kırılacak...
Bakalım sağlam kalanı hangisi olacak?
EXPO'da Kral çıplak
"İzmir bu haliyle EXPO'yu alamaz!"
İzmir'in yetiştirdiği ünlü doktorlardan Ender Saraç söylemiş bu lafı.
Çok da iyi yapmış.
Bazen gerçekler öylece gözünüzün önünde durur ama göremezsiniz.
Belki de görmek istemezsiniz...
Ta ki dışarıdan biri gelip o gerçeği size tüm çıplaklığıyla hatırlatana kadar...
Ender Saraç'a kızmak yerine teşekkür etmeli İzmir...
Gerçekleşme ihtimali çok zayıf olan bir rüyadan uyanmasına vesile olduğu için.
Eğri oturup doğru konuşalım...
İzmir, EXPO'yu almamak için ne gerekiyorsa yaptı...
Ardı arkası kesilmeyen davalar ve fuar açılışında yabancı konukların önünde sergilenen son rezalet bile yeter EXPO'nun alınamayacağını görmek için.
Sadece içerdeki yetersizlikler değil dış faktörler de İzmir'in aleyhine.
2015 EXPO'sunu Milano'ya veren BIE'nin 2020 için İzmir'i tercih edeceğini düşünmek zorlama bir iyimserlikten başka bir şey değil...
EXPO tarihinde aynı coğrafyada bulunan iki kentte üst üste düzenlenmiş kaç organizasyon var dersiniz?
Akdeniz çanağındaki Milano'dan sonra İzmir!
Pek mantıklı gelmiyor değil mi?
7 Eylül'de Buenos Aires'te toplanacak Olimpiyat Komitesi, 2020 Yaz Olimpiyatları'nı düzenleyecek şehri açıklayacak.
Adaylardan biri de İstanbul...
Gelen haberlere bakılırsa olimpiyatları alma ihtimalimiz hayli yüksek.
Türkiye olimpiyatlar dışında 2020 EXPO'suna da talip.
Dünyanın en büyük üç organizasyonundan ikisini aynı yıl içinde bize vermeleri sizce de bir mucize olmaz mı?
Söylemeye dilim varmıyor ama EXPO'da zaten çok az olan şansımızın devam etmesi ancak olimpiyatları alamazsak mümkün olacak...
Gerisi eskilerin tabiriyle laf-ı güzah...