Bizim milletin en büyük zaaflarından biri ağaçlara bakmaktan ormanı görememesidir.
Sokaktaki vatandaştan tutun siyasetçi ve aydınlarımıza kadar hepimiz bu dertten muzdaripiz.
Belki de bu yüzden Ergenekon davasının Türkiye için aslında ne anlama geldiğini sağlıklı bir şekilde tahlil edemiyoruz.
Toplumun bir kısmı Ergenekon'un siyasi bir davaya dönüştüğünü ve mahkumiyet kararlarının vicdanları yaraladığını düşünüyor.
Diğer bir kısmı ise 'Sanıklar çok daha ağır cezalar almalıydı' cephesinde saf tutuyor.
Görünen o ki, 'kim haklı kim haksız' tartışması daha çok sürecek ve bir sonuca bağlanamayacak.
Meseleye siyasi meşrebine göre yaklaşanlar farkında değil ama tarihi bir fırsatı ıskalıyoruz.
Onlar yüzünden genç nesil Ergenekon'u iktidarla muhalefet arasındaki sıradan çekişmelerden biri olarak algılıyor.
Devlet içinde yuvalanmış çetelerin bu ülkeye yaptığı kötülüklerden bihaberler.
O nedenle mini bir 'Yeni başlayanlar için Ergenekon' dersine ihtiyaç var...
- Türkiye, Ergenekon örgütünün varlığını ilk kez 1977'de dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'in ağzından duydu.
- 2. Dünya Savaşı'ndan sonra komünizmle mücadele için tüm Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Türkiye'de de milliyetçi gönüllülerden oluşan sivil bir direniş teşkilatı kurulmuştu.
- Bu teşkilat zaman içinde seçimle iş başına gelen sivil iktidarları tehdit etmeye ve siyaseti kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmeye başladı.
- Devlet içinde devletin denetimi dışında bir örgütün varlığını açıklayan Ecevit'e ağır bir bedel ödetildi.
- Önce 34 kişinin hayatını kaybettiği kanlı 1 Mayıs 1977 olayları sahneye kondu.
- 20 gün sonra Çiğli'de ülkenin başbakanına suikast düzenlendi.
- Ecevit kıl payı kurtuldu ama Türkiye için karanlık günler başladı.
- O dönemlerde Özel Harp Dairesi ve Kontrgerilla adlarıyla anılan Ergenekon, 12 Eylül darbesinden sonra da faaliyetlerine ara vermedi.
- 1988'de dönemin Başbakanı Turgut Özal'a da suikast düzenlendi.
- Tetikçi Kartal Demirağ, 12 Eylül öncesinde komando kamplarında askeri yetkililerden gerilla eğitimi aldığını itiraf etti.
- Tıpkı Ecevit gibi Özal'a yapılan suikastın da üzeri örtüldü...
- Özal, "Araştırdım, bir örgüte geldim, çakıldım kaldım" dedi...
- O örgüt Ergenekon'du...
- 90'lı yıllar örgütün gemi iyice azıya aldığı dönem oldu.
- Devlet üniforması altında yürütülen uyuşturucu kaçakçılığı, büyük paraların döndüğü çıkar ilişkileri ve faili meçhul cinayetler bir kabus gibi çöktü ülkeye...
- Emniyet, MİT ve orduda Türkiye'ye hükmetmeye çalışan farklı yapılanmalar oluştu.
- 3 Kasım 1996'da hiç beklemedikleri bir anda Susurluk'ta meydana gelen trafik kazasıyla bütün kirli ilişkileri ortalığa döküldü.
- Türkiye tam çetelerle hesaplaşmaya hazırlanıyordu ki 'şeriat geliyor' yaygarasıyla 28 Şubat süreci başlatıldı.
- İktidar değiştirildi, bankalar hortumlandı, milletin önüne bir kez daha ağır bir fatura kondu.
- Bağıra bağıra geliyorum diyen 2001 krizi aslında Türkiye için bir milat oldu.
- Çetelere teslim olan siyasi partiler sandıktan çıkamadı.
- Zayıf koalisyon hükümetleriyle kedinin fareyle oynadığı gibi oynayan çeteler 2003 sonrasında sürekli mevzi kaybetti.
- Ergenekon için bu sonun başlangıcı anlamına geliyordu.
- Tasfiye olmamak adına bütün güçleriyle direndiler...
- Ancak karşılarında daha öncekilerden çok daha dişli bir siyasi iktidar buldular.
- Bugün yaşadıklarımız özünde eski Türkiye'nin gizli iktidarının sivil iktidarla mücadelesinden ibaret.
- Zaten adına Ergenekon, Özel Harp Dairesi ya da kontrgerilla ne derseniz deyin çetelerin tek amacı iktidarı ele geçirmektir.
- 27 Mayıs 1960 darbesinden bu yana ilk kez sivil iktidara karşı üstünlük kuramadılar.
Ergenekon davasında verilen kararlar yüzde yüz doğrudur demiyorum.
Sadece Türkiye'nin çetelerden kurtulması adına önemli bir adım attığı kanaatindeyim.
Yargıtay aşamasında vicdanları rahatsız eden bazı mahkumiyet kararları da düzelecektir diye umut ediyorum.