Maç, maçtan önce kazanılır!' derdi rahmetli (babam)...
Bir gün öncesi, karşılaşmayı düşünecek...
Karşında oynayan rakibini irdeleyecek...
Sağlam ve zayıf yanlarını bir süzgeçten geçirerek, beyninde 'sanal!' maçı oynayacak, yani...
Haftada bir tamam da, Galatasaray gibi iki veya üç maçı bir torbaya doldurmaya kalkıştığınızda, normal bir insanda bile ne kadar dayanır ki, o beyin ile fizik, o vücutta? Böylesi bir yorgunlukta, Sneijder'den erken gelen gol sonrası, bildiğimiz atarinin kumandasını, ele geçirdiğini sandım Galatasaray'ın...
Önce Selçuk, ardından Hakan'ın sakatlıkları neticesinde 'defransiyel!' dağıldı, Sarı-Kırmızılı'larda...
Hal böyle olunca, ligde siftahı olmayan M.Akyüz attığı iki golle, ne şanzıman bıraktı, ne motor, ilk yarıda. Hikmet Kahraman tarzındaki teknik adamları pek tutmadığımdan olacak, ne yalan, skorun böyle bitmemesini çok çok istedim! Fakat; 'Tedavi unsuru olarak oyuna dahil edilen Semih ile her zaman saçını okşadığım Rodrigez, önce fazla katkı veremediler takımlarına!' derken karşılaşma, 'Bir o yana, bir bu yana, yapma şaşkın!' misali, Rize'yi sevdi, lanet top! Yani, 'Yorgun, kaybetti!' dün akşam. Üzüldüm!