Sanırım İzmir, yarım asırdır en kötü günlerini geçiriyor futbolda. Deli paralar harcayıp takım düşürme ve kamyon dolusu ücretler ödeyerek takımını ligde bırakma konusunda, Guiness'e girme yarışını sayfa sayfa yazmaya gerek var mı? Bu acıtıcı durum, neredeyse üniversitelerde 'tez!' konusu olmaya devam ederken, burnumuzun dibinde gelişen başarıları, ne yazık ki görmezden geliyoruz. Umursamıyoruz! At gözlükleri vücudumuzun bir parçası, çıkarmamakta ısrar ediyoruz!
Oynadığı ligde, aylardır şampiyonluğu kovalayan...
Mütevazi bütçesiyle, Anadolu'nun kocaman kocaman şehir takımlarıyla toslaşan... Spor sayfalarında elde ettiği başarısına karşın (bizim gazeteyi tenzih ederim) yeterince büyüklükte yer alamayan...
Şampiyonluğun kulbunu yakalamış... Oy verdiği milletvekillerinin, sadece geçerken uğradığı Tire ve Tire 1922'dir, bugünkü derdim...
Nefesini ensesine soluduğu rakibi Erzurum BŞB'nin cemil cümle siyasetçilerinin, el birliğiyle nasıl destek verdiklerini, sağır sultanlar bile duyuyor! Çok öteye geçmeden, geçen hafta oynanan ve Altay'ın öne geçmişken, devre arası soyunma odası koridorlarında futbolcularına bıçak çekildiğini, bu nedenlerden dolayı maçı kaybettiklerini, birkaç satır dışında nerede okuduk? Her neyse... Paçasından yakaladığı rakibi Erzurumspor ile pazar, hayati bir maça çıkacak Tirespor... Ettiğim sitem, bir çoğu İzmir plakası taşımayan ve bir çoğunun adını bile bilmediğim siyasetçiler ile kenti yönetenleredir. Bu saatten sonra olsalar ne yazar, olmasalar ne? Tek istediğim, eski günlerde ki gibi kadını-erkeği, çoluğu- çocuğu...
Uzun yıllardır kahvedeki pişpiriği maça tercih eden dedesi-amcası... Formasını terlettiğim zamanlarda karşı tribünleri dolduran, şimdilerin nineleri olan ablalar... Börekçisi, köftecisi...
Velhasıl; simitçi, kahveci, gazozcu! Bu çocuklar sizi bekliyor, pazar günkü bayrama...