Slovenya maçına oturdum fakat, kafam karman çorman! Aklım, 'kara çalılara!' kah takılıyor, kah kurtuluyor ara ara...
Fransa'da oynanacak olan Avrupa Şampiyonası'nda, lanet olası teröristlerin pek rahat durmayacakları fikri, kemiriyor içimi! 'İptal etseler!' diye düşünüyorum ancak, 'şerrrefsizler!' o zaman, yine kazanmış olacak(!) 'Kötü düşünceler, kötüyü getirir!' düşüncesinden hemen volta yaparak lafı, yüzlerce futbolcu arasından en iyilerini seçmek ve en ideal kadroyu birleştirme görevi olan, getireyim Fatih Terim'e...
Kadroyu, otuz küsur rakkamdan yirmi üçe indirme kararı verirken, ne kadar zorlandığını tahmin edebiliyorum. Devre dışı kalan kardeşlerimizin, kesinlikle yerlerinde olmak istemediğimin de altını çizeyim fakat, sonuçta birileri bu kararı verecekti nasıl olsa...
Fatih Hoca, 'Ön Libero' mevkiisiyle özdeşleşmiş bir Mehmet Topal'dan 'savunmacı' yaratıyorsa eğer, tribüne çıkan kardeşler, çok pardon, hariçten gazel okumayı kesecekler 'twitter' hesaplarında(!) Döndüm... İlk beş dakikada golü yakaladık, Burak'la... Ya sonra? 'Esas Oğlan' ortalardan kaybolurken (Ki Türkiye oluyor!), nerde Arda'sı, Selçuk'u, Çalhanoğlu'su ve yerlere göklere sığdıramadığımız iki bek Gökhan ile Caner'i?
Sol cenahımız, 'folluk' oldu, 'folluk' ilk yarıda(!) Bu işlerden fazla anlamam ya, sanırım bir çoğunun kafası, gerçekleştiremedikleri transferlerdeydi, dün gece(!) Ha, bi de kaleci Volkan'ın, dün akşamki mıknatıslı elleri 'olmasa veya olmasaydı' diye, lafı eklesem?
Fazla kafa ütülemeyeyim... On atsak ne olur, beş yesek ne şu çift kalede... 'Hazırlık' ile 'Gerçek' karşılaşmaların farkını bilen biri olarak dün akşam yazan tabela, beni fazla ilgilendirmiyor.
O işleri, haftaya bugün yazacağız.
Ben; siyasetle hiç işim olmadığı halde şu Fransızların, çocuklarımızı kendi memleketlerinde koruma konusunda 'Fransız!' kalmamalarını bekliyor ve istiyorum.
Yani kafam, şimdiden Fransa'da...