• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Büyüme verilerinin anlamı CAHİT SÖNMEZ

Büyüme verilerinin anlamı

cahit.sonmez@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 03.03.2023, 00:00

Salı günü son çeyreğe ait büyüme verileri TÜİK tarafından açıklandı.
Verilerde bir sürpriz olmadı, hem nicel hem de nitel açıdan beklentiler doğrultusunda gerçekleşti. TÜİK'e göre Türkiye ekonomisi son çeyrekte yüzde 3,5 büyüme sağlamış. Diğer çeyreklerin yüzde 7,5, yüzde 7,7 ve üçüncü çeyrekteki yüzde 3,9 büyüme performanslarına yüzde 3,5 oranı da eklediğimizde 2022 yılının büyüme oranı yüzde 5,6 seviyesine ulaşmış. Kuşkusuz yüzde 5,6 düzeyindeki büyümenin tatminkar bir seviye olduğunu söyleyebiliriz.
Verilerin anlamlarını değerlendirmek için büyümenin teorik altyapısı ile ilgili kısa hatırlatma yapmamda fayda var. Büyüme gayrisafi yurtiçi hasıladaki dönemsel değişimi ifade ediyor. Üç yöntemle hesaplanıyor.
Birincisi üretim yöntemi... Üretilen mal ve hizmetlerin hangi sektörlerden geldiğini yansıtıyor. Tüketim yönteminden ise büyümenin hangi ekonomi aktörleri kanalıyla gerçekleştiğini izliyoruz. Son yöntem ise gelir yaklaşımı... Gelir yöntemine göre hesaplamada milli gelirde sağlanan büyümeden hangi üretim faktörleri gelir olarak ne kadar pay aldığını görüyoruz.
Yani gelir paylaşımı ne kadar adil olmuş bu yöntemin detayları bize fikir veriyor.

TARIM VE SANAYİ GERİDE KALDI
Kısa hatırlatmadan sonra büyüme verilerinin nitelik olarak ne anlam ifade ettiğine değinelim. Üretim yöntemine göre hesaplanmış verilere göre büyümeye en fazla katkı yapan sektör diğer çeyreklerde olduğu gibi "finans ve sigorta faaliyetleri" olmuş. Malum Merkez Bankası'nın uyguladığı para politikalarının temel çerçevesi büyümeyi önceliklendiriyor. Dolayısıyla düşük reel faiz seviyeleri başta bankacılık olmak üzere finans kurumlarının faaliyetlerini ivmelendirdiği gibi karlılık oranlarını da zirveye çıkarıyor. Büyüme verilerinin ne anlama geldiği sorusuna yanıt ararken yönlenmemiz gereken asıl alanlar ekonominin itici gücü konumundaki tarım ve sanayi kesimleri olmalı. Ekonomiye gerçek anlamda katkı yapan her iki ana sektör ne yazık ki yıllık büyüme oranının altında kalmış.
Tarım kesimi geçen sene sadece yüzde 0,6, sanayi kesimi ise yüzde 3,3 büyüyebilmiş.
Gelelim harcama yaklaşımına...

UYGULAMANIN İKİ SONUCU VAR
Diğer çeyreklerde tanık olduğumuz resim değişmemiş ve büyümenin öncüsü yine özel tüketimler olmuş. Yani hane halkı tüketince büyüme gerçekleşmiş. Özel tüketime kamu kesimi tüketimleri ile az da olsa destek vermiş. Dış talebi simgeleyen net ihracatın dördüncü çeyrekte de katkı yapmadığını görüyoruz. Bu resmi yadırgamayalım çünkü Merkez Bankası'nın tercih ettiği para politikasının doğal bir sonucu. Enflasyonist ortamda büyümeyi destekleyen politikalar uygulandığında düşük faiz ve düşük maliyetli kredilerle talep teşvik ediliyor. İleriye yönelik beklentilerin yönetilemediği faktörünü de denkleme dahil ettiğimizde yükselen talebin iki sonucuna tanık oluyoruz. Birincisi talep enflasyonu yani TÜFE yeterince gerilemiyor ve bir katılaşma başlıyor. İkincisi ise teşvik edilen talebi karşılayacak arz için daha fazla aramal ithalatı gerekiyor. Aynı zamanda artan talep sadece yerli mallara olmuyor, nihai ithal mallarına da yöneliyor. Sonuçta dış ticaret ve cari açık yükseliyor. Son olarak gelir yöntemine bakalım. Büyümeden elde edilen gelirden sermayenin payına düşen son çeyrekte de artarak devam etmiş. Buna karşın emeğin payı ise gerilemiş. Yani gelir dağılımı adil olmamış. Sayısal açıdan tatminkar görünen büyüme verileri niteliksel açıdan dikkat çeken sinyaller veriyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA