• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
ELİF AKTUĞ

Sözlerinin hapsindeyiz

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 04.04.2015, 00:00
Kayahan'ın unutulması mümkün mü? Şarkılarının unutulması... Böyle zamanlarda insan sanatçının toplumu nasıl birleştirdiğini görüp, yeteneğin ne kadar önemli olduğunu anlıyor. Milyonlarca insan, hep bir ağızdan 'Gözlerinin Hapsindeyiz' demedik mi mesela? Farklı takımlara gönül vermiş, farklı ideolojilere sahip, fikir ayrılığından dolayı birbirinin yüzüne bakmayacak hale gelen insanlarız ama bakın aynı adama ağlıyoruz. Aynı adam bizi başka dünyalara sürükledi, aşk acımızı, memleket, evlat hasretimizi dindirdi, kalbimizi soğuttu. Aynı adam sayesinde hepimize esmer günler düştü, siyah beyaz film gibi sevdik, aynı adam kar tanelerini saydırdı bize. Bir arkadaşım Kayahan'ın vefatının ardından "Elveda gençliğim, masumiyetim" diye yazmış. Ne kadar doğru... Öyle güzel bir kalpten öyle güzel besteler çıktı ki, Allah Kayahan'a son bir defa sahneye çıkması için güç verdi sanki. Kendisini alkışlayanlara, "Hakkım size helal olsun, siz de helal edin" dedi 14 Şubat'ta. Sözleri evirip çevirmeden, çok net şarkılar yaptı, kelimeleri denklemler gibi kullandı, adam gibi sevmekten bahsetti. Yemin bozmamayı, bir daha dünyaya gelsek yine sevdiğimize sahip çıkmamız gerektiğini anlattı. Kayahan soyadını kullanmadı mesela, adı yetti tarihe geçmek için. Adını hediye etti sevenlerine, ne büyük bir başarıydı yakaladığı. 20 yıl savaştı hastalıkla, bünyesi pes etti sonunda. O etmedi asla. Son konseri için iki farklı kostüm diktirdi, oysa ne kadar hastaydı; yeni konser için hazırlık yapıyordu, oysa nefes almaya takati yoktu. Helalleşerek gitti, sözlerinin hapsinde bıraktı bizi. Ölümsüz bir sanatçı artık. "Seninle her şeye varım ben" diyen erkeklere ilham verdi, bir ülkenin bir jenerasyonunun erkeklerine aşk sözcükleri söylemeleri için cesaret verdi. Çünkü hepsi de bir çocuğun karanlıktan korktuğu gibi, seni seviyorum demekten korkuyorlardı. Nur içinde yat usta...

Kompleks üzerine


Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın vefatına çok ama çok üzüldüm. Çok üzgünken yazmak istemiyorum. Dolayısıyla konuyla alakalı yazmamamı eleştiren okuyuculara cevap vermek istedim. Gazete binasına girerken çantalarımızı her sabah cihaza koyuyoruz, aynı yerde bin yıldır çalışmamıza rağmen. Hiç kimse, "Sen benim kim olduğumu biliyor musun" muhabbetine girmiyor. Havaalanında pilot ve uçuş görevlileri kendileri için ayrılan bölmeden yine çantalarını x-ray cihazına koyarak içeri giriyorlar. Aranmak, müdahale edilmek zor geliyor bazı insanlara. Anlamak mümkün değil, neden adalet sarayında avukatlar elini kolunu sallayarak binaya giriyorlar. Bizim komplekslerimiz var, ne kadar okusak da, koca koca mevkilere sahip olsak da, bir 'Türk kompleksi' var. Herkeste kendini üstün görme kompleksi var. Gerçekten anlayamıyorum, "Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" başka ülkelerde de söylenen bir cümle midir? Hiç duymadım, rastlamadım. Savcı Kiraz, yenemediğimiz komplekslerin kurbanı, eksikliklerimizin, olamayışımızın... Bu arada yayın yönetmenimiz Şebnem Bursalı öyle güzel iki yazı yazdı ki, terör olayının ardından alkışlamamak elde değil. 'Gazeteci' Mirgün Cabas ve aynı kafa yapısına sahip meslektaşlarımız nasıl oluyor da memleketten ve insanlarımızdan bu kadar kopuk ve başka bir dünyada yaşayabiliyorlar? Savcı Kiraz'ın ölümü kadar memlekette gazeteciliğin bu denli ihtirasın ve art niyetin önüne geçmesine üzüldüm hatta yandım.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI