• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
ELİF AKTUĞ

İyilik istemek üzerine

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 09.07.2015, 00:00
Malum life-style yazılar yazıp gördüğümüzü, duyduğumuzu, deneyimlediğimizi, hatta yediğimizi, içtiğimizi anlatıyoruz size. İşi henüz bazıları gibi koca veya sevgiliyle yatak odası durumuna (olmadığından değil, yazacak ve anlatacak başka şeylere kafa yorduğumdan) veya bir başkaları gibi "Hımmm şahane ıstakoz, yedikçe yedim kendimden geçtim" boyutuna taşımadım çok şükür. Ve fekat, bugün size özel hayatımla alakalı bir şey anlayacağım. Bir köşe yazarı abiden bahsedeceğim, adını vermeden. Vermeye değse verirdim, konu çekinmek değil yani... Maksat adımı deşifre etmek değil, konunun derinliğine inmek... 'Bir iyilik isteyeceğim ilgilenir misin', diye sordum. 'Hayır' dedi! Bir bakıma dürüst ve açık davrandı, genellikle ortadoğu zihniyetidir ya "tabüü hallderiz" demek ve ortadan kaybolmak. Eskiden hayli tombiş olan ve yaşlandıkça fit görünmek ve zaten yakışıklı olmadığı için olsa gerek "bari vücudu toparlayalım" endişesi ve elbette ciddi bir beğenilmek arzusuyla, ki egosu tavan yapmış bir abimizdir; kendini spora vurmuştur, hadi size bir de tüyo verdim, yine iyisiniz...
İylik yapmayacağını söyledi, ne olduğunu sormadı bile. Bizim camiada kötü kalpli insan çoktur. Dedikoducu, entrikacı çoktur, çıkarcılarsa her yer yerdedir. Koltuk sevdalıları, kalemi kurumuşlar, sözcükleri tükenmişler vardır. İletişim fakültelerine konferansa veya sohbet toplantılarına gittiğimde genç arkadaşlarıma hep söylerim, "Haberle değil habercilerle savaşacak yüreğiniz varsa girin bu işlere"... En iyi dostlarım da bu meslekten açıkçası ama biz bir grup insan, nesli tükenecek garip kuşlar gibi can çekişmekteyiz, savaş vermekteyiz, mesleğimiz yeniden hak ettiği onuru kazansın diye.
Birinin uzattığı eli geri çevirmekle alakalı, babamın her zaman tekrar ettiği bir cümle akılmdadır, "Rabbim kimseyi el açmak zorunda bırakmasın. O eli tutmak veya geri çevirmek artık senin sınavındır" der. Eli uzatan yoklukla sınanır, el uzanan varlıkla... Velev ki ben kötüyüm, kötülük yaptım ona, parasını çaldım, boçlandım ödemedim, ne bileyim hırsızım, katilim... ama öyle bir an gelmiş ki, ona el uzatmışım... mesele ne isteneceği değil ki... Bir doktor adı soracaktım, haftanın bir iki günü şiirlerle, kitaplardan alıntılarla, eski yazılarıyla doldurduğu köşesinde defalarca bahsettiği bir doktor vardı... Neden ona sormak istedim, ülkenin en iyi ve en klas doktorları arkadaşımken neden o adama sormak gafletinde bulundum bilmiyorum. Belki benim ondan iyilik istemem onun sınavıydı kim bilir. Belki bana "hayır" demesi benim lehimedir. Hatta, "belki"yi de hiç dememeliyim, mutlaka benim hayrımadır.

BİLDİNİZ SİZ ONU!

Son derece cömert, donanımlı, kültürlü, entelektüel görünen bu abimiz, aynı zamanda kalbi kırık hanımların da kurtarıcısıdır, alın size ikinci tüyo! Şövalyeliği Bebek kafelerinde genç kızları 'kesmek', 'varlık'larını kullanmak (var olmalarını değil ama, yanlış anlaşılmasın) ve kalbi kırık kadınları atlarına, pardon arabalarına atmak olarak algılayan bu abiler; dombik parmaklı ellerindeki purolarının iki nefeslik ömrü kadar süren aşklar yaşarlar. Aşk kimin umrundadır zaten, lafın gelişi söyledim, şık dursun diye. Bu abinin de arkasından konuşulanları biliyorum mesela elbette burada deşifre edecek değilim, ne yazık. Saygıda kusur etmediğim, 'bey' demeden adını telaffuz etmediğim abi, tahminim o ki, bir alıp-verme konusuna takılmış. Bu hadisede borçlu çıkan benim ama herkesin verebileceğinin bir haddi, sınırı vardır. Saygının bile. Bana iyilik yapmaması, iyilik yaptığını sandığı kadınlara baktığım zaman, bana yaptığı en büyük iyilik olarak baş köşemde duracak. Aradan zaman geçecek onunla dalga geçen kadınlarla rastlaşacağım, gülecekler arkasından yine, ben sinirlenecek ve "Ayıp etmeyin, o bahsettiğiniz bilmemkim bey, çok iyi bir insandır, tam bir şövalyedir" diyeceğim....
NOT: Çok sevgili dostum ve akıl hocam Hasan Kaçan, gazeteciliğin kötülükten beslendiğini söyler, haklıdır da. Geçtiğimiz haftalarda ortak tanıdığımız Kadir Çöpdemir'le alakalı yazdığım yazıdan sonra "Özel anları paylaşmak olmaz, keşke yazmasaydın" demişti. İçim acımıştı... İşte bu sebeple bugün üçüncü tüyoyu vermiyorum, isimden ziyade cisim önemli çünkü. Varlığımızla ne kadar var oluyoruz hayatta. Kime ne kadar dokunuyor ve ne kadar temiz kalıyoruz... Bu olaydan çok ders çıkardım kendi adıma, çok 'an'la yüzleştim. Hayat ne güzel... Aldığımız dersler ne güzel...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI