Ekrana tahammülüm kalmadı. Ne haber bültenlerine ne reklamlara ne de "bilmem kaç milyar liraya mal oldu" denilen dizilere... Sadece yaz aylarında iş yapar diye başlayan ve beğenilirse yıl boyu devam eden gençlik dizileriyle, hafif sulu-zırtlak komediler olurdu birkaç yıl öncesine kadar. Bugün ekran, birkaç ergenin etrafında geçen, derinliği bir karışı bulmayan, sanatsal hiçbir karşılığı olmayan, izleyene sadece zaman kaybettiren 'iş'lerle dolu. İzlediğinizde hoş vakit geçirirseniz, hayata dair iki kelam öğrenirseniz, hayal gücünüzü geliştirir, kelime dağarcığınızı geliştirirseniz, farklı hayatları ve insanları tanırsanız; 'zaman' kaybetmezsiniz.
BIK BIK BIK KONUŞAN ERGENLER!
Bugün, ekran başında ne fazla zaman geçiren ülkeler arasında, en fazla trafik kazası yaşanan ülkeler arasındaki gibi ilk sırada yer almaktayız. Ne hoş... Bir zaman büyükannelerimizin izlediği Brezilya dizileri vardı; onlarla oyalanır, hoşça vakit geçirirlerdi. Bugün gençlerden, saçı sakalı ağırmış işadamlarına dek, hobisi, meşgalesi ve ailesiyle edecek iki çift lafı olmayan herkes; neredeyse her gece gözünü ayırmadan dizi izliyor. Çünkü...
* Geriledik, çok geriledik. Sinema, tiyatro kalmadı; var da giden kalmadı. Kimsenin umurunda değil kültür, sanat, ruh zenginliği. Tek dert zenginlik, para, şan, şöhret...
* Aileler çocuklarını kötü yetiştiriyor, sohbet ortamı olmayan, birbiriyle diyalog halinde olmayan anne-babanın çocuğu, ekrandan başka bir çıkış yolu bulamıyor.
* Spor, müzik, edebiyat. Saçmalıyorum değil mi?
* Türkiye'de en büyük eksik DİYALOG! Konuşamayan, dertleşemeyen insanlarız. Yıllarca aynı evde, aynı duvara bakarak hayat geçirmeyi evlilik sanıyorlar. Çok acı.
* Gerçek hayattaki diyalog eksikliği dizilerde de var tabii. Anlaşamayan, sohbet edemeyen, ortak noktası olmayan aptal karakterlerin, yoluna girmeyen işlerini, yürüyemeyen ilişkilerini kakalıyorlar izleyiciye.
* Televizyon hiç bu kadar 'aptal kutusu' olmamıştı.
* Dizilerde yaş ortalaması 25 değil mi? Orta yaşlardaki insanların, tatlı ilişkilerini konu alan, izleyene yol, yordam öğreten, yine orta yaşlı oyuncuların oynadığı dizilere neden yer yok ekranda?
* Hepsinden aynı şey var, bık bık bık konuşan ergenler, birbirini yiyen ahmak sevgililer! İzleniyor çünkü gerçek hayatta da birbirlerinin hayatını çalmakta olan ahmak insanlar var. İzleyene tuhaf gelmiyor çünkü bakıyorum çevreye; bakmak istemiyorum aslında!
* TRT 1'deki 'Baba Candır'ı izlemeye çalışıyorum, en aklı başında iş gibi duruyor. Anneyi oynayan kadın 40 yaşında, kızı 25! Başka bir dizide kadın başarılı bir doktoru canlandırıyor, bildiğin sivilceleri yeni çıkmış şımarık ergen!
* Kime neyi inandırmaya çalışıyorsunuz diye soracağım, kimse üstüne alınmayacak! Kime neyi kakalıyorsunuz diyeceğim, öyle bakacaklar.
* İnanıyorum bir gün, konuşabilen, sohbet edebilen, kitap okuyan, hayatla alakalı meseleleri olan, ahlaklı, edepli, gustosu olan insanlar, sistemi değiştirecek.
* Önce senaristler değişecek inşallah. Arkadaşları, ailesi, dostlarıyla diyalog içinde olmayan insan, nasıl olur da bir karaktere can verir, konuşturur? Olmuyor işte. Bu kadar oluyor ya da.
Ev ilanı verecekseniz!
* Satılık veya kiralık ev ilanlarının hepsine lüks yazmasanız diyorum! Laminat parke ve diyafon, lüks ev sıfatı kazandırır mı daireye?
* Bir zahmet fotoğraf çektirmeden evinizi bir toparlayın. Temizlik yapın, ortadaki çamaşırlarınızı kaldırın. Amma dağınık milletiz, bu ilanlara bakan Türk aile yapısı hakkında tez yazar. İyi ki kimsenin aklına gelmiyor.
* Ev satacaksınız madem, neden apartmanın da fotoğrafını koymuyorsunuz? Birçoğunda sadece alttan çekilen ve sadece parkeleri gösteren fotoğraflar oluyor.
* Artık fotoğraf çekmek ve eklemek bu kadar kolayken, nasıl oluyor da flu fotoğrafları eklemeyi beceriyorsunuz?
* Ev satan ve bu işi profesyonelce yapan emlakçı dostlar, neden mesleğinizle alakalı terimleri, kelimeleri doğru olarak yazamıyorsunuz? 'Dekerasyon' nedir, 'restora edilmiş' nedir, 'düplenks' nedir? Güleyim mi ağlayayım mı bilemiyorum.