Siz hiç Gaziantep'e gittiniz mi? Gitmediyseniz çok yazık, Güneydoğu'nun en güzel ve özel şehirlerinden biridir. Tarihi ve doğası bir yana, malum çok özel mutfağıyla da ilgiyi ve baş tacı edilmeyi hak eden bir şehir. Gaziantep çok güzeldir, tıpkı diğer Doğu/Güneydoğu şehirleri gibi. Çok canı yanmış, ötelenmiş, önemsenmemiş şehirlerdendir.
Şöyle düşünüyorum, İstanbul'dan ne kadar uzaksan o kadar az değerlisin, genel kanı bu. Ne kadar berbat bir kanı bu, ülkenin her bir köşesi değerli, gizli hazinelerle, sürprizlerle dolu. Son derece keyif aldığım tatillerimi geçirdiğim kentlerden biri, 'geç saatlere kadar' restoranların açık olduğu, çok güzel insanların yaşadığı, huzurlu bir şehir.
SADECE KEBAPTAN İBARET DEĞİL
Geç saatlere kadar restoranların açık olduğunu şu sebeple söylüyorum/vurguluyorum;
Antep halkı son derece moderndir, dışarıda yemeyi, gezmeyi sever.
Değerlerini korurken modernleşmiş, muhafazakar yapısını bozmadan şehirli hayata adapte olmuş şahane insanların yaşadığı bir şehirdir.
Güneydoğu'ya sıkça gittiğim ve gitmeyi çok sevdiğim için yakın bir dostum, "Ay korkmuyor musun tek başına oralardan, ne var ki Doğu'da?" diye sormuştu. Ne var ne yok görmek için gitmek lazım. Zira Antep veya Doğu sadece kebaptan oluşmuyor. Çarşısını çok severim mesela, otellerine bayılırım. Otellerin çoğu şehir merkezindedir, hesaplıdır.
Son derece iyi hizmet alırsınız, herkes yardımseverdir.
ÇARŞISI NE GÜZELDİR
Tarihi Bakırcılar Çarşısı, gezmeye doyulmaz bir çarşıdır, esnafla sohbet etmek ne güzeldir... Kebapçılar kadar katmerciler de şahanedir, büyük marka olmuş restoranlar kadar ara sokaklardaki esnaf lokantaları da muazzamdır. Anadolu Evleri en sevdiğim ve birkaç kez kaldığım bir butik otel, her yere yakın. Tarihi iki konağın birleştirilmesiyle ve restore edilmesiyle ortaya nefis bir işletme çıkmış.
Nasıl burnumda tütüyor, bir fırsat olsa da gitsem diyordum. Gittiğimde bir defasında bir kına gecesine katılmıştım, bir lokanta sahibi davet etmişti. Bizim insanımız ne güzel ne gönlü bol ne eli açık insandır. O kına gecesini unutamam... O kına gecesine denk düşebilirdi bir canlı bomba. Ben ölmedim, başkaları öldü diye düşünemiyor insan. "Hah yırttım ben" diyemiyor, "Oh bu defa da atlattık" denir mi hiç? Savaşa bile giderken kazanmak için gider insan, öyle değil mi? Ölmek değil, hayatta kalmak ve kazanmak istersin. Düğüne giderken bir daha dönmeyeceğini kaç kişi hesaplar?
BAŞARAMAYACAKLAR
Geçen akşam yaşanan düğünü de unutamayacak katılanlar, hatta tüm ülke.
Onlarca insan bir düğünde kahpece katledildi.
Bu nasıl bir savaştır ve neye karşı yapılmaktadır, kafam basmıyor. Düğüne bomba atılır mı, amaç nedir; yıldırmak mı? Peki, neden yıldırmak, neye teslim olacağız a dangalaklar? Şöyle demiş Gazi Mustafa Kemal, Gaziantep için, "Ben Antepliler'in gözlerinden nasıl öpmem ki, onlar sadece Antep'i değil, tüm ülkeyi kurtardılar..." Gaziantepli 51 kişinin canını alan mantık nasıl işliyor, bu ülke insanı kendini topun, tankın, silahın önüne atıyor, hala anlamıyorlar mı?
İç savaş çıkaramayacaklar. Gaziantep'e eskisinden daha sık gideceğim, tanımadığım ama kapılarını gelene geçene açan o yüce gönüllü insanların yaralarına ortak olmak için. Planları başlarına yıkılsın, doğuya çektirdikleri eziyet bitsin artık; haydi gidip gözlerinden öpelim Anteplileri.
Başaramayacaklarını anlayacaklar, başaramayacaklar...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dediği gibi, "Bizim için FETÖ, PKK ve DAİŞ arasında hiçbir fark yoktur. Bu örgütleri ülkemiz ve milletimiz üzerine saldırtanlara mesajımız aynıdır; başaramayacaksınız."