• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
ELİF AKTUĞ

Nihal Olçok’un acısı

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 13.09.2016, 00:00

Rahmetli Erol Olçok'un eşi Nihal Olçok'un röportajını okudum, kendi yazıma başlamadan önce. Bütün bildiklerimi unuttum, yüreğim paramparça oldu, acı ne tuhaf bir şey; tanımadığın biri için yıkılabiliyorsun.
Nihal Hanım, açıklamaları, duruşu ve evladı ve hayat arkadaşını kaybettiği o geceyi anlatırken kurduğu cümlelerle, sanki çok yakın bir dostummuş gibi hissettiğim ve kuvvetlice sarılarak destek ve enerji vermek istediğim bir kadın...
Tanıdığınız veya tanımadığınız birileri öyle acılar yaşıyorlar ki, yaşamış olduklarınızdan ve döktüğünüz gözyaşlarından utanıyorsunuz.
Diyelim aşk acısı, çekmeyen yok; kahrolmayan yok. Sevdiğine varamayan çok, sevdiğine kavuşamayan da Sevgilisiyle çeşitli sebeplerden bir araya gelemeyen ve evlenemeyen bir kız arkadaşıma söylemiştim, "Bütün bunlara üzüleceğine, sevmek ve sevilmek duygusunu yaşadığın için şükretsene". Öyle ya, sevmek ve karşılık görmek de bir lütuf değil mi? İnsanoğlu tuhaf, bizim coğrafyada yaşayanların ciddi bir arabesk tarafı var, acıyı kanırtmak ve abartmak gibi. Üç günlük üzüntüyü ömre yaymak ve mesela o ruh halinden çıkmayı hiç istememek gibi. Oysa acılara yol vermek gerekir, acılara tutunmak patalojik bir durum, onlarla yaşamayı sürdürmeyi istemek nasıl açıklanabilir ki?

DERS VE İBRET ALMAK

Ders ve ibret almak, anlamak, öğrenmek gerek; acıda durmamak gerek. Çünkü öyle gerçek acılar var ki, sıradan bir sıkıntıya, bir iş/aşk/para kaybına ve bunların yarattığı girdaba yakalanmamak gerek.
Nihal Olçok, oğlunu ve kocasını aynı gece kaybetti; şimdi nasıl empati yapmayayım, nasıl "ben de zamanında çok acı çektim" diyeyim? Evladını kaybeden annelere karşı çok hassasım, en zayıf noktamdır hatta. Her sıkıntıda, üzüntüde kendi kendime "Bak, evladını toprağa veren anneler ayakta duruyor, sen nasıl yıkılırsın" diyorum. Nihal Hanım, Kabe'de Allah için yürürken, evladı ve kocasıyla Cennet kapılarında buluşmayı diliyor. Kocasına da bir kahve ısmarlaması ve "Onlara ölüler demeyin, onlar ölü değildirler" ayetini söylemesi, "ben ölümü öldürdüm" demesi, oğlunu dondurmak istediği o günü anlatırken kurduğu cümleler; beni bitirdi inanın.
Sohbetin sonlarına doğru şöyle diyor ya, "Çok fazla insanın gözüne baktım. Ama en çok Tayyip Bey'in gözünün içine baktığımda, O'nun içimdeki acıyı göreceğinden ve karşısında bayılacağımdan korktum hep... Aslında O'nun omzuna başımı koyup saatlerce ağlamak istiyordum... Cumhurbaşkanımızı görünce, ona karşı bir Cumhurbaşkanı gibi davranamayacağımdan korktuğumdan, Külliye'deki o davete bile gidememiştim"... Gerçekten de bazen çok sevdiği birinin gözlerine bakamaz insan, acısını kusar gibi yaşar yeniden. Nihal Hanım, her cümlesiyle ders veriyor insanoğluna...

HAYATA TUTUNMAK...

Bayramın ikinci günü bugün, var olanlara şükretmemiz gerekmiyor mu?
Ne varsa, ne kaldıysa elde...
Belki sadece anılar kalmış olsa bile...
Hayata tutunmak, sevdiklerimizi aramak, seslerini duymak, kırdığımız kimselerden özür dilemek, üç günlük dünyada bir hesaplaşmaya gitmeden "affettim" demek, egoyu silip atmak, zaaflardan kurtulmak, bugünü son günümüzmüş gibi yaşamak gerekmiyor mu?
Bu bayram unutulmayacak güzelliklere vesile olsun, hayatınızdan dostlar, sevdikleriniz eksik olmasın, acılarınız asla bir yazı konusu olmasın...
Gözlerimizin içine bakıp da yüreğimizi görecek insanlar olsun, başımızı omzuna yaslayacağımız dostlar.
Bir de aşk olsun; aşkı ıskalayıp geçen, görmeyen gözlere de aşkolsun.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA