• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
SEDA KAYA GÜLER

Kadınların kırmızı çizgileri

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 22.06.2015, 00:00
Otuzlu yaşların ortasında. Meslek sahibi, iyi bir işi var, iyi de para kazanıyor. İşi gereği sürekli seyahat halinde, geziyor, değişik ortamlara giriyor, yeni insanlarla tanışıyor. Ama yalnız. Hayatında bir erkek yok. Evlenmek için yanıp tutuşmuyor. Evlilik delisi değil ama süreli bir ilişkisi olsun istiyor. Sevmek, sevilmek, hayatı ve güzellikleri paylaşmak. Başta da söylediğim gibi yeni insanlarla tanışmaya açık bir ortamda çalışmasına rağmen kafasına göre birini bulamıyor.
Seçici mi? Değil. Bunun saçı yok, bunun gözü şaşı demiyor. Kendine göre "kırmızı çizgileri" var elbette. Asla birlikte olamayacağı kişiler belli. Ama kendini hemen savunmaya alıyor.
Aslında bu savunma veya kendini kapatma meselesi belli bir kuşak Türk kadınının genel özelliği. Anne-babalar her fırsatta "iyi bir kız" olmasını ve "aile şereflerine ve namuslarına" leke sürmeleri gerektiğini hatırlattıkları için hep diken üstündeler. Hem modern olmaya çalışıyorlar hem de ailelerinin istediği gibi muhafazakar bir tutum içindeler.

MESAFELİ İLİŞKİLER
Erkeklerle ilişkilerde hep mesafeliler. Yakın davranırlarsa yanlış anlaşılmaktan çekiniyorlar. Zira etraftakiler de yanlış anlamak ve dedikodu yapmak için hazırolda bekliyorlar. Herkesle hemen samimi olan kadınlar bile söz konusu erkekler olunca soğuk nevale biri haline dönüşebiliyor.
Sözünü ettiğim genç kadın da böyle biri. Aynı işyerinde çalıştığı bir genç var mesela. Hoşlandığı söylenebilir ama bir yıldır birlikte çalışmalarına rağmen, selam-sabahları yok. Aynı yemekhanede yemek yiyorlar, sabahları veya akşamları asansörde karşılaşıyorlar ama bir sohbetleri yok. Bu nedenle işe yeni başlayan genç kızların hemen herkesle samimiyeti ilerletmelerine şaşırıyor. Hemen flört etmelerine ve kısa sürede evlenmelerine de.
"iyi bir kız olma" endişesi o kadar içine işlemiş ki, ister istemez kendini kasıyor. İlk adımı erkekten bekliyor. Kendisi yanına gidip, tanışmak isterse yanlış anlaşılmaktan çekiniyor ve kendini hep geri çekiyor.

TABUSUZ YAŞAM
Yabancı kadınlar bu konuda çok rahatlar. Herhangi bir takıntıları ve çekinceleri yok. Survivor programında bunu daha iyi gözlemleme imkanı buldum. Yunan yarışmacı Nadya mesela, kadınlarla ilişkilerinde nasıl davranıyorsa, erkeklerle de aynıydı. Haremlik-selamlık uygulamaları bilmediğinden, kültüründe kadın-erkek ayrımı olmadığından çok rahat davranıyordu. Erkeklere çok rahat "dokunuyordu" mesela. Herhangi bir art niyet taşımadan ve art niyet yaklaşımını bilmeden. Bizler ise kolay kolay dokunamayız. Sevgilimize, çok yakın arkadaşımıza bile dokunmaktan çekiniriz. Bırakın sarılmayı, elimizi bacağının üzerine koymaya bile çekiniriz. Nadya'nın böyle takıntıları yoktu, baskıcı bir toplumda yaşamadığından ve bizdeki gibi bekaret gibi tabuları olmadığından. Ne var ki erkeklerin de davranışı farklı oluyor yabancılara. Aynı davranışı bir Türk kızı yapsa farklı değerlendirirken, yabancılara daha hoşgörülü yaklaşıyorlar.
Bu yüzden de Türk kadınları olarak "kırmızı çizgilerimiz"den kolay kolay kurtulamıyoruz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA