• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
BESİM KAZADO

"Kişileri cımbızlar, alır o kesiti insanlara sunarım"

besim.kazado@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 15.02.2015, 00:00
KOÇAK: Ben gazeteciliğin güncel yaşam portreleri tarafındayım. Örneğin Türkiye beni, Çiller ve Erbakan koalisyonunda Sakıp Bey ile yaptığım söyleşiye attığım "Bu gemi yürümez" başlığıyla tanımıştı
Bilirsiniz hep en güzel, en ilginç ama her zaman görüşebileceğim kişileri yanınıza getirmeye çalıştım. Ve de bu benim için çok özel kişileri sizler de sevdiniz eminim. Bugünkü konuğum bu günlerde sizden uzak olduğum NY'ta en çok konuştuğum, en çok görüşüp tatlı tatlı dertleştiğim, çok genç yaşına rağmen kendime çok yakın bulduğum bir değer. Toplumda, (hele Amerika'da), (kendi kurup yönettiği) işinde başarılı, şahsiyetinden hiçbir konuda ödün vermeyen, kendi arkadaş çevresini en iyi şekilde kuran, Türkiye'den başarılı bir gazeteci olarak Amerika'ya gelmiş, çok güzel, çok başarılı bir Türk kızı...
Bu gün konuğumuz Mehveş Koçak...
- Bu genç yaşına rağmen başta gazetecilikte çok enteresan olaylar yaşadın. Onlara geçmeden kısaca seni tanıyalım, kısacık bir özgeçmişinle?
Kapadokya Gülşehir doğumluyum. Marmaris'te büyüdüm. Okuduğum Ankara ve İstanbul'dan ailece Marmaris'e attık kendimizi.
- Ailen neyle meşguldu?
Marina'da inşaat ve de su altı konstrüksiyonları.
- Gazetecilik nereden?
Olmak istediğim için gazetecilik okudum. 94'te Ajans Europe& Anatolia ile başladığım serüven televizyon haberciliğiyle devam etti.
- Hangi haberlerinle hatırlayacağız seni?
İlk büyük söyleşimi Sakıp Sabancı ile yaptım. Çiller ve Erbakan koalisyonunda Sakıp Bey'in söylediği lafı başlık yaptım ve çok kişi beni bununla tanıdı. "Bu gemi yürümez."
- Harika. Başka...?
David Beckham, Kofi Annan, Meral Çatlı... Dönemin kahramanları ile konuşurdum. Tabii onları konuşturmak önemliydi. Mafya babaları, uyuşturucu kurbanları, kader kurbanları..
- Bir yumruk olayın da vardı.
28 Şubat döneminde birkaç yolsuzluk haberi yapmıştım. Erbakan'ın yasaklı olduğu dönemdeydi. Erbakan adına açılan kültür merkezinde tam canlı yayına giriyordum ki birisi yumruk attı bana. Yaptığım haberlerden dolayı kinlenmiş. Gazetecilere karşı o dönemlerde yumruklu saldırılar vs. tepkiler yaratılmaya çalışıldığı dönemdi. Ben de bunun bir kurbanı oldum ama aslında büyütmek istemedim. Sonuçta işimiz habercilik. Ama o gün beni başta dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Tayyip Erdoğan ve Bülent Ecevit aradı..
- Sence gazetecilik nedir, sen hangi bölümdesin?
Savaştan toplumsal olaylara politik ve güncel yaşam portreleri ve haberleri. Ben güncel yaşam portreleri tarafındayım. Kişileri cımbızlayıp alır ve o kesiti insanlara sunarım.
- Mesela?
Mesela, Sayın Tayyip Erdoğan. Belediye başkanlığı yaptığı dönemde bir gazeteci olarak onun özgür ve demokratik tavrına destek verdim. Ülkedeki hiyerarşi ve yasaklara karşı durmasına ve de tek başına ses çıkarmasına... Problemimiz yasaklar ve demokratik bir ortamda basının tek elde olması idi. Sn Erdoğan'ı adım adım takip ettim. Bir gazeteci olarak o günkü söylediklerine katılmamak elde değildi. Aynı şeyi istiyorduk: 'Türkiye'de demokrasi'. Faili meçhul cinayetler, mafya, tekel, demokrasi, kısacası insan haklarının yok olması idi sorunumuz. Ve; o zamanların Türkiye'sinde bir 'Kahraman'a ihtiyaç vardı.
- Ne zaman ayrıldın? Neden?
2005 yılında. Basın sektöründe çalışmak zorlaşmıştı. Sürekli akmalı, biz göl olmuştuk... Gazetecilik renkli olabilmektir bence.
- Ve Amerika?
Biraz uzaklaşmak istedim hem iş hem kendim olarak gelgim. Farklı bir nefes, farklı bir atmosfer için. Bilgilerime bilgi katmak, dünyamı geliştirmek sebebi ile kısa süreliğine... Geliş o geliş. Hemen bir çevrem oluşuverdi. Türkiye'yi tanıtma işini kendime vazife bildim. Bir süre diplomasi ardından TRT ile devam ettim buradaki iş hayatıma. Buradaki Türk toplumu ile kaynaşmak için Ekmel Anda'nın gazete ve radyosunda gazeteciliğimle destek verdim.
- Şu an Fenerbahçe dışında neler yapıyorsun?
2 yıldır kendi işimin patronuyum. Bilirsin mutlak özel bir çalışmam olmalı. Hele yurt dışında tek yaşayan bir kadın ayakları üzerinde durmalıdır. 'Dust and brush' yani 'toz ve süpürge' adı altınta bir temizlik firması açtım. Bu hayat felsefeme uyuyor bir de. Bilirsin mutlak bir toz olur her zaman onu süpürmek bana kalır hep...
- Harika, biraz şirketinden bahset...
İş yerlerinden evlere kadar hatta birtakim toplantı, kutlamalara, açılışlara kadar servis veriyorum. Elemanlarım single momlara yani kocası olmayan çocuklu ve de kanser tedavisi gören kadınlara destek veriyorlar. Yavaş yavaş firmayı geliştiriyorum.
- Çalışmadan duramıyorsun bilirim ama çok sevdiğin sporundan bahsedelim biraz?
Kendimi bildim bileli spor yaparım. NY'ta maalesef çok sevdiğim deniz sporlarını feda etmek zorunda kaldım. Yine çok sevdiğim kara sporlarından tenise ağırlık verdim. Ama burada öyle geliştirdim ki takımlara girme hakkını kazandım ve de ferdi veye şirketlerarası turnuvalarda oynamaya hak kazandım.
- Yarın izlemeye geliyorum, bildiğime göre epey başarılısın...
Aldığım kupalar, ödüller beni daha da güçlendiriyor. Spor olarak çok rahat bir yer olduğu için NY'u daha da çok seviyorum.
- Peki NY'ta senin için en güzel 4 şey?
NY'u çok seviyorum, burada herkes içindekini gerçekleştirebiliyor. İnsanın ruhu sıkılmıyor burada. İkincisi, NY'un ne tarafına gidersen git her yeri huzur verir. Kimse seni rahatsız etmez. Her yerde huzurlusun. NY'ta yalan yok. Neysen o'sun. Dördüncüsü, içindeki yetenekleri gösterebileceğin ve geliştirebileceğin tek yer ki sana sonsuz fırsatlar sunar. Bu 4 fikri gerçekleştirmen tabii ki sana bağlıdır. NY, dünyayı istersen senin etrafında döndürür.
- Başarılı bir hanım olarak tavsiyelerin?
Hayat bir mücadeledir. Her şey bence tesadüflerle başlar. Pozitif olmak, kendin olmak, kesinlikle çalışmadan usanmamak. Yaptığın iş ne olursa olsun iyi gözle bakman gerekir. İnsanlarla iletişim kurmak kötülüğün yerine iyilik koymak... Bunlar dünyanın her tarafında aynıdır.
- Sence moda?
Ruh halime göre alışveriş yaparım. Ama en sevdiğim tişört- kot pantalon.
- Hep sorarım tüm söyleşilerde, hiç keşken oldu mu?
Keşke, hiç keşkem olmasaydı... Ama o keşkeler olmasaydı ben olmazdım. Diyeyim ki geçmiş, insanı sen yapar.
- Türkiye'den özlediklerin?
Ailem dışında, deniz kenarında oturup yemek yemek, sohbet etmek, denizi seyretmek, iyot kokusunu duymak ve de yine ailem ve dostlarım. Ortadoğuda gazeteci olmak bambaşka. Elinde mikrofon, yardıma muhtaç insanların sesini duyurmak. Haklıyı haksızı eleştirmek ve gazeteci olarak yayınlayabilmek.
- İstanbul?
Benim yarım kalan aşkım.
- İzmir?
Çok iyi bilirim İzmir'i. Türkiye'ye komşu bir ülke gibidir. Özgürlüğü çok renkliliğine (özellikle kadınların) hep hayranımdır. İzmir'in sokaklarını kadınlara benzetirim. Gizemli, özgür, her zaman cıvıl cıvıl...

"Fenerbahçe için tek kadın olarak çalışıyor"
- Ve Fenerbahçe?
Amerika'daki Türk derneklerine istediğim halde bire bir üye olmadım. Ama hayatımın en büyük aşkı Fenerbahçe derneğine destek olmak, buralarda bu ismi daha da iyi yaşatabilmek için girdim. Bugün NY FB derneği yönetim kurulunun tek kadın üyesi ve genel sekreteriyim.
- Neler yapıyorsunuz?
Bugün FB USA Amerikadaki Türk toplumunun en güçlü derneklerinden biri haline gelmiştir. FB bayrağını gururla taşıyoruz. Yardım çalışmalarından bir çok sosyal aktiviteye kadar epey başarılı faaliyetlere imzamızı atıyoruz.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA