• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Yaşlandıkça erkeğin baba olma şansı düşüyor FİLİZ İÇKE ÖNAL

"Yaşlandıkça erkeğin baba olma şansı düşüyor"

filizicke@hotmail.com Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 25.08.2013, 00:00
Op. Dr. A. Kaan Koca: Her ne kadar infertil çiftler için "Kadında yaş faktörü önemli" desek de aynı şey, erkek için de geçerli. Çünkü sperm üretimi, testosteron hormonu ile alakalı. 20'li ve 30'lu yaşlar, bu işin pik yaptığı dönemler. 40'lı yaşlardan itibaren testosteron üretimi düşüyor. O yüzden ileri erkek yaşı da, gebelik şansı açısından dezavantaj

Çocuk sahibi olamayan çiftlerin, sorun kimden kaynhaklanırsa kaynaklansın, mutlaka birbirlerine destek olmaları gerektiğini dile getiren Op. Dr. A. Kaan Koca, "İnfertilite, bir ayıp veya eksiklik değil. Üreme fonksiyonunu cinsel fonksiyonlarla bir tutmamak, ayrı değerlendirmek gerekiyor. Çiftler tedaviye mutlaka birlikte başvurmalılar ve erkek infertilitesi için de oldukça başarılı tedaviler var" diyor. İrenbe Kadın Hastalıkları ve Doğum Dal Merkezi hekimlerinden Op. Dr. A. Kaan Koca ile erkek infertilitesi hakkında konuştuk.
-Erkekte kısırlık artıyor mu?
Son 50 yıldır obezitenin artması, sigara kullanımı, kadınların hamilelikte kullandığı bazı ilaçlar, radyasyon ve çevresel facialar, erkekte sperm kalitesini düşürdü diyebiliriz.
Eskiden de belki benzer sorunlar vardı ama erkeklerin kliniklere başvurması ile durum daha açık hale geldi.

CİNSELLİKLE İLGİSİ YOK
-Erkeğin bu konuda sorun yaşıyor olması hala tabu mu?

Ne yazık ki hala ataerkil anlayış devam ediyor. Bazı kişileri ikna etmek çok kolay değil. Örnekleri de var. Erkek bir kez evlenmiş çocuğu olmamış, ikinci kez evleniyor ve yine çocuk sahibi olamıyor. Bakıyorsunuz sorun kendisinde.
İnfertilite, hala hastalık gibi değil de, eksiklik gibi algılanıyor. Tabii ki yanlış bir algı. Kadın için de aynı şey geçerli. Kişinin üreme fonksiyonu ile cinsel fonksiyonları birmiş gibi değerlendiriliyor ama farklı şeyler bunlar. "Doğurmayınca kadın değilim" veya "Baba olmayınca erkek değilim" gibi düşünülüyor ama çok farklı. Kişinin üreme fonksiyonu bozukken cinsel fonksiyonunda bir sorun olmayabilir.
-Toplumda erkeklerin ne kadarı infertil?
Kabaca 6 çiftten 1'i "Çocuk sahibi olamıyoruz" diye tüp bebek merkezlerine başvuruyor.
Bu arada hemen belirteyim: Başvuranlar da kadın. Evlendik, çocuğumuz olmadı diye başvuran erkek yok. Başvuran çiftlerde de yüzde 50 erkekten kaynaklanıyor problem. Bu, her 12 erkekten bir tanesinde sorun var anlamına geliyor. Sorun ciddi sperm yokluğu da olabilir, sayı azlığı da olabilir. Bu şekilde kendini gösteren bir tablo var karşımızda.
-Erkek hekime başvurduğunda nasıl tanı konuluyor?
Erkek hastanın tanısı çok kolay. Tek bir sperm örneğinde bile kabaca yüzde 80 bilgi sahibi olabiliyoruz. Aslında tarama anlamında çok eksiğimiz var. Amerika gibi bu işin yükseleni olan ülkelerde, bir erkek çocuk sahibi olamıyorum diye bir kliniğe gidiyorsa, ayrıntılı bir değerlendirmeden geçiyor. Bizde öyle değil. "Sperm örneği ver" deniyor.
-Amerika'da nedenler üzerinde durulurken, bizde sonuca mı bakılıyor yani?
Maalesef. Oysa yaklaşım farklı olmalı. Belki çok ağır sağlık problemleri var kişinin ve farkında değil. Aslında istatistik olarak bakarsanız, infertilite ile başvuran hastaların yüzde 1'inde hayatı tehdit edecek sorunlar var aslında. Diyabeti, akciğer problemleri ya da karnında bir kitle... Sadece sperm sayısına bakıldığında bunlar gözden kaçabilir halbuki.
-Sperm örneğinde nelere bakılıyor?
Baktığımız temel parametreler; miktar, sayı, hareketlilik ve yapı. Bunların değerlendirilmesi ile "Sorun var" ya da "Sorun yok" deme şansımız oluyor.

RAKAMLAR AŞAĞI ÇEKİLDİ
-Rakamlar neyi ifade ediyor?

Öncelikle alınan örneğin miktarı önemli. 2-5 cc arasında olması gerekiyor. Hastalar genelde 2-5 günlük cinsel perhiz sonrasında gelirler ve örnek alınır. Yeterli sperm sayısının, üç yıl öncesine kadar 20 milyon olması bekleniyordu ama 2010 yılında Dünya Sağlık Örgütü revize etti ve 15 milyona çekti bu rakamı. Bu spermlerin de yüzde 40'ının hareketli olması gerekiyor.
Hareket değerlendirmesi yaparken de 4 basamağımız var: Hızlı koşanlar, yavaş koşanlar, yerinde hareketli ve hareketsiz olanlar... Hızlı ve yavaş koşanlar, aslında doğal döllenmeyi sağlayan spermler. Bunların oranının, yüzde 40'ın üzerinde olması gerekiyor. Yerinde hareketli ve yerinde hareketsiz olanlar var bir de. Ama bunlar değerlendirmeye dahil değiller.
- Tüp bebekte hiç hareketsiz spermler de kullanılabiliyor değil mi?
Elinizde başka bir seçenek yoksa bu spermleri kullanabiliyorsunuz tabii. Ama sorun şu: Hareket eden sperm, canlı sperm demek. Hareket etmiyorsa canlı olup olmadığını ayırt etmeniz gerekiyor. Sonuç olarak hareketsiz spermi kullanma şansımız var. Sonuçta tüp bebekte mikroenjeksiyonun ortaya çıkış gayesi de bu zaten. Kendi halinde döllenmeyi başaramayan spermler bu yöntemle, ciddi bir şans olabiliyor baba adayları için.
-Sperm örneği alındı ve sonuç olumsuz. Her şey bitiyor mu?
Hayır. 3 hafta sonra bir örnek daha almak gerekir. Kişi ateşli bir hastalık geçiriyordur, toksine maruz kalmıştır. sonucu görüp hemen sorun var dememek lazım.
-TESE yöntemi çıktıktan sonra şöyle bir algı oluştu mu: "Hiç spermim olmasa bile bu yöntemle bulunur ve çocuk sahibi olurum"?
Eskiden spermi olmayan erkeklere "Yapılacak bir şey yok" deniyordu. TESE bu hastalar için ciddi bir şans. Ama bu yöntemle de şans yüzde 50 ne yazık ki. Tabii geri kalan yüzde 50, şu an için çok çaresiz gibi görünmekle beraber, özellikle genç gruptaki hastalara şunu söylüyoruz: Halihazırda kök hücre çalışmaları devam ediyor. Farelerde denendi ve doğan yavrular var. Bu çalışmalar yakın bir gelecekte insanlarda da uygulanacak ve belki hiç TESE'ye bile gerek kalmadan bu hastaların da şansı olacak.
-TESE yapıldı ve testiste sperm hücresi bulunamadı. İkinci kez deneme şansı var mı hastanın?
Hasta düzgün değerlendirilmişse, tekrar TESE yapmanın çok mantıklı olmadığını söyleyebiliriz ama bu işi ilk uygulayan Peter N. Schlegel, "Uygun değerlendirme yapmazsanız atlayabilirsiniz" diyor ve titiz bir şekilde, usulüne uygun bir işlem yapmışsanız ve sperm bulamamışsanız, ilkinde yüzde 50 olan şansın ikinci denemede yüzde 15'e düşeceğini ama sıfırlanmayacağını söylüyor.
-"Şansın olabilir" denen hasta, iki TESE arasında ne kadar beklemeli?
Sperm üretimi 3 ay gibi bir zaman alıyor. İkinci işlemi 4-6 aydan önce yapmamak gerekiyor. İki nedenle. Birincisi; sperm üretimi 3 ay gibi bir zaman alıyor. İkincisi; sonuçta TESE ile yaptığınız işlem, travmatik bir işlem. Eskiden büyük bir parça alınıyordu ve testista harabiyet daha fazla oluyordu. Günümüzde çok küçük parçalar alındığı için daha avantajlı ama yine de dokunun düzelmesi için bir süre beklemek lazım.

Stres üremeyi de bozuyor
-Erkek infertilitesinde stres faktörü etkili mi?

Sadece erkeklerde demeyelim, infertilitede stres kaynağının etkili olduğu doğrudur. Özellikle kişinin işiyle veya hayatıyla ilgili stres değil de, sağlığı ile ilgili nedenler söz konusu ise vücut sadece o sorunla savaşıyor ve diğer sistemler kapatılıyor. Üreme sistemi de bu durumdan en çok etkilenen sistem.

-Kimler özellikle dikkatli olmalı?
Kardeşleri çocuk sahibi olamayanlar, bebekliğinde inmemiş testis problemi yaşayan ve bir yaşın altındayken inmemiş testis ameliyatı olmayan hastalar, testisleri yukarda olan hastalar, bazı kimyasallara maruz kalanlar, bağımlılık yapıcı ilaçları kullananların erkenden hekime başvurmasında fayda var. Hiç olmazsa öngörü geliştirip, tedavi şansı elde edilebiliyor. Böyle bir değerlendirme yapılırsa hastalar çok geç kalmamış olabilir.

Gıda takviyesi faydalı
-İlaç tedavisi ile sperm sayısı artırılamaz mı?

Değerlendirmeyi yaparken kriterimiz şu: Sperm sayısı 10 milyon ve altındaysa bir kez daha örnek veriyor hasta. Bu durumda mutlaka hastayı ürolojik muayeneye gönderiyoruz. Kitle var mı, testislerde, hormonlarda sorun var mı, ürolog değerlendiriyor. Hastaların yüzde 3'ünde sebep hormonal. Bu hastalar ilaçla tedavi edilebilir. Hormonal problemlerde sperm kendi kendine üretilemediği için, bu hastalara uzun süreli ciddi bir tedavi verilirse, hem testis yapısının büyüdüğünü hem de sperm üretiminin başladığını görüyoruz. Bir diğer grup da özellikle obezitesi olan, yağ oranı yüksek olanlar, alkol ve madde bağımlıları. Bu kişilerde erkeklik hormonunu kadınlık hormonuna dönüştüren bir enzimin aktivitesi artıyor ve bu nedenle östrojen üretimi artıyor. Hasta "Mıllanmada kaybım var", "Kas dokum zayıfladı", "Ereksiyon sıklığım azaldı" gibi şikayetlerle başvuruyor. Yapılan hormon değerlendirmesinde testosteron oranı, östrojen lehine azalmışsa buna neden olan enzim, ilaç tedavisi ile yok ediliyor ve bu hastalar tedaviden ciddi anlamda fayda görüyor.
-İlaç tedavisinden fayda görmeyeceğini düşündüğünüz hastalar için ne yapılıyor?
Diyabet varsa düzeltiliyor, tiroid fonksiyonları bozuksa düzeltiliyor. Kilolu ise fazla kilolarını vermesi isteniyor. Sigara ve alkol bıraktırılıyor. Ayrıca "antioksidan" dediğimiz hücre zarını kötü maddelerden koruyan gıda takviyeleri veriliyor. Aminoasitler, vitaminler, selenyum, keçiboynuzu kürleri ve folik asit gibi... Bunlarla sperm sayısı çok artmamakla birlikte, daha düzgün spermler elde edilebiliyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA