• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Mikrokredi, toplumsal dayanışma modeli HÜROL DAĞDELEN

Mikrokredi, toplumsal dayanışma modeli

hurol.dagdelen@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 05.01.2011, 00:00
Bizim en büyük sorunumuz motive olamamak... Bu yüzden, işi ayağımıza bekliyor, bir amaç uğruna çaba gösterip yaratıcı olmaya, kendi işimizi kurmaya nedense soğuk bakıyoruz.
Risk almayı sevmiyoruz.
Ancak hayat acımasız... Elinden tutmadığında yalnız bırakacak kadar da umarsız...
İşte bu nedenle, işsizliğe ağıt yakmak yerine; "İş yok işte, ne yapayım" diye sızlanmak yerine, hemen bir şeyler yapmalı...
Peki ama ne?
***
Öncelikle kendi iş alanlarımızı yaratmalıyız. Dünya böyle dönüyor artık...
Daralan iş ekonomisinin getirdiği bir sonuç bu...
Bu açıdan bakınca fırsatlar da ayağımıza geliyor. Önemli olan, harekete geçirmek...
Bir süredir İzmir'de, bu amaç doğrultusunda yürütülen önemli bir çalışma var, "Mikrokredi projesi"... Türkiye İsrafı Önleme Vakfı'nın önderliğinde gerçekleşen 'Mikrokredi' projesi, birçok kadını iş sahibi yaptı.
Kısa sürede yüzlerce insan, işinin patronu oldu. Ya bir lokanta açtı, ya da takı dükkanı...
Bugün onlar hem para kazanıyor hem de çevresindeki birçok kişiye çalışma zemini hazırlıyor.
Yani, hem kendine hem de Türk ekonomisine katkı sağlıyor.
***
Gazetemde okuduğum bir haber, bu projenin ne kadar gerçekçi olduğunun bir özeti gibi bana...
Ata Demirer ile Demet Akbağ'ın başrolü oynadığı "Eyyvah Eyvah 2"nin İzmir'de düzenleyeceği galanın geliri, "Mikrokredi" projesine aktarılacakmış...
Bu bir, toplumsal dayanışma modelidir. Sanatla insanın bir gerçekte buluşması... Geleceği aydınlatan bir ışık.
Sözün özü, galaya katılmak için alacağınız bir bilet, bugün çaresiz kalan, iş arayan birçok kadına iş imkanı yaratacak.
***
Toplum dinamikleri harekete geçerse, ülkenin içinde bulunduğu darboğaz açılır, fidan verir.
İşsizlik elbette büyük bir sorun... Üstelik, hepimizin sorunu...
Ama oturup ağlaşmak yerine, çözüm üretmek gerek...
"Mikrokredi projesi" işte bu çözüm arayışının ürünü... Yeni Asır da güçlü bir medya kuruluşu olarak, insanı onurlandıran bu projenin destekçisi...
Sonuçta, projeye destek vermeniz halinde, iş kuran kadınlar gün geçtikçe artacak.
İnsanlar birbirlerine güvenecek.
***
İşte bu nedenle "Eyvah Eyvah" ekibini kutluyorum. Başta filmin yapım şirketi Beşiktaş Kültür Merkezi'ni ve Devajans'ı, filmin oyuncularını...
Sonra da bu projeye omuz veren, onunla hayat bulan her girişimciyi...
Kördüğüm olmak yerine, çare üretmeyi seçen çalışkan insanlarımızı...
"Mikrokredi" bir dayanışma modelidir. Sahip çıkmalı ki, ışık olsun.

Merve, umudun ışığı oldu
Sağlık editörümüz Filiz İçke, bir gazetecilik başarısına daha imza attı. 3 yıldır mide kanseriyle mücadele eden ve yüzde 20'lik hayatta kalma şansını, üst seviyelere çıkararak yaşama tutunan Merve Tıraşçı ile çok özel bir haber yapmış Filiz...
Pazar günü Yeni Asır'ın manşetiydi genç kız, "7 ayda kanseri yendi" başlığıyla...
***
Haberin üç ana mesajı vardı, insana umut veren:
- Kanser gibi ölümcül bir hastalığa karşı, en büyük silahın moral olduğu vurgusu...
- Sevgili Merve'nin "Erken tanıdan, endoskopiden korkmayın. Bir sağlık sorununuz varsa mutlaka nedenini araştırın. Kanser teşhisi konulunca da moralinizi bozmayın. Hastalığı yeneceğinizi düşünün" çağrısı...
- Ve haberin kemoterapi gibi, daha adını duyduğunuzda insana korku veren bir tedavi seansına karşı, umudunu yitirmeme duygusunu yansıtması... Merve bunu şöyle açıklıyor:
"Ölümle yaşam arasındaki çizgiyi o kemoterapi denilen illet belirliyor ve o an yenik düşmeyeceksiniz işte. 'Ben yürüyemiyorum, ben yenik düştüm, kalkamıyorum bu benim son günlerim' dediğiniz an hastalık sizi yenmeye başlıyor. Kemoterapi görürken kesinlikle en önemli şey, ben bu ilacı alıyorum ve bu ilaç bana şifa olacak ve ben bu hastalığı yeneceğim diyebilmek..."
***
Kanserin, insanda yarattığı yılgınlık duygusunu yenmenin en önemli yolu, moral...
İyi ve savaşı bıraktırmayan bir doktor...
ve zamanında alınan ilaçlar...
Mucize elbette kolay değil ama yaratmak da insanın yüreğinde...
Sağlıkla ve uzun yaşa Merve... Verdiğin mücadele sadece sana değil, tüm kanser hastalarına da umudun ışığı oldu.

GÜNÜN SÖZÜ

Öğrenmek pahalıdır ama bilmemek çok daha pahalı.
H. Clausen

Doğaçlamanın keyfi başka
Sohbet programlarında aradığım özellik doğaçlama olması... Yani sohbetin kendiliğinden, o an gelişmesi... Yapmacıktan uzak, gerçekçi yani...
Sunuculuk işte o zamandır, deneyim o zaman kendini gösterir.
Konuk, ister politikacı olsun isterse sanatçı... Sunucu, konuya hakimse, konuğu da birikimliyse, o zaman ortaya çıkan görüntü müthiş keyif veriyor.
İnsanı sıkmıyor, bezdirmiyor, kanal aratmıyor.
***
Önceki akşam, Yeni Asır TV'de gazetemizin Yazı İşleri Müdürü Nevzat Dönmez'in hazırlayıp sunduğu Kent ve Siyaset'te aldım o tadı ve başka yerlere de kaçamadım.
Dönmez'in konuğu İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'ydu.
Klasik soru-cevap görüntüsünden uzakta, her şeyin yanıtını aldığım keyifli bir sohbet izledim, gece boyunca...
Nevzat Dönmez sorularını, karşısındaki kişiyi incitmeden, bir saygı çerçevesinde, eleştiri ve övgünün sınırlarını aşmadan yöneltti, Başkan Kocaoğlu da, babacan tavrıyla yanıtladı. Hiçbir soruyu yanıtsız bırakmadı, "kaçamak" yapmadı.
İki saatlik sürede, İzmir'in hemen tüm sorunları konuşuldu, kısa ve öz başlıklarla... İzleyicilerden gelen sorular yanıtlandı.
***
Bir izleyicinin, programcıdan beklediği "net"liktir, konu ne olursa olsun... Ben, o şeffaflığı buldum Kent ve Siyaset'te... Öncelikle gazeteciyle siyasetçinin "olgun" tavrını...

BİRAZ DA GÜLELİM
Mafya babası haraçlarını toplaması için yeni bir tetikçi buldu. Seçtiği adam sağır ve dilsizdi. Çünkü baba, bu tetikçi yakalanırsa polise fazla bir şey anlatması mümkün olamaz, diye düşünüyordu. Baba, bir gün ödemelerin geciktiğini fark etti ve tetikçiyi odasına çağırdı. Bir de işaret dilini bilen tercüman buldular. Tercüman işaretle sordu:
- 'Para nerede?' Sağır dilsiz işaretle yanıt verdi:
- 'Ne parası? Benim paradan maradan haberim yok. Neden bahsettiğinizi
> anlamıyorum.' Tercüman tercüme etti:
- 'Neden bahsettiğinizi anlamıyormuş. '
Baba 38'liği koltuk altından çekip sağır dilsizin beynine dayadı:
- 'Şimdi sor bakalım, para nerede.'
Tercüman işaretle sordu:
- 'Para nerede?'
Sağır-dilsiz kan ter içinde işaretle yanıt verdi:
- 'Şehir merkezindeki parkta, büyük heykelin olduğu kapıdan girince soldan 3. ağacın kovuğunda yüz bin dolar var.'
- 'Ne söyledi?' dedi Baba. Tercüman yanıtladı:
- 'Dedi ki, hala neden bahsettiğinizi anlamıyormuş, ayrıca o tetiği çekmek de biraz delikanlılık istermiş.



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI