• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Babamız en büyük değer, daha ötesi yok... HÜROL DAĞDELEN

Babamız en büyük değer, daha ötesi yok...

hurol.dagdelen@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 17.06.2011, 00:00
Çok küçüğüm ama o sahneyi film şeridi gibi anımsıyorum. Belleğime kazınmış bir kere...
Sokakta top oynuyorum, sanırım yaşım beş... Geç bir saat, babam henüz eve gelmemiş... Hasretle bekliyorum. Beni kucağına alsın yeter, sonra tüm dünya benim nasılsa...
O akşam "Aaa orada, arkası dönük adam babam değil mi" diye bir iç geçiriş... Sonra yıldırım hızıyla koşuşum... Arkasından o adama "babam" diye sarılışım...
Ancak babam olmadığını, geriye dönünce anlayışım... Ve güleç yüzlü o adamın o tatlı sözleri... Nasıl unuturum:
"Keşke senin gibi sevimli bir çocuğun babası olsaydım ama değilim yavrum. Merak etme baban da gelir şimdi. Hadi hoşçakal."
***
Ortaokul yıllarım, derslerde zorlanıyorum. Özellikle matematik ve feni hiç kafam almıyor. Çalış çalış yürümüyor. Babam hoca tutuyor bana, üstelik öyle yüklü bir kazancı da yok.
Bunu söylediğim zaman bana cevabı, "Üzülme oğlum, bu senin geleceğin için gerekli bir destek..."
Olmuyor hoca da tutsa babam, beceremiyorum. O sene benim için hayatımın en zor günleri...
Sınıfta kalıyorum. İlk kez başarısızlığı tadıyorum. Şimdi asıl sorun karneyi eve nasıl götüreceğim. Birçok arkadaşım korku yaşıyor, dayak yeme korkusu bu...
Benim güvencem, babamın hoşgörüsü... Yanılmıyorum, annem bir güzel azarlıyor, babam sadece omuzuma dokunuyor: "Ben sana güveniyorum oğlum, başaracaksın."
Biliyorum içinde fırtınalar kopmuştu bunu söylerken ama onun en önemli özelliği, umutsuzluğu sevmemesiydi.
****
Üniversiteyi bitirdim, iş bulmak o kadar zor ki... Yine babam devreye giriyor. Nerede, Yeni Asır'da... Herkesin gözü üzerimde... Ya da bana öyle geliyor. Ama önce kendimi kanıtlamak zorundayım. Çünkü meslek çok zorlu ve disiplinli...
Hata affetmiyor.
O günlerde, hep yanımda babam var. Ama öyle gazeteye gelmeden, içeri girmeden... Ne kadar davet etsem de, "Olmaz oğlum, senin işin yoğun. Meşgul edemem. İki dakika yandaki Sevgi Yolu'nda gel, seni göreyim. Özlüyorum oğlum" derdi.
O günlerde, "Bu adam neden böyle yapıyor, evde görüşmüyor muyuz sanki" diye hayıflanışım, şimdi benim utancım...
Keşke şimdi hayatta olsa da, her gün beni yıpratsa, kafamda boza pişirse...
Ama yok.
***
Maddi, manevi çok sıkıntı çekti; çok acılara katlandı. Duygusal çıkmazlar yaşadı. Hep bize belli etmemeye çabalardı. "Bir baba, ailesinin sigortasıdır. İmkansızlık babaya yakışmaz" derdi.
Ölümüne Karşıyakalı'ydı. Hayat disiplininden hiç taviz vermedi. Yaşam tarzı, saygı üzerine kuruluydu.
Babasız büyümüştü ama asaletini hiç kaybetmedi.
O parasız kaldı, ama bizim cebimiz hiç boş kalmadı. Arkadaşlarından kazık yedi, sineye çekti. Çok sendeledi, yeniden ayağa kalktı.
Aile sorumluluğunu üstlendiği dönemdi 60'lı yıllar... Hem toplumsal açıdan hem de parasal yönden çok acımasız dönemdi. Öyle kredi kartı, bireysel kredi imkanları da yoktu.
"Yok"sa yoktu.
Yüreği çok sıkıştı, onu ölümüne tehdit etti. Ama o çaresizliğe sığınmadı, hep umut verdi.
***
Hata yaptı mı, yaptı... Kim yapmıyor ki...
Kavga etmedik mi, ettik... Babasıyla dalaşmayan çocuk var mı, yok.
Anlayış farkı, sıkıntı yaratmadı mı, yarattı... Ama çabuk geçti, unuttuk.
Parasız kalmadık mı, kaldık... O yıllarda hangi aile yaşamıyordu ki bu sorunu?
Ama benim babamdı o... Her gün işten dönüşünü beklediğim adam... Beni kucağına aldığında, hayata rest çektiğim adam...
1992 yılının Ağustos ayında yaşama veda ettiğinde, benim de bir parçamı götürmüştü.
Hala ona hasretim bitmiyor. Her mezarına gidişimde, toprağını okşuyorum, onun omuzumu okşadığı gibi...
Ona sevgim hiç bitmiyor, her gün daha da artıyor özlemim...
O Karşıyakalı Şeref Dağdelen... Bana hayatı veren adam... Nasıl özlemem?
***
Hayat çok bilinmeyenli deklem gibi... Çok zor anlar yaşıyor insan, işte o an bir destek arıyor; bir baba sözü, bir baba nasihatı...
Babamı kaybettiğim o günden sonra bana en büyük desteği, bir başka değer verdiğim insan verdi.
Kayınpederim Mesut Uçkan... Benim için babamdan farksızdı. Yüreğindeki baba sevgisini hep hissettim.
Zor anımda hep onu buldum yanımda...
Akhisarlıydı, eşimin hayat kaynağıydı; sonra onu ben paylaştım. Birlikte çok şey yaşadık, çok acıları dindirdik. Babamın çok az tattığı torun sevgisini o doyasıya yaşadı.
Ama o da bir gün bizi bırakıp gitti, ummadığımız bir hastalık onu bitirdi. Sonuçta onsuz 4 yıl geçti.
Elinde değildi, olsa kızının hala döktüğü gözyaşına kıyamaz, o mutsuz olmasın diye sonsuza dek, başucunda beklerdi.
Çünkü her babanın "yüreğinde gizlediği" evlat sevgisini hissettirmeye amaçlamıştı kendini...
Ömrü yetmedi.
***
Bu pazar Babalar Günü... Babamla, mezarı başında birkaç dakikalığına da olsa, geçireceğim anı iple çekiyorum.
Eşim de babasıyla...
Yıllardır bunu yaşıyoruz. Keşke ete kemiğe bürünse, yine bizi kucaklasa diye özlem doluyoruz.
Ama olmuyor.
Şimdi benim iki oğlum var. Onun kadar çocuklarıma sevgi verebildim mi, bilmiyorum. Bildiğim, babama hasretimin dinmediği...
***
Dostlarım, pazar gününü unutmayın. Babanız yaşıyorsa, gidin elini öpün, gönlünü alın. O anı çok ararsınız sonra... Hiçbir baba acının merkezi olmak istemez, çünkü yüreğinde hep sevgi taşır. Ama hayat bu.
Ölmüşse, mezarının başında bekliyordur sizi, inanın. Onu yalnız bırakmayın.
Ben babamla yaşadıklarımı paylaştım sizlerle... Böylece sizin de duygularınıza, özleminize dokunmak istedim.
Onlar bize hayat verdi, hatırlanmak hakları... Çünkü babamız en büyük değer bizim için, daha ötesi yok.
Işık içinde yaşasınlar, sonsuzlukta da...
Babalar Günü'nüz kutlu olsun.

GÜNÜN SÖZÜ

Bir baba yüz evlada bakar da, yüz evlat bir babaya bakamaz.
Gabrielle D'annunzio


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI