İki kız kardeşin aynı erkeğe aşık olma konusu acaba bir tek Cem Başeskioğlu'nun aklına mı geldi? Sinema var olduğundan beri aynı konular etrafında dönmüyor mu, tıpkı hayat gibi. Senarist Cem Başeskioğlu, 'Unutursam Fısılda'nın kendisine ait olduğunu ve Çağan Irmak'ın filmini kopyaladığını söyledi geçtiğimiz hafta. 'Sen Ne Dilersen', Başeskioğlu imzalı bir film ve evet iki kız kardeşin öyküsü anlatılıyor. Peki, sinema tarihine, hatta edebiyata dönüp bakalım. Karşımıza yüzlerce iki kız kardeşin aynı erkeğe aşık olma öyküsü gelmeyecek mi? Luisa May Alcott imzalı 'Küçük Kadınlar'ı okudunuz mutlaka, evi terk eden kız kardeş bir yazar olarak geri döner... Hatırladınız mı? Sevdiği erkekle kız kardeşi evlenmiştir...
**
Tarık Akan, Gülşen Bubikoğlu filmidir, 'Mahcup Delikanlı'. İki kız da aynı erkeğe aşıktırÖrnekleri çoğaltmak mümkün; bir gazete eki bile yapılır bu konuda. Hayata bir baksak ya! Çocukluk döneminde aynı erkeğe aşık birçok kız arkadaş vardır; kızlar okul yılları boyunca aynı 'çocuk' için yanıp tutuşur. En saf, en temiz yaşlardır; aşkın bile ne olduğunun bilinmediği ve el yordamıyla anlaşılmaya çalışıldığı yıllar... Sonra kızlardan biri pat diye esas oğlanla 'çıkıverir'... Öteki kalakalır.
**
Bir müzisyenin hayatını anlatıyor 'Unutursam Fısılda'. Filmi seyredip hemen ardından Çağan Irmak'la bir söyleşi yapmıştım. Pazar günü gazetenizde okudunuz. Röportajda yer alan bir bölüm vardı; Çağan'ın 'hayattan çaldıklarıyla alakalı'. Bakın ne diyordu Çağan: "Tanıdığım, bildiğim birçok kadından izler taşıyor karakterlerim. Yirminci izleyişimde mesela, "A, bu benim teyzemin tavırlarına ne kadar benzemiş" diyorum. Hayattan çaldığın şeylerin farkına varamıyorsun bir yerden sonra. Çalmak senin hiç farkında olmadan yaptığın bir şey. Bir bakıyorum, Lütfü Akad'ın planına benzeyen bir plan çekmişim. Demek ki çok etkilenmişim diyorum."
**
Kendimizi oluştururken neler çalıyoruz acaba? Biz, ne kadar biziz? Okuduklarımızdan, görüp duyduklarımızdan ne kadar etkileniyoruz? Çok, değil mi? "Hiç çalmadım" diyen biri bile mutlaka "Sen ne kadar çok annene/babana benziyorsun" cümlesini duymuştur.
1888 yılında ölen Louis May Alcott şimdi yerinden kalkıp da "Sakın ola, kız kardeş hikayesi yazmayın, ilk ben yazdım" dese yeridir.
Hayat kendimizden çalmaktır aslında
İki eski kocadan tatmin malzemesi çıkarmak!
Geçtiğimiz haftalarda katıldığı bir talk-show'da kanser olduğunu sanması üzerine anlattıklarını dinledim. Okan Bayülgen bir dönem için dahi çocuktur; esaslı çocuktur, asidir, yetenekli ve yaratıcıdır. Zaman geçtikçe eskimesi ve sıkıcı bir adam haline gelmesi çok acı. İlklerden olduğu için sistemin kaymağını yediğini düşünüyorum. Hadi hakkını teslim edeyim, eğlenceli ve farklı programlar yaptı. Zamanında benim de sabahlamışlığım olmuştur 'Zaga' döneminde... Kendi üzerine kurduğu programlar iş yapıp izlenirken, yapımcı olarak her elini attığı işin patlaması da üzücüydü. İyi bir ekip toparlarsa geçmişte olduğu gibi efsane yazarlar, yönetmenler ve editörlerle çalışırsa bir sezon daha talk-show çıkar kendisinden. Ama şurası gerçek ki, Star TV'de başlayacak ilk programına eski karısının eski kocasıyla başlayacak olması son derece yaratıcı. Ben biliyorum mesela, 'daha berbat ne yapabiliriz' mantığı üzerine projelerin oturtulmaya çalışıldığını. Kumandanın 'on' tuşuna basmak yetiyor, bir rezaletle karşılaşıp 'vınn' tuşuna basmam da bir oluyor tabii. Vınlayamayan ve ekrana bakarken şok geçirip bakakalan da reytingi oluşturuyor maalesef... Osmantan Erkır ve Okan Bayülgen! Şirin Ediger'in eski kocaları, sohbeti merak ediyorum; bakalım iki eski erkeği ekranda görmek, gözü dönmüş orta yaşlı kadınlara ne kadar kendini tatmin etme malzemesi sağlayacak?