RÖPORTAJ: NİL GÖRKEM GÜN
Bundan birkaç yıl önce ülkemizde güneş tutulması yaşanmış ve birçok insan bu tarihi olaya tanıklık etmişti. Gökyüzü, deyim yerindeyse ters-yüz oldu. Gündüz bir anda geceye dönüştü. Hepimiz adeta büyülendik. Fakat bir kişi, fotoğraf sanatçısı Kubilay Akdemir, herkesten çok daha fazla etkilendi. Çünkü 1999 yılında tanıştığı güneş tutulması o günden sonra onun için tutkuya dönüşmüştü.
O anı yaşayınca kararını vermişti: Ne zaman nerede güneş tutulması olursa, oraya gidip fotoğraf çekeceğim.
Şimdilerde "Tutulma Avcıları Projesi" ile tutkusunu birçok insanla paylaşıyor.
Atlas Dergisi için de çekimler yapan Akdemir, doğal ve içten fotoğraflar çekmekten yana. Teknolojinin fotoğrafa katkılarından da rahatsız değil. Hatta böylelikle fotoğraf dünyasında yeni sayfalar açıldığına inanıyor.
Söyleşinin devamı için buyrun:
* Önce sizi tanıyalım.
Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü'nü tamamladım. Ağabeyim de aynı fakültenin Sinema-Televizyon ve Fotoğrafçılık Bölümü'nden mezun. Onun da desteğiyle çalışma hayatına atıldım. İzmir'de hem iş hem de sanatsal aktiviteleri devam ettiriyorum.
* Fotoğrafı neden tercih ettiniz?
Fotoğrafa her zaman ilgim vardı. Sadece fotoğraf da değil, sinemaya da ilgim var. Üniversitede fotoğraf ağır bastı. Sonraki dönemlerde filme geçiş yaptım. Fotoğraf bazen olayları size belli ölçüde verebiliyor. Film ise, müzik, dans ve hareketle çok daha etkili bir kullanım alanına sahip.
* "İyi fotoğraf gözü olanın, iyi sinema da çektiği" söylenir, katılır mısınız?Zaten sinemanın temeli fotoğraftır. Tek tek, kare kare baktığınızda hepsinin çok iyi fotoğraflar olduğunu gürürsünüz. İyi yönetmenlerin fotoğrafçılık geçmişi vardır.
* "Gölge Tanıtım" isimli bir de ajansınız var değil mi?
Var evet... Ne yazık ki, Türkiye şartlarında insan sanatsal ve belgesel çalışmalar ile hayatını götüremiyor. O yüzden gelir kaynağı olabilecek işler yapmanız gerekiyor. Ajansta, fotoğraf, film, grafik tasarım, video ve müzik üzerine çalışmalar yapıyoruz.
* "Tutulma Avcıları Projesi"nden söz edelim biraz da. Nasıl ortaya çıktı?
Proje aslında 1996-97 yıllarına dayanır. O dönemdeki ilk gökyüzü fotoğrafları çekimlerimle başlayan bir serüven bu. Esas başlangıç 1999 yılındaki yaşanan güneş tutulmasıdır. O tutulma için aylarca hazırlandım. Ve Elazığ'a gidip görüntüledim. Son sahneye kadar böyle bir büyüyle karşılaşacağımı tahmin edememiştim. Ve o zaman karar verdim. Ne zaman bir tutulma olursa, dünyanın neresinde olursa olsun ben oraya gidip o anı çekecektim.
* Dergi çalışmalarınızı dinleyelim.
2001 yılından beri Atlas Dergisi'nin fotoğrafçısıyım. Atlas, keşif ve coğrafya içerikli belgesel bir dergi. Belgesel çekimlerde belli bir konuyu ele aldığınızda konuya ilişkin bilgiye sahip olmanız gerekiyor.
SICAK KARELER * Mesela?
Var sayalım üzüm fotoğrafı çekeceksiniz. Üzümün tarihçesinden tutun da efsanelerine, yetiştirilmesine, tarihsel süreçte katettiği yola, üzümden yapılanlara, pekmezinden şarabına kadar birçok yan ürünü işlemeniz gerekiyor. Bunun için de bir bağa veya çiftliğe gittiğinizde oradaki insanlarla konuşabilecek, paylaşabilecek şeyleriniz olmalı. Ve bunları paylaşırken de insanları çok fazla yönlendirmeden, soğukluğu kırarak en sıcak anlarında fotoğraf çekmeniz gerekiyor ki o zaman sıkıcı, itici fotoğraflar yerine daha sıcak daha izlenebilir fotoğraflar elde edebilesiniz...
* Sizce fotoğrafla, anı karede dondurmak mı yoksa o anın devamının olduğunu göstermek, gizini fotoğrafa bakana bırakmak mı önemli?
Siz her şeyi bir fotoğrafta verirseniz o fotoğraf sıkıcı olur. Sonunu bildiğiniz bir filmi izlemekten ne kadar keyif alabilirsiniz? Fotoğrafta bazı şeyleri vermelisiniz belki ama vermediğiniz, o hareketin devamında ortaya çıkacak sürükleyici şeyleri de seyircinin yaratıcılığına bırakmalısınız bence.
BÜYÜK TUTKU * Neyin fotoğrafını henüz çekmediniz ve çekmem gerek diyorsunuz?
Tutkuyla bağlandığım tek konu güneş tutulması. Dünyanın neresinde yaşanırsa yaşansın gidip görüntülemek veya izlemek istiyorum.
* Nerelere gittiniz tutulmalar için?
2002 yılında Güney Afrika'ya gittim. Orada bir ay boyunca insanların güneş tutulmasına veya bu kozmik olaya verecekleri tepkileri, kültür üzerindeki yansımalarını, tutulma yaklaşırken halkın günlük hayatındaki değişiklikleri görebilmek için bir ay boyunca Afrika'da fotoğraf çekimi yaptım. Finalini ise güneş tutulması görüntüsüyle yaptım. Atlas Dergi ile birlikte yaptığımız bir çalışmaydı. 2006'da "Tutulma Avcıları" resmi adıyla ilk defa bir proje gerçekleştirdim.
Bu belgesel projede yine Türkiye'de güneş tutulmasının görüleceği illerde hem fotoğraf hem video çekimleri yaptık. Türkiye'deki birçok insana canlı olarak ilk defa bu kadar kapsamlı bir güneş tutulması deneyimini yaşattık. Sadece Türkiye'ye değil dünyanın birçok ülkesine canlı olarak bağlandık ve insanlarla tutulmayı paylaştık.
Kısa bir süre önce de Çin'de güneş tutulması üzerine çalışmalar yaptık.
HERKES FOTOĞRAFÇI * Artık teknoloji herkesin fotoğraf çekmesine olanak sağlıyor. Bugün belki herkes fotoğrafçı oldu. Bu gidişat sizce fotoğrafı bitiriyor mu?
Aksine fotoğraf yeni başlıyor. Tarihe baktığınızda fotoğraf çıktığında, ressamların "fotoğraf resmin sonu olacak" dediğini görürsünüz. Sonra fotoğraf biraz pratikleşti, siyah beyaz fotoğraf oturdu ve arkasından renkli fotoğraf ortaya çıktı. Bu kez renkli fotoğraf ile siyah beyaz arasında kargaşa oluştu. Derken dijital fotoğraf çıktı. Ve tedirginlik arttı. "Dijital fotoğraf sanat mıdır?" sorusu ortaya atıldı.
Sonuçta korkulacak bir şey yok bence. Bu bir değişim süreci, bir evrim. Bu evrimin sonunda artık cep telefonlarımızla fotoğraf çekiyoruz. Oturduğumuz yerden bilgisayarla çekiyoruz. Hiçbir şey yapmamıza gerek yok, uydudan sizin fotoğrafınız çekiliyor. Bundan 10 yıl sonrasını düşünemiyorum, hayalini BİLE kuramıyorum. O yüzden hiçbir şeyin bittiği yok, her şey bir değişim sürecinde ve her şey de yeni başlıyor bence.
İçten ve özgün olmalı * Nasıl fotoğraflar sizi cezbediyor? Hangi karelerin kaçırılmaması gerektiğini düşünürsünüz?
Fotoğraf karesi denilince insanın zevki işin içine giriyor. Çok duygusal bir insansanız romantik iki bakışma veya çok romantik bir anın görüntüsü sizi mutlu ederken, neşeli ve hiperaktif bir insansanız o fotoğraflar sizi sıkar. Tabii insanın psikolojisi de her zaman aynı kalmaz. Çalışmalar buna göre şekillenir. Bence fotoğrafın öncelikle samimi olması gerekiyor. "Şöyle yap, şunu giy" gibi kalıplardan uzak kalındığı sürece sıcak fotoğraflar ortaya çıkar.
* Belgesel alana yönelmenizin nedeni de bu yaklaşım mı?
Evet... Belgesel çalışmaları sürekli yapıyordum. Çektiğim zoraki okul ödevlerim bile belgesel nitelikteydi. Kimseyi bir kalıba sokmadan, kompozisyon kurallarına uymadan... Ben her alandan, özgür, özgün fotoğraflar çıkarmaya çalıştım, çalışıyorum.
Böylelikle bakıyorsunuz ki fotoğraflar, belgesel nitelik kazanmaya başlıyor. Çünkü hiçbir şeyi değiştirmemişsiniz, gördüğünüzü orada belgelemişsiniz... Zaten Atlas Dergisi'yle tanışmam da böyle oldu.
Sırada Kenya var * Bundan sonraki projeler neler?
Sırada Kenya ve Maldivler var, sonrasında ise Tahiti görünüyor. Tabii bunlar için sponsor arayışlarımız devam ediyor. Çünkü büyük bütçeli projeler. Sponsor bulamazsak ertelemek zorunda kalabiliriz.
* Bütçe dediniz, bu işin maddi yanı tatmin edici mi?
Türkiye'de şöyle bir sorun var: Yaptığınız sanatsal ya da belgesel çalışmalarla geçinmek maalesef mümkün değil. Hatta cebinizden para vermek zorunda bile kalıyorsunuz.
Bir proje yapıyorsunuz, aylarca hazırlanıyorsunuz sonra insanlarla paylaşıyorusunuz. Fakat elinize geçen para herhangi bir reklam işinden iki günlük fotoğraf çekiminde kazanabileceğiniz rakamın yarısı veya dörtte biri kadar oluyor.
