"Takan kişi beğenir, sever ve taktığında kendini iyi hissederse mücevheri iyi taşır. Bence bu da çok duygusal bir bağ." "Bir de edindiğiniz tasarımın hikayesini bilirseniz, o zaman ona daha çok bağlanırsınız ve her zaman severek taşırsınız."

Yaptığı takılar o kadar çok konuşuldu ki, herkes onlardan edinmek istedi. Takı tasarlamak onun çocukluk hayaliydi. Zamanla mesleği oldu. Ve Aşk-ı Memnu dizisiyle adını tüm Türkiye'ye duyurdu... Milka Karaağaçlı hedef büyüttü. Artık Madonna'ya özel takılar tasarlamayı hayal eden Karaağaçlı sorularımızı yanıtladı...
* Milka Karaağaçlı takı tasarımcısı olmanın dışında kim?
- 1975 İstanbul doğumluyum. Saint-Benoit Fransız Lisesi, ardından Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü'nü bitirdim. 13 yıllık iletişim geçmişim var. Yıllarca çokuluslu markaların iletişiminden sorumlu oldum. İlk fırsatta da hayalimdeki işe, takı tasarımcılığına başladım.
* Ne zaman ve nasıl başladı merakınız?
- Yaklaşık 2,5 sene önce... Aslında, takı, mücevher ve moda, kendimi bildim bileli hayatımda vardı. 4-5 yaşlarındayken dedemin evde ürettiği bijuterilerin içinde kaybolduğumu hatırlıyorum. Üniversite 2. sınıfta Wunderman Reklam Ajansı'nda çalışmaya başladım, ardından JWT'de devam ettim. Büyük bir iştahla 13 sene kadar, hiç ara vermeden, işime aşık durumda çalıştım. Müşteri ilişkileri disiplininin başındaydım, pazarlama ve iletişimle iç içe geçti yıllarım.
Kasım 2008'de hayatımda yeni bir kapı açıldı ve o kapıdan girdim. Girişim, başlangıçta hobi düzeyindeydi. Kısa sürede çok yol kat edince işin şekli değişti. İnsanlar tasarımlarımı beğenip almak istedikçe içimdeki üretme isteği büyüdü.
Hayata bakışımı, inançlarımı ifade edebileceğim bir alan bulmuştum. İşin inceliklerini öğrendikçe daha büyük haz duymaya başladım ve 'Kısmet' markası doğdu.
İLHAM KAYNAĞI
* Takı tasarlarken nelerden etkileniyorsunuz? Size ilham veren detaylar neler?
- Bence takı, kişinin kendini ifade etmesinin önemli bir yolu. Kıyafetlerim genelde sıkıcıdır. Düz modelleri, koyu renkleri tercih ederim çünkü. Ama takılarımla görüntümü sıkıcılıktan kurtarırım. Farklılığa ve kişiliğimin, o andaki mood'umun (ruh halimin) yansımasına özen gösteririm.
Bence şık bir mücevher tasarımı önce göze hitap etmeli. Satın alma kararını verecek kişi vitrinde tasarımı görüyor ve bir sonraki adımda hikayesini öğreniyor. Takan kişinin o mücevheri beğenmesi, sevmesi ve taktığı zaman kendini iyi hissetmesi lazım. Ancak o zaman mücevheri üzerinde iyi taşıyabilir. Bence bu çok duygusal bir bağ. Eğer tasarımın hikayesini bilirseniz aldığınız mücevhere daha çok bağlanıyorsunuz ve işte o zaman hissederek taşıyorsunuz.
Bu bakış açısıyla yaratıyorum tasarımlarımı. İlham kaynaklarım çok değişken olabiliyor. Okuduğum kitaptaki bir cümle, dergide gördüğüm mimari bir detay ya da seyahatte yolda yürürken hissettiğim bir duygu beni harekete geçirebiliyor.
* Bir takıyı tasarlamanız ne kadar sürüyor?
- Fikrin ortaya çıkması birdenbire oluyor. Konsepti hayata geçirmek için önce çiziyorum, gözümde canlandırdığımı kağıda dökmek bir süreç tabii... İlk örneğin ortaya çıkması, onun bir koleksiyona dönüşmesi bir ay gibi bir süreyi alıyor. Bazen daha fazla sürebiliyor.
* Takılarınızda en çok kullandığınız materyaller neler?
- Pembe altın, beyaz, siyah ve konyak rengi pırlanta kullanıyorum ağırlıklı olarak. Renk katmak istediğimde yakut ve naturel safirin değişik renklerini katıyorum tasarımlarıma. En son çıkardığım koleksiyonda abanoz ağacı da kullandım.
* Genel olarak belli bir tarzınız var mı? Yoksa değişken mi yarattıklarınız?
- Kesinlikle bir tarzım var, aynı elden çıktığını anlarsınız.
Tasarımlarımın tarzını özgün, sade, basit, asimetrik ve zamansız olarak tanımlayabilirim. Bir modası yok, gece gündüz takabilirsiniz. Geceyi gündüzden kıyafetlerle ayırt edersiniz. Kısmet'leriniz her ortamda sizi yansıtacak görüntüyü sağlayacaktır.
Benim için uyum da çok önemli. Koleksiyonlarımı karıştırmak, en sevdiğim kullanım şekli, her biri birbiriyle uyumlu. Gösterişten uzak, küçük riskler barındırıyor, o da beraberinde farklılığı getiriyor.
DİZİ ETKİSİ * Takılarınız Aşk-ı Memnu Dizisi ile büyük patlama yaşadı. O modelin tutmasının sırrı sizce ne? Diziye takı sponsoru olma fikri nasıl oluştu?
- Aşk-ı Memnu severek izlediğim tek diziydi ve Bihter karakterinin benim tasarımlarımı takmasını çok arzu ettim. Randevu istedim, gidip koleksiyonlarımı sundum. Onlar da beğenip kullanmaya layık gördüler. Senaryoda Behlül'ün Bihter'e bu kolyeleri hediye etmesi, yaklaşık beş bölüm boyunca kolyelerin senaryoya konu olması, tasarımlarımın konuşulmasında büyük etken.
İnsanın hayatında belli dönemler oluyor. Bu bir bilinç yolculuğu bana göre. 'Tezatların hayatta var oluş sebebi birbirlerini var etmesi'... Başka bir deyişle; siyah ve beyaz, yaz ve kış, dolu ve boş, güzel ve çirkin, mutluluk ve hüzün gibi kelimeler ayrı kullanılsa da aslında birleşiktirler. Birinin varlığı olmazsa diğeri de var olamıyor. Tam bu konuya yoğunlaştığım dönemde bu koleksiyonu yarattım. Siyah ve beyaz pırlanta işte hayattaki bu tezatları simgeliyor. Tıpkı Behlül ve Bihter'in ilişkisi gibi... Tasarımım ve hikayesinin senaryoya uygun olması, seçilmesinde etkili oldu bence.
KARAKTERE DÖNÜK * Dizideki takıları karakterlere yönelik mi yoksa kıyafetlerine uygun olarak mı hazırladınız?
- Aşk-ı Memnu'daki Kısmet'ler aslında karakterlere göre seçiliyordu. Yarattığım tasarımların, tarz ve hikayelerinin o karakterin oynadığı rolle bütünleşmesi önemliydi. Takacak karakterin o bölümde bulunduğu ortam ve kostümüne olan uyumuna da bakılıyordu tabii. Genellikle 'Bihter' karakteri için seçildi tasarımlarım. Beren Saat hem dizide hem de özel hayatında Kısmet takıyor.
* Ufukta yeni bir sponsorluk olayı var mı?
- Dizilerde olan karakterlerin takılarımı sponsor olduğum için değil, beğenerek aldıkları, kendilerine ait gördükleri için takmalarını tercih ediyorum. O zaman daha çok hissederek ve severek takıyorlar. Mesela Ebru Akel'in Küçük Sırlar dizisinde taktığı Kısmet'ler kendisinin.
* Kişiye özel takı tasarlamanız istense Türkiye'de ve dünyada kimlere tasarlardınız ve niye?
- Tek bir isim var. Bir gün karşıma çıkacak ve ona özel bir tasarım yapacağım. Küçüklüğümden beri aşık olduğum bir isim; Madonna... (gülüyor)
* Son dönemde tasarımlarınız Türkiye dışında da görülüyor...
- Haziran 2010'da Paris Moda Haftası için katılım daveti aldım. Ekim ayında ilk kez tasarımlarımı dünyaya sunma fırsatını yakaladım Paris'te. Tepkilerden çok memnunum. Türkiye'den mücevher kategorisinde sadece benim markam vardı ve diğer tasarımcılardan farklı olduğumu gösterebildim. Bu sayede, şu anda New York, Londra (Selfridges), Dubai, Kuveyt ve Romanya'da 'Kısmet by Milka' markası satışa sunuldu. Hedefim dünya markası olmak.
Türk kadını mücevheri sever
* İzmir'de Özusta Mücevherat ile bir sosyal yardımlaşma projesine dahil oldunuz... Kırlangıç adını verdiğiniz tasarımlarınızın satışından elde edilecek gelir EÇEV'e bağışlanacak... Hedeflerinize ulaşabildiniz mi? Sağlanan destek hangi rakamlara ulaştı? Bu tip projeleriniz devam edecek mi?
- Proje henüz çok yeni. Lansmanını iki hafta önce yaptık. Buna rağmen satış rakamları ve bağışlanan miktar yüksek rakamlara ulaştı. Bir yıl boyunca devam edeceğini düşünürsek 'başarılı bir sosyal proje' diyebiliriz. Benim ilk Sosyal Sorumluluk projem. Erhan Özusta'ya bana bu şansı verdiği için teşekkür ediyorum. Yarattığım koleksiyonun kadınların eğitimine destek için araç olması beni çok heyecanlandırıyor ve duygulandırıyor.
* Türk kadınının takılara yaklaşımı ve bu arada özelde İzmirli hanımların takı merakı konusunda neler söyleyeceksiniz?
- Türk kadını mücevheri seviyor. Türkiye de bu konuda çok gelişmiş durumda. Çok fazla alternatif var. Kısa sürede üretim yapılıyor, işçilik çok kaliteli. Bir tasarımcı olarak öne çıkabilmek için farklı, özgün olmak önemli. Türk hanımları bu farkı kesinlikle anlıyor. Tasarıma değer veriyor. Özellikle İzmirli bayanları çok seviyorum. Özusta Mücevherat'a yaptığım ziyaretlerde gördüğüm ilgi beni çok mutlu ediyor.
