ki gün sonra bayram... Herkeste tatlı bir telaş. Evler temizleniyor, tatlılar yapılıyor, harçlıklar hazırlanıyor, yeni kıyafetler alınıyor... Pandemiyle geçen üç yılın ardından bayram ziyaretlerine geri dönmeye hazırlandığımız bu yıl, hem geçmişi özlediğimiz hem de yeni gelenekler edindiğimiz bir bayram bizi bekliyor. Geçmiş bayramları yaşayan çocuklar olarak bizde çok daha erken başlardı bu telaş. Çünkü telefon bile çok sınırlıydı. Bu yüzden bir hafta öncesinden kırtasiyelerde satılan tebrik kartlarından en sevdiklerimizi seçer, inci gibi yazmaya dikkat ederek küçüklerin gözlerinden, büyüklerin ellerinden öptüğümüz kartlarımızı heyecanla postaya verirken bize gelecekleri de dört gözle beklerdik. Büyükler bayramda dağıtacakları çikolata, mendil ve çorapları almak için alışverişe çıkar, bayram tatlısını imece usulü yaptıkları için her gün birinin evinde baklava hamuru açılırdı. Arefe günü en az bayram kadar önemliydi.

Temizlikte son rötüşlar tamamlanır, pişi yapılıp komşulara dağıtılır, 3 gün önce açılmış kat kat baklavalar şerbetlenir ve bayramlıklar hazırlanıp yatağın yanına asılırdı. Babannemde toplandığımız bayram sabahı kahvaltıya önce kim gelecek yarışıyla bütün gece uyuyamaz sonra da hep geç kalırdık. Bayaram namazına giden babaları ve dedeleri beklerken kahvaltı hazırlanır, onların cami dönüşünde getirdiği boyoz, sıcak ekmekle kahvaltı sofrası tamamlanırdı. Camiden elinde mutlaka çocuk sayısı kadar balonla dönen babamdan en sevdiğimiz rengi kapmak için kapıda beklerdik. Balonumuzu seçtikten sonra ise el öpüp harçlık toplamaya gelirdi sıra. Şakalı, gülmeli harçlık faslı da bitince ziyafet gibi hazırlanmış bayram sofrasına otururduk. Sonra uzak akrabalardan telefonu olanlar arar hepsiyle tek tek konuşurduk. 3 gün boyunca ise komşular, akrabalar bir bir ziyaret edilir evde olduğumuz günlerde ise bize misafirler gelirdi. Her anı oldukça yoğun geçtiği halde yine de gidemediğimiz için gönül koyanlar olur, onları da diğer bayram mutlu etmenin planları yapılırdı.

"TATLIYI KESTİM BEN"
Bu bayramlardan bazı gelenekler değişime uğraya uğraya 2020 yılına kadar geldik. Teknolojinin gelişmesiyle önce tebrik kartları çıktı hayatımızdan, telefon görüşmeleri kısa mesaj derken Whatsapp ile toplu mesajlar attığımız kutlamaların tadı biraz kaçtı. Daha sonra herkesin çalışma hayatına gömüldüğü yıllarda herkes eski bayramları "ah nerede o günler" diye ansa da bayram ziyaretleri yerine turlara gitmeyi tercih ettik. Diyetisyenler, çikolata ve bayram tatlısını yasakladı. Her ikram edilen kişi "tatlıyı kestim ben" cevabı ile güzelim ev yapımı baklavaları, kalburabastıları reddedince evlerde yapılan imece usulü lezzetler hayatımızdan çıktı.
AKLIMIZ BAŞIMIZA GELDİ
2020 yılı ise bambaşka bir bayrama uyandık. Hayatımıza giren pandemi kavramıyla evlerimize kapandık. Bırakın tura gezmeye gitmeyi o burun kıvırdığımız bayram ziyaretlerini özler olduk. Ama gelişen teknoloji bize avantajlar da sağladı. Gidemesek de görüntülü konuştuk, harçlıklarımızı dijitalden de olsa ulaştırdık. Şimdi yeniden bayram ziyaretlerine başlayacağız. Eski telaş ve heyecan tam olarak geri gelmese de pandemi sonrası yeniden buluşmanın tatlı heyecanını yaşıyoruz. Her şeyde olduğu gibi bayram ve kutlamalarda da değişim oldu. Biz bayram sevincini, birlik duygusunu kaybetmediğimiz sürece dezavantajlar bir anda avantaja dönüşüverir. Uzaklar yakın oluverir, sevinçler katlanıverir. Nasıl kutladığımız değil kutlamayı unutmamamız, büyüklerin gönlünü almamız, küçükleri sevindirmememiz, gelenekleri yaşatmamız önemli... Eski ve yeni bayramları bir de büyüklerimizden dinledik. Post modern bayramlarla ilgili görüşlerini aldık. ■ BURCU ILGIN/ MERT ALPDÜNDAR

"DEGİSİM KAÇINILMAZ"
YOUTUBE'DE Saniye Anne ismiyle bilinen 76 yaşındaki Youtuber Saniye Karataş, "Hepinizin mübarek Ramazan bayramını kutlar. Sevgilerimi sunarım. İnşallah çocuklarınızla, sevdiklerinizle beraber mutlu bir bayram olur. Ben de Alanya'da çocuklarımla beraber yaşadığım için hep beraber olacağız. Torunlarım ziyaretime gelecek. Bana en güzel bayram bu. Hani derler ya 'Nerde o eski bayramlar'. Gerçekten de bayramlar da değişti her şey gibi. Artık artık insanlar ziyaret etmek yerine telefonda görüntülü kutluyor bayramınız. Tabi ki hep böyle değil ama yine de her şeyin geliştiği, değiştiği zamanlarda mutlaka değişiklikler olacak. Değişime ister istemez ayak uydurmamız gerekse de bizim örf ve adetlerimizden, hoşgörü, sevgi ve saygımızdan bir şey kaybetmememiz gerekiyor. Akraba ziyaretlerini aksatmamamız lazım. Biz devam ettirelim ki çocukları da bizden aldıklarını devam ettirebilsinler. Bu güzel ülkede huzur ve mutlu bir şekilde yaşamamız. Sohbeti bırakmamamız, komşularımızla iyi geçinmemiz lazım" dedi.

"İMKAN VARSA YÜZ YÜZE OLMAYI SEÇERİM"
İZMİRLİ duayen gazeteci Çetin Gürel bayramların dijitalleşmesiyle ilgili olarak Yeni Asır'a yaptığı açıklamada, "Ben sevdiklerimle hala yüz yüze görüşmeyi, buna imkan yoksa ise seslerini duymak için telefonla aramayı tercih ediyorum. Bu şekilde bayramlaşmayı tercih ediyorum. Dijital yolu hiç seçmedim, seçmem de. Böylesi bir diyalog beni daha çok mutlu ediyor. Dijital ortamlarda gerçekleştirilen ziyaretler açıkçası biraz yapay geliyor. Lakin maalesef dönemimizin şartları gereği dijital bayramlaşmalar gerçekleştiriliyor" diye konuştu.

"DİJİTALLEŞMEYE BAYRAM ARASI VERİN"
YAŞAR Aksoy, dijitalleşmenin bütün nimetlerini hayatında kullandığını belirtirken, "Benyalnız yaşayan, hayatının her alanında dijitalleşmiş biriyim. Sürekli olarak bilgisayarımın başında oturup, kitap yazıyor; sosyal medyayı takip ediyorum. Kızım ve üç torunum beni whatsapptan arıyor. Dostlarımla sürekli olarak sosyal medya platformları kanalıyla haberleşiyorum. Bana gazetelerden veyahut diğer kurumlardan ulaşmak isteyenler e-mail atıyor, ben de cevap veriyorum. Bayram bana bir değişiklik getirmiyor ve ben bu hayata devam ediyorum ama benim gibi olmayanlar mutlaka sosyalleşmelidir. Bu bir toplumun devamını sağlayan enerji oluşturur. Benim topluma çevreme tavsiyem budur. Benim sosyalleşmeye bayramda bile vaktim yok. Fakat çevreme sosyalleşin ama bayramda dijitalleşmeyin diyorum" dedi.

