Uzman Klinik Psikolog Ceren Dulman, sosyal medya platformlarının kullanıcıların geçmiş tercihleri üzerinden içerik sunan algoritmalarla çalıştığını belirtiyor. Bu sistemin, farklı bakış açılarıyla karşılaşma olasılığımızı azalttığını ve bizi bir nevi "yankı odaları"na hapsettiğini vurguluyor. Aynı görüşlerin tekrar tekrar karşımıza çıkması, bireysel ve eleştirel düşünme kapasitemizi zayıflatıyor.
SINIRLI SEÇENEKLER
"Algoritmalar, dijital dünyanın bilinçdışı gibidir" diyen Dulman, bu sistemin farkında olmadan ilgilerimizi ve arzularımızı da şekillendirdiğini söylüyor. Ne giyeceğimizden neye inanacağımıza kadar pek çok seçim, aslında bize sunulan sınırlı seçenekler arasından yapılıyor. "Belki de en büyük yanılgımız, bu seçimleri kendimizin yaptığına inanmamız. Seçtiğimizi sanıyoruz ama aslında 'seçtiriliyoruz'" diye ekliyor.
VİRALLİK VE POPÜLERLİK
Popüler kültür ve sosyal medyanın etkisiyle herkesin aynı dizileri izlediği, aynı kitapları okuduğu ve aynı konular üzerine konuştuğu bir dönemdeyiz. Dulman'a göre, artık yeni güne kendimizle değil, ekranın sunduğu dünyayla başlıyoruz. Bir konu sosyal medyada trend olduğunda, biz de farkında olmadan bu konuya ilgi duymaya başlıyoruz. Peki, bu ilgi ne kadar bizim seçimimiz? "Virallik kavramı burada devreye giriyor" diyen Dulman, bir içeriğin milyonlara ulaşmasının onun en değerli veya en doğru içerik olduğu anlamına gelmediğini belirtiyor.
DUYGULARIMIZ
Her gün karşılaştığımız haberler, duygularımız üzerinde doğrudan bir etkiye sahip. Bazen korkuyor, bazen öfkeleniyor, bazen de seviniyoruz. Ancak bu duyguların ne kadarının gerçekten bize ait olduğu tartışmalı. Dulman, haber başlıklarının seçimi, hangi olayların öne çıkarıldığı ve hangilerinin göz ardı edildiğinin, medya manipülasyonunun en önemli unsurları olduğunu belirtiyor. "Bir olay hakkında yalnızca korku dolu haberler görürsek, tehdit altında olduğumuzu hissederiz. Sürekli öfke uyandıran içeriklere maruz kalırsak, bir süre sonra kime ve neye kızdığımızı bile unutup sadece öfkeli olmaya alışırız" diyen Dulman, bu manipülasyonun en etkili yolunun, bireylerin kendi düşünce ve duygularına sahip olduklarını sanmaları olduğunu ifade ediyor.
DÜŞÜNCELERİMİZİ GERİ KAZANMAK
Medya ve sosyal platformlar, neyin önemli olduğuna, neye inanıp neye kızmamız gerektiğine sinsice yön verirken, düşüncelerimizde ne kadar özgürüz? Ceren Dulman, bu noktada bireysel farkındalığın önemine dikkat çekiyor: "Eğer sürekli aynı içeriklere maruz kalıyorsak, aynı şeyleri tartışıyorsak ve aynı tepkileri veriyorsak, bu gerçekten bizim seçimimiz mi?" sorusunu soran Dulman, özgün düşünmenin akışta kaybolmamakla başladığını vurguluyor. Kendi merak ettiğimiz konuları araştırmak, farklı görüşleri dinlemek ve medya tarafından dayatılan tek tip duygu ve fikirlerden sıyrılmak... Dulman'a göre, bu adımlar zihnimizi geri kazanmanın anahtarı. "En son ne zaman bir konuyu sadece merak ettiğiniz için, sosyal medyada görmeden veya bir influencer önermeden araştırdınız?" diye soruyor ve ekliyor: "Benliğimizi medyaya teslim etmeden, onun sunduğu imkanları bilinçli bir şekilde kullanmayı öğrenmek belki de günümüzün en büyük meydan okuması. Bugün düşündüğünüz şeyleri siz mi seçtiniz, yoksa çoktan sizin yerinize seçilmiş miydi?" Uzman Klinik Psikolog Ceren Dulman'ın bu çarpıcı sorusu, hepimize düşüncelerimizin ne kadarının gerçekten bize ait olduğunu sorgulatıyor. Belki de bu soruya verdiğimiz yanıt, zihinsel özgürlüğümüzü geri kazanma yolunda atacağımız ilk adım olacak.