GECE yarısı başımızı yastığa koyup gözlerimizi kapattığımız anda bilinç altımızda yeni bir boyut açılır ve zihnimiz kendi ütopyasını veyahut distopyasını yaratmaya başlar. Bazen bulutların üzerinde hissederiz kendimizi, bazen de korkularımızla yüzleşmek durumunda kalırız. Rüyalar kimi zaman anlamlı kimi zaman ise anlamsız gelebilir. Ünlü psikoanalist Freud, rüyaların gizemini incelerken rüyaların ne ile ilgili göründüğü ve ne ile ilgili olduğu ifade etmek için gizli içerik ve görünür içerik terimlerini türetmiştir. Peki, o halde rüyalarımızda bilinç altımızın etkileri olduğu gibi yediğimiz şeylerin de etkisi olabilir mi?
ZİHNİ YORUYOR
BREZİLYA'DA yapılan bir araştırmaya göre, yemeklerini geç saatte yiyen bireyler daha kısa uyku süresi, geç uykuya dalma ve artan insomnia (uykusuzluk) sorunları ile karşılaşıyorlar. Özellikle, akşam 20:00'den sonra yemek yemek, uyku başlangıcını geciktiriyor ve uyku kalitesini bozuyor. Ayrıca, saat 18:00'den sonra şekerli ve kafeinli yiyecekleri tüketenlerin, uykusuzluk ve kalitesiz uyku yaşama ihtimali anlamlı şekilde artıyor. Geç saatlerde yediğimiz yiyecekler midemizden çok zihnimize ağır geliyor. Yemek zamanlaması, uyku kalitesini etkileyebilir ve dolaylı olarak rüya görme sürecine katkıda bulunabilir. Yatmadan önce üç saat içinde yemek yiyenlerin gece uyanma olasılığı daha yüksek bulunmuştur ancak uykuya dalma süresi veya toplam uyku süresi üzerinde belirgin bir etkisi görülmemiştir.
TOKLUK HİSSİ
TÜM bunların yanı sıra geç saatlerde yemek yemek, sindirim sistemine ek yük getirerek gece uyanmalarına neden olabilir. Ayrıca, bazı besinlerin içerdiği bileşenlerin (örneğin yüksek glisemik indeksli yiyecekler veya baharatlı gıdalar) uyku düzenini ve rüya içeriğini değiştirme potansiyeli olduğu düşünülmektedir. Rüya görmek için en uygun evre olan REM uykusu, beslenme ile değişebilmektedir. Yüksek karbonhidratlı diyetler REM süresini artırabilirken, düşük karbonhidratlı diyetler REM süresini azaltarak derin uyku süresini artırabilir. Öte yandan, açlık ve düşük kan şekeri seviyeleri, rüya içeriğini etkileyerek daha parçalı ve rahatsız edici rüyalar görmemize yol açabilir. Almanya'da yapılan bir çalışmada, leptin ve oreksin gibi beslenme ile ilişkili hormonların uyku düzenini ve rüya görme sıklığını etkileyebileceği belirtilmiştir. Leptin, tokluk hissi ile bağlantılı olup derin uykuya geçişi kolaylaştırırken, oreksin açlık durumunda uyanıklığı artırarak rüya görme sürecini değiştirebilir. Ayrıca, yeme bozuklukları olan bireylerde rüya içeriğinin daha yoğun ve duygusal olduğu gözlemlenmiştir. Özellikle, anoreksiya nervoza hastalarının rüyalarında yemekle ilgili imgeler daha sık görülmekte ve bu rüyalar genellikle kaygı ve kontrol duygularıyla ilişkilendirilmektedir. Bulimia nervoza hastalarında ise rüyalarda yeme ve kusma gibi temaların daha fazla yer aldığı belirtilmiştir.
GİZLİ TETİKÇİLER
MONTREAL Üniversitesi'nde yapılan ve 396 öğrenciyi kapsayan bir çalışmada, katılımcıların %17.8'i bazı yiyeceklerin rüyalarını etkilediğini düşündüklerini belirtti. En çok suçlanan gıda grubu ise süt ürünleri oldu. En dikkat çeken ise peynir oldu! Katılımcılar, peynir tükettikleri akşamlarda daha tuhaf ve rahatsız edici rüyalar gördüklerini söylediler. Biberli, baharatlı yiyecekler ve çikolata da "rüya bozucu" listesinde üst sıralarda yer aldı. Bu algının altında yatan nedenler henüz tam olarak açıklanamamış olsa da, araştırmacılar dört olası sebep öne sürüyor. Bunlardan ilki, yiyeceklerin doğrudan etkisi olabilir. İkinci olarak, yemekten kaynaklanan mide yanması veya hazımsızlık gibi rahatsızlıklar bu algıyı tetikleyebilir. Üçüncü sebep, toplumsal inançlar ve folklorun etkisiyle şekillenen düşünceler olabilir. Son olarak, yanlış nedensel çıkarımlar da rol oynayabilir; örneğin, kötü bir rüya gördükten sonra suçlunun yenen peynir olduğuna inanmak gibi. AÇLIĞIN ETKİSİ
İLGİNÇ bir şekilde, açlık da rüyalarımız üzerinde güçlü bir etki yaratıyor. Hem tarihsel hem de modern çalışmalar, oruç ya da uzun süreli açlığın daha canlı, bazen de ruhani rüyalar doğurabildiğini gösteriyor. Eski çağlardan beri manevi aydınlanma arayışında olanlar şamanlar, kahinler, mistikler açlığı bilinçaltına erişmenin bir yolu olarak görmüşlerdir. Rüyalar ve açlık arasındaki ilişki, tarih boyunca farklı kültürlerde çeşitli ritüeller ve inanışlarla şekillenmiştir. Mısır'da Serapis adına yapılan tapınaklar, insanların rüya görme sürecini bilinçli bir şekilde deneyimlemek için başvurduğu kutsal mekânlardı. Burada, kahinler ve rüya tabircileri, gelenlerin gördükleri rüyaları yorumlarken, rüya görmek isteyenler belirli ritüeller uygulayarak bu deneyime hazırlanırdı. Bu hazırlık sürecinin önemli bir parçası ise açlık yani oruçtu. Açlık, bedenin normal işleyişine doğrudan etki eden fizyolojik bir durum olmasının yanı sıra, zihinsel algıyı da değiştirebilir. Oruç tutmak, ruhsal olarak arınmayı ve bilinç durumunun farklı bir seviyeye ulaşmasını sağlayabilir. Bu nedenle, aç kalmak rüya görme ihtimalini artıran unsurlardan biri olarak görülmüştür. Eğer sık sık kabuslar görüyorsanız ya da uyandıktan sonra kendinizi hâlâ yorgun hissediyorsanız, akşam ne yediğinize dikkat etmek işe yarayabilir.

