Tarih boyunca zenginlik sadece mücevherler, ipek giysiler ya da görkemli saraylarla ölçülmedi. Bazı dönemlerde hastalıklar bile bir statü göstergesi sayılıyordu. Sahip olunan rahatsızlık, kişinin ne kadar varlıklı olduğunu bile gösterebiliyordu.
DİŞ ÇÜRÜĞÜNDEN GUTA
16. yüzyılda diş çürüğü, şekerin pahalı olması nedeniyle yalnızca üst sınıfta görülüyor ve zenginlik sembolü sayılıyordu. Kurşun kaplı tabaklarda yemek yiyen aristokratlar, farkında olmadan zehirleniyordu. Aşırı et ve şarap tüketimiyle ortaya çıkan gut hastalığı, kralların bile ayağını yerden kesiyordu. Modern dönemde ise hijyenik yaşam alanlarında büyüyen zengin çocuklar çocuk felciyle, kraliyet soyları ise hemofiliyle mücadele etti. 19. yüzyılda melankoli "soylu bir hüzün" olarak görülürken, 20. yüzyılda zayıflığın sembolü haline gelen anoreksiya üst sınıfın görünmez hastalığına dönüştü.
SOSYAL KİMLİK GÖSTERGESİ
Geçmişte hastalıklar bile sosyal bir kimlik göstergesiydi. Bugün bize tuhaf gelse de, tarihin bir döneminde acı çekmek bile ayrıcalıklı sayılıyordu. Sağlığın gerçek zenginlik olduğu gerçeği ise insanlık için en kalıcı derslerden biri olarak kaldı.

