KALABALIK bir caddede yürüdüğünüzü hayal edin. Birinin yardıma ihtiyacı var, fakat etrafta kimse hareket etmiyor. Siz de durup düşünüyorsunuz: "Acaba biri yardım edecek mi?" İşte bu, psikolojide "bystander etkisi" olarak adlandırılan, modern yaşamın sık karşılaşılan bir olgusu. Bystander etkisi, bir kişinin kalabalık içinde yardıma müdahale etme olasılığının azalmasını tanımlar. 1960'larda psikologlar John Darley ve Bibb Latané tarafından keşfedilen bu etki, 1964'te New York'ta yaşanan Kitty Genovese cinayetiyle gündeme geldi. Kitty Genovese, evine dönerken takip edildiğini fark etti ve yardım istedi. Çevrede birçok kişi olayı gördü, ancak kimse doğrudan müdahale etmedi. Katil geri döndüğünde, Kitty ağır biçimde yaralandı. Olay, bireylerin "bir başkası zaten yardım eder" varsayımına nasıl kapıldığını gözler önüne serdi. Araştırmalar, insanların kalabalık içindeyken sorumluluğu üstlenmekten kaçındığını, onay arayışı ve hata yapma korkusunun hareketsizliği artırdığını gösteriyor. Yani insanlar kötü niyetli değil; sadece herkesin aynı şeyi yapacağını varsaymak gibi psikolojik bir tuzağa düşüyor. Bystander etkisinin yanı sıra, modern çağın bir başka psikolojik tuzağı da FOMO, yani "bir şeyleri kaçırma korkusu". Sosyal medyada arkadaşlarınızın tatil fotoğraflarına, konser videolarına veya eğlenceli akşam paylaşımlarına baktığınızda, kendinizi eksik veya yetersiz hissedebilirsiniz. FOMO, başkalarının deneyimlerini sizinkinden daha değerli görmenize ve kendi yaşadıklarınızı küçümsemenize neden olur. Bu durum, kullanıcıların paylaşımlarını abartılı hâle getirmesine, başkalarının hayatını ise idealize etmesine yol açabiliyor. Sonuç olarak, hem gerçek dünyada yardım etmeye çekiniyor hem de dijital dünyada sürekli kıyas ve eksiklik hissiyle karşılaşıyoruz. Bystander etkisi ve FOMO, modern yaşamın iki önemli psikolojik oyunu olarak karşımıza çıkıyor. İlki, başkasının müdahale edeceğini varsayarak hareketsiz kalmamıza yol açıyor. İkincisi ise, sosyal medyada başkalarının yaşamlarını takip ederken kendimizi yetersiz hissetmemize neden oluyor. Her iki durum da aslında insan beyninin davranışlarımızı nasıl etkileyebileceğine dair önemli ipuçları sunuyor.

