1977 yılının yaz aylarına girilirken Yeni Asır Gazetesi'nde bir haber yayınlandı: "Kıbrıs, İzmirlilerin yolunu gözlüyor." Yazıda, o zamanki Kıbrıs Türk Federe Devleti'nin başlattığı turizm seferberliğinden, ve bu seferberliğe en büyük ilginin İzmirlilerden geldiğinden bahsedilmiş. Lefkoşa, Girne ve Magosa'nın her yerinde bir İzmirliyle karşılaşmanın mümkün olduğu belirtilirken, 50 kişilik bir İzmirli işadamı kafilesinin de hem ziyaret hem ticaret amaçlı adayı hem gezip hem de Kıbrısla ortak iş olanaklarını araştırıyormuş. Peki Kıbrıs'la İzmir arasındaki bu bağı nasıl tanımlayabiliriz? Bu bağ aslında tesadüf değil. Ekonomi ve siyaset dışında İzmirlileri oraya çeken bir "Ege ruhu" cazibesi de vardı. Kültür, dil mutfak, müzik.. İnsan kendini yabancı hissetmiyordu. 70'lerde Kıbrıs, şimdikinden daha da ucuz ve ulaşılabilir bir yurtdışıydı. Uçak seferleri ve paket turlar çok cazipti. Gelelim adayla ilgili bazı kırılma anlarına. 1974 öncesinde özellikle Mağusa/ Varoşa yani Maraş bölgesi Akdeniz'in parlayan yıldızlarından biriydi. Plajlar, oteller, eğlence kültürü. Bu şekilde İzmirli turistin radarına girmemesi mümkün değildi. Bu dönem İzmir'den Kıbrıs'a gidenler genelde Tüccar, Gazeteci, Doktor, Mühendis ve bir de yazı fırsat bilip kaçan "Hippi" ruhlu gençler. Yani kitle turisti değil meraklı ve seçici bir profil. Mekanlar biraz daha Avrupa usulü idi. Caz, hafif müzik, yabancı orkestralar. Gazinodan çok lounge havası vardı. İzmirli bunu severdi. 1970'lerin başında İzmir'de bazı seyahat acenteleri Kıbrıs'ı şöyle pazarlardı: "Vizesiz Avrupa." Bu slogan bile her şeyi anlatıyor aslında. İzmir basınında 1974 Kıbrıs Barış Harekatı ile beraber ton da değişti. 1974 öncesi manşetler: "Akdeniz'in yeni Monte Carlo'su", "Türk Rivierası yükseliyor." gibiyken, 1974 sonrası ise daha başka bir dil vardı. "Yavru Vatan'a ilgi artıyor.", "Kıbrıs artık bize daha yakın." Yani haberler turistikten duygusala kaydı. Tatil yazıları bile politik bir arka plan taşır oldu. Barış Harekatı'ndan hemen sonra uluslararası turizm neredeyse sıfırlandı. Charter uçaklar kesildi.
DUYGUSAL YAKINLIK
AVRUPALI turist gelmedi. Bu kez sahneye İzmir, İstanbul ve Ankara çıktı. Kıbrıs Batı'ya kapandı ama Anadolu'ya açıldı. Kuzey Kıbrıs'la Türkiye arasındaki bağlar güçlendi. Özellikle Ege'den gelen ziyaretler belirgin biçimde arttı. Türkiye'den Kıbrıs'a yoğun göç ve görevlendirme oldu. Vize olmaması ve Türk lirası kullanımı zahmetsiz tatil seven İzmirliler için biçilmiş kaftandı. 1980'lere doğru Girne'de turizm biraz daha canlandı. Sonuç olarak Kıbrıs, İzmirliler için Akdeniz'in o tanıdık, insana iyi gelen samimiyeti ve her zaman geri dönülebilecek bir masa olarak kaldı.
