Batı Anadolu ile İç Anadolu bölgesini birleştiren bir konumda yer alan Afyonkarahisar, dünyaca ünlü mermerlerinin yanı sıra termal turizmde de adını dünyaya duyurdu. Dünyanın her yerinden turistlerin şifa bulmak için geldiği kent, doğal ve kültürel güzellikleriyle turistleri cezbediyor.
ŞİFALI SULARI İLE ÜNLÜ
Dünya sağlık turizminde önemli bir yere sahip olan kaplıcaların başkenti Afyonkarahisar olarak biliniyor. Şifalı suları ile ünlü olan Afyonkarahisar kaplıcaları aynı zamanda şehir merkezine yakın olmaları ve civarlarında kaliteli tesisler barındırmaları nedeni ile özellikle romatizmalı hastalıkların tedavisi için tercih ediliyorlar.
MUTFAĞI ÇOK ZENGİN
Afyonkarahisar'a seyahat edenler bir yandan şehrin güzelliklerinin tadını çıkarırken bir yandan da sakala çarpan çorbası, çullama köfte, bükme, ağzı açık, afyon sucuğu, haşhaş tatlısı, Afyon kaymağı tatlısı, Afyon Keşkeği, şebit gibi yöresel lezzetleriyle karnını doyurma imkanı bulunuyor.
EN ESKİ YAPI: ULU CAMİİ
Selçuklu döneminde, vezir Ata Fahrettin Ali'nin oğlu, Afyon Sancak Beyi Nusrediddun Hasan tarafından yaptırılan cami günümüze kadar ayakta kalmış ilin en eski yapılarından. Selçuklu Devleti'nin nadide miraslarından bir tanesi olan cami, içerisinde kullanılan sık aralıklı sütunlar nedeni ile "kırk direkli cami" olarak da biliniyor.
SULTAN DİVANİ MEVLEVİHANESİ
Anadolu'da kurulan ilk mevlevihanelerden biri olan ve 13. yüzyılda inşa edilen mevlevihane, ilin en önemli kültürel değerlerinden. Mevlana'nın yedinci kuşak torunu tarafından yeninden kullanıma açılan mevlevihane içerisinde dervişlerin kendilerini inzivaya çektiği çile odalarını görebiliyorsunuz.
İSCEHİSAR PERİ BACALARI
Afyonkarahisar-Ankara karayolu üzerinde bulunan İscehisar Peri Bacaları doğanın kente bıraktığı değerli armağan olarak muhteşem bir manzara oluşturuyor. Ulaşımı kolay sağlanan bu yerleşim yeri görülmeye değer. 26 Ağustos 1922 sabahı Afyonkarahisar sınırlarında başlayan Büyük Taarruz'u anmak için yapılan Atatürk anıtı ve meydan şehrin görülmesi gereken noktaları arasında yer alıyor.
EFSANELERİN KALESİ
Adına şarkılar, şiirler ve maniler yazılan 226 metre yüksekliğindeki tarihi Karahisar Kalesi, geçmişten günümüze ışık tutuyor. Birçok inanışa ev sahipliği yapan kale, tüm heybetiyle binlerce yıldır ayakta duruyor. Afyonkarahisar'la özdeşleşen Karahisar Kalesi'nin, günümüzden yaklaşık 3 bin 340 yıl önce, Arzava ülkesine sefer düzenleyen Hitit Kralı 2. Murşil tarafından, askerlerinin kışı geçirmelerini sağlamak amacıyla yapıldığı sanılıyor. Sırasıyla Lidyalılar, Persler, Helenler, Bergama Krallığı, Pont Krallığı, Romalılar ve Bizanslıların egemenliğinde kalan kale, hicretten sonra İstanbul'u fethetmek amacında olan Emevi halifelerinin, Anadolu'ya yaptıkları seferler sırasında birkaç kez el değiştirdikten sonra, Alparslan'ın oğlu Melikşah zamanında Selçuklu topraklarına katıldı. Defalarca el değiştiren kale, her defasında yeni bir efsane, yeni bir destana ev sahipliği yaptı. Karahisar Kalesi için, Battal Gazi'den Hazreti Ali'ye, Beyböğrek'ten Çavuşbaşı'na ve Horoz Dede'ye kadar pek çok efsane anlatılıyor. Anlatılan bu efsanelerin izleri, günümüzde bile varlığını koruyor.
DÜLDÜL'ÜN AYAK İZLERİNİ GÖRMEK MÜMKÜN
HALK arasında anlatılan Hz. Ali ya da "Düldül'ün ayak izleri" efsanesine göre; İslam halifelerinden Hz. Ali, atı Düldül'ün üzerinde dağdan dağa uçarak sefer yapar. İşte böyle seferlerin birinde Afyonkarahisar'a gelen Hz. Ali, Hıdırlık Dağı'nda konaklamak için sertçe yere basınca, buradaki bir kaya üzerinde ayağının izi kalır. Daha sonra Hıdırlık'tan kaleye atlayan Düldül, burada da dizginlenince bu kez ön ayağının izi bir kayanın üzerinde kalır. Hz. Ali, Düldül'ü sulamak için su yalağına vardığında, atı bağlayacak bir yer bulamaz ve dört parmağı ile yalağın yanındaki bir taşa vurarak taşı deler ve atı buraya bağlar. Afyonkarahisar Kalesi'nde bugün Düldül'ün ayak izi ile atın bağlandığına inanılan kaya üzerindeki delik, hala daha varlığını koruyor.
BATTAL GAZİ KALEYİ KUSATMAK İSTER
AFYONKARAHİSAR'DA 740 yılında öldüğü konusunda tarihçilerin birleştiği Battal Gazi ile yakın arkadaşı Ahmet Tarhan, kaleyi ele geçirmek için sıkı bir kuşatma yapar ve içeridekilerin dışarısıyla bütün bağlantılarını keser. Kale komutanı, bunun üzerine Bizans İmparatoru'na haber salar ve 100 bin kişilik bir ordu yardım için yola çıkar. Kalenin burçlarından Battal Gazi'yi görerek aşık olan komutanın güzel kızı, ona bir kötülük gelmemesi için çimler üzerinde uyumakta olan Battal Gazi'ye bağırır ancak duyuramaz. Sonra bir kağıt yazar, taşa sararak üzerine atar. Battal Gazi, biraz kıpırdandıktan sonra hareketsiz kalır. Battal'ın uyanmadığını gören kız telaşlanır ve babasına Türklerin komutanının çayırda uyuduğunu söyleyerek, güya onu öldürmek için zehirli bir hançer ister. Battal Gazi'nin yanına gelen kız, onu ölmüş olarak bulur. Çünkü attığı taş, Battal'ın kulağına gelmiş ve ölümüne neden olmuştur. Kız üzülür ve hançeri kendi kalbine saplayarak hayatına son verir. Bizans ordusu kalenin eteklerine geldiğinde amansız bir savaş başlar. Ahmet Tarhan askerleriyle birlikte şehit olur. Ahmet Tarhan, Karahisar Kalesi'nin eteklerinde, şu anda Ulu Cami'nin karşısındaki mezarına gömülür. Yenilgiden sonra çok şiddetli bir fırtına başlar ve rüzgar Battal'ın cesedini Eskişehir dolaylarına atar. Böylece Bizanslılar, Battal Gazi'nin öldüğünü anlayamaz ve daha uzun süre onun korkusuyla yaşar.
KILIÇ DARBESİYLE YARILAN KAYA
KALENİN Türklere geçmesinden önce efsaneye göre kalenin Bizans komutanı, savunma düzenine geçtiği için kale kapanır ve kuşatılır. Türk birliği içeri giremediği için susuz kalır ve çevrede su aramaya başlar. Çavuşbaşı bunun üzerine, yanına birkaç kişi alarak Yağdan denilen kayalıklara doğru gider. Burada gördüğü bir kayalığa dua ederek kılıcını vurur. Yarıktan şifalı su çıkmaya başlar. Susuzluk derdi kalmayan ordu bir cuma günü kaleye saldırır ve kaleyi alır. Mücadele sırasında şehit olanlar arasında Çavuşbaşı da vardır. Bugün Afyonkarahisar'ın Çavuşbaşı Mahallesi'ndeki Olucak suyunun oradan geldiği rivayet edilir ve güzel bir memba suyu olarak içilir. Olucak Çeşmesi karşısındaki Çavuş Dede mezarı da ziyaretçi akınına uğrar.

