"Son derece titizim. Evde baharatlıkları bile ben dizer, yerinden oynayan olursa düzeltirim. Fanatik Fenerli olmama rağmen torunlarım için G.Saray Store'dan alışveriş ediyorum"
SİNAN DOĞAN
Kemal Çolakoğlu... Kendini 'iflah olmaz bir İzmir iyimseriyim' diye tanımlayan, yaya kaldırımlarının 6 aydır boyanmadığını fark edecek kadar kenti sahiplenen, titizliği evdeki baharatlıkları hizaya sokmaya kadar varan duayen sanayici, twitter'da 500 takipçisi olan 'sosyal medyacı', 3 torunu için Galatasaray Store'dan alışveriş yapmaktan çekinmeyen fanatik Fenerbahçeli...
25 yıl meclis üyeliği ve 8 yıl meclis başkanlığı yaptığı Ege Bölgesi Sanayi Odası olmak üzere birçok kurumda görev üstlenen Kemal Çolakoğlu, şu aralar İzmir için kendi 35 projesini yazıyor. Çolakoğlu, "Benim projelerim belki küçük ama kent için önemli" diyor. Petkim'de mühendis olarak mesleğe başlayıp yıllar sonra Petkim Yönetim Kurulu Başkanlığı'na kadar yükselen işadamı Çolakoğlu, gençlere iyimser olmayı, umutsuzluğa düşmemeyi öğütlüyor.
- Tüm işlerinizi yerine getirmeye zaman bulan bir sanayicisiniz. Bunu nasıl başarıyorsunuz?
Asla 'zaman fakiriyim' sözünü sevmedim. Her şeye vakit bulunur. EBSO Meclis Başkanı olduğum dönem aynı anda 7 kurumun başkanlığını yapıyordum. Hiçbiri küçümsenecek görevler değildi. Ama hiç zaman sorunu yaşamadım. Pazar günü Başbakan geldiği zaman tatil yapamadım ama görevim bittikten sonra arkadaşlarımla oturup köfte yedim, sonra da sinemaya gittim. Hatta bazen 'sinemada görülür müyüm?' diye korktuğum oldu. Okulu asmak gibi bir şey. Eve asla iş götürmem. Evdeki sorunu da asla işe getirmem. Evde eşine sinirlenip işyerinde sağa sola sert davrananlardan değilim. Her şey yerinde olmalı. Pazar günleri de aileme zaman ayırırım.
500 TAKİPÇİM OLDU - İş yaşamınızda çok titizsiniz Ya evde?
Şöyle kötü bir yanım var. Ben başak burcuyum ve tüm özelliklerini taşıyorum. Hat safhada titiz, düzenci bir karakterim. Mutfaktaki baharatlıkları bile ben dizerim, yeri oynamışsa düzeltirim. Bir hanım için çok zor bir şey. Bundan kimse hoşlanmaz ama eksik olmasın eşim (Müjde Çolakoğlu) yapımı kabullendiği için idare ediyor. Bu iyi bir şey değil. Hem karşıdakine huzur vermiyorsunuz hem kendinize.
- Sosyal medyayı en iyi kullanan işadamısınız. Nasıl başladı bu tutku?
Ömrüm boyunca şuna şükrediyorum, ben manyetolu telefon kullanmış bir insanım. Çeşme'de evde 20 yaşına kadar manyetolu telefon vardı. Evde taş plağı, pompalı gaz ocağında yemek pişirildiğini görmüş insanım. Üniversitede okurken elektronik hesap makinesi yoktu. Şimdi cep telefonunda bile hesap yapıyoruz. Bilgisayarı kullanmayı, tweet atmayı çok seviyorum. Şansıma çocuklar da beni eğitiyor. Belki birisi diyordur ki, bu adam deli mi. Ama ben bir akşam 'Muhteşem Yüzyıl' dizisini seyrettikten sonra tweet attım. Sosyal medya bu zaten. 500 takipçim var diye çok mutluyum. Yeğenim Saba Tümer'in 1 milyon takipçisi var, dolayısıyla '500 takipçim var' diye hava atamıyorum. Ama çok güzel yanıtlar da alıyorum. Sosyal olmak çok güzel bir şey.
- Torunlarınızla ilişkiniz nasıl?
3 torunum var. Can, Cem ve Emir. Torunlarımla futbol ağırlıklı çok güzel bir dostluğumuz var. Cem çok iyi bir futbolcu, Göztepe'de oynuyor. Can'ın ise futbol bilgisi çok fazla. Teknik direktörün takımda hangi oyuncuyu değiştireceğini bile yüzde 80 biliyor. Ancak bir sorun var. Ben aslında Karşıyaka taraftarıyım. Damat Mahmut (Özgener) da Altaylı. Ben aynı zamanda ılımlı Fenerbahçeliydim. Eşim ise fanatik Galatasaraylı olarak iki kızımı Galatasaraylı yaptı. Ses çıkarmadım. Fakat Ali Şen'in başkanlığı döneminde bende de fanatizm başladı. Ama 3 oğlan torunun üçü de Galatasaraylı oldu. Şimdi düşünün bir Galatasaray-Fenerbahçe maçını... Ama beni hem yılbaşlarında hem de torunlarımın doğum günlerinde Galatasaray Store'de gören Fenerbahçeli arkadaşlarım çok dövünüyor. Onu biliyorum. Geçende 2-3 torba ile yakalandık. Torunlarım için bu fedakarlığı yapıyoruz. Allah insanı çocukları ile terbiye etmesin derler. Aynen öyle.
- Ailenizle nasıl vakit geçiriyorsunuz?
En çok sevdiğimiz şey pazar öğlenlerinde beraber yemek yemek. Ayşe ile Mahmut'un evi çok geniş, bahçeli. Davet ettikleri zaman onlara gidiyoruz. Davet etmedikleri zaman da onları balık restoranına veya Çeşme'ye davet ediyorum.
- Çeşme'nin de yaşamınızda özel bir yeri var sanıyorum. Merhum Mazhar Zorlu, "Çeşme'yi yakmak lazım" demişti.
Mazhar ağabey haklıydı. Biz cuma öğlen kaçıyoruz Çeşme'ye diye Mazhar ağabey çok kızardı. Ama o zaman tüfek icat olmamıştı. Şimdi cep telefonu var, başka teknolojik aletler var. İstanbullular işlerini Göcek'ten yürütüyor. Artık devir değişti. Herkes Çeşme'ye geliyor. Biz hakiki Çeşmeliyiz. Yazın başka yere çağırdıkları zaman gitmemek için 40 mazeret uyduruyoruz. Ama orada da bir tüfek icat oldu. Son yıllarda hem damadımız hem arkadaşlarımızla tekneyle geziyoruz. Sonunda Yunan adası uzmanı olduk. Adaların hepsini gördük. Çok da keyif aldık. Hangisinde en iyi yemek yenir, hangisinde en iyi alışveriş yapılır, hangisinde huzur var biliyoruz. Özellikle az bilinen Amorgos, İos gibi iki küçük ada çok keyifli. İstanköy'ü de seviyorum.
- İzmir için hep iyi şeyler söylüyorsunuz. Neden bu kadar iyimsersiniz?
Ben iflah olmaz bir İzmir iyimseriyim. Hep yaşadığım kent için pozitif düşündüm. Sonuçta böyle düşünenlerin haklı çıkacağına inanıyorum. Bugün Marmara doldu ve doydu. Artık yatırım yapacak yer, istihdam sağlayacak kaliteli çalışan kalmadı. İzmir ise 20'ye yakın organize sanayi bölgesi, 9 üniversitesi, 2 serbest bölgesi, havaalanı ve limanı ile büyük bir potansiyele sahip. En büyük zenginliğimiz de insanımız. İzmir özgürlüklerin alabildiğine geliştiği bir kent. 1945'ten bu yana demokrasiye ağırlık koymuş bir il. Adnan Menderes'in Demokrat Partisi, sonra Adalet Partisi buradan iktidara yükselmiş. Sonra tekrar sol partiler de burada iktidara gelmiş. Siyasi yasaklar burada kalkmış, Özal'a kırmızı kart buradan gösterilmiş. Hakikaten siyaseti futbol tutar gibi yapmıyor İzmir. Böyle bir kentte herkes söz sahibi olmak istiyor tabii ki.
- Hükümet ile yerel iktidarın İzmir için çekişmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
İzmir'de iki tür iktidar var: Biri merkezi iktidar, diğeri yerel yönetimde muhalefet. Her ikisi de ağırlığını hissettirmek için çalışıyor. AK Parti'nin, bu dönem iki çok önemli icracı bakanını İzmir'e vermesini çok önemsiyorum. Bu rekabet İzmir'e artı getiriyor. Biz de bundan çok mutluyuz. Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu elinden geleni yapmaya çalışıyor ama belediye açısından sıkıntıların olduğu da açık. Büyükşehir'in projelerinin yeterince Ankara'dan çıkmıyor söylemine belli bir oranda hak vermek mümkün. Kentsel dönüşümde Ankara'nın 10 yıl gerisinde kaldık. Bu aranın kapatılacağına dair umutlarımızı taşıyoruz. Öte yandan Büyükşehir ile ilçe belediyeler arasında koordinasyon sağlanamadı. Çok kolay yapılabilir birçok proje aksıyor.
35 PROJEM VAR - Sizin İzmir'e, özellikle kent merkezine dair ilginç projeleriniz de var. Yeni önerileriniz var mı?
İzmir'de çok basit şeyler yürümüyor. Kruvaziyer turistleri için Alsancak'tan Kemeraltı'na yürüyüş yolu gibi basit ama önemli projeler hazırlıyoruz ama bir türlü yapılmıyor. Pasaport ile Konak Pier arasında görülmemiş bir kaos var. İnsanlar açık müze haline getiriyorlar böyle yerleri, biz araba park ediyoruz. Şehirde bir yıldır yaya geçitleri boyanmıyor. 6 ay önce vazife edindim kendime. 'Boyayı verecek fabrika yandı' dediler. 35 proje de ben hazırlıyorum. Basit projeler olacak. 28-29'a geldim. Bitince ilgili mercilere göndereceğim.
Atatürk heykeli bana benziyordu
Kemal Çolakoğlu'nun neredeyse tamamında başkan olarak görev aldığı kurumlarda çok sayıda anısı var. Çoğu oldukça komik olan bu anılardan birini anlatıyor Çolakoğlu: "Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Başkanlığı yapıyorum. Güzel bir meydan düzenlemesi gerçekleştirdik. Bir tane Atatürk heykeli yapacağız. Çiğli'den bir heykeltıraş çağırdık. Adamın yaptığı heykele bir baktık ki Atatürk'ten başka her şeye benziyor, hatta bana daha çok benziyor. Diksek 'heykelini dikti' diyecekler. Aman kalsın dedik. Davetiyeler hazırlandı, heykelin kaidesi hazırlandı ama heykel yok. Gaziantep'te birine sipariş verdik. Açılıştan 2 gün önce adam 'yetişmiyor' dedi. Bu durumda bize istifa yolu göründü. Bölge Müdürü Doğan Hüner son çare adamla konuşuyor. Heykelin polyester kalıbı varmış. Bunu bize gönderdi. Biz kalıbı bronz rengine boyadık. Taktık. Bronz heykelden daha güzel. Millet geldi ne tebrik etti, ne tebrik etti. 3 gün sonra asıl heykel geldi, gizlice onu yerine yerleştirdik.
