Hayali okyanusu geçmek

RÖPORTAJ: SİNAN DOĞAN
Şükrü Ünlütürk, Türkiye'de heykeli dikilen çok az kişiden biri.
1990'lı yıllarda Güneydoğu'da tekstil ve konfeksiyon sanayini geliştirmek için büyük çaba gösteren Sun Holding Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Ünlütürk'ün heykeli Adıyaman Giyim Sanayicileri Derneği'nin binasına dikildi. Adı da Adıyaman Organize Sanayi Bölgesi'nin ana caddesine verildi. Küçük bir atölyeyi, 200 milyon dolardan fazla cirosu olan bir holdinge dönüştüren Ünlütürk ailesinin ailesinin en büyük tutkusu ise deniz ve yelkenli. Konfeksiyondaki markaları olan Jimmy Key'i tekne adına da taşıyan Ünlütürk, yeni hedeflerinin Atlas Okyanusu'nu geçmek olduğunu belirtiyor.
* Sun Tekstil'i nasıl kurdunuz? Bu kadar hızlı büyümenizin sırrı nedir?
Sun Tekstil, 1980'de küçük bir atölye olarak kuruldu. Sonra çok hızlı büyüdük. Bu yıl konsolide ciromuz 200 milyon doları geçecek. Bence çok şanslıydık. Doğru zamanda doğru yerdeydik. Aile yapımız, birbirimizle dayanışmamız bizi güçlü bir ekip haline getirdi. Kardeşim ve eşlerimiz beraber çalıştık. Gece demeden, hafta sonu demeden çalışmaya devam ettik. Şansımıza iyi müşterilerle karşılaştık. Bizi desteklediler. İşe başlarken bizi kredilendirdiler. Başarıda en büyük rol de çalışanlarımızın. Hakikaten sevinerek söyleyebilirim ki, 25 yıllık bir grup olarak 20 yılın üzerinde çok çalışanımız var. Toplam çalışan sayımız 820. İnsan yetiştirme konusunda başarılı olabildik.

KADINLARI İNCELTİYORLAR
* Sizin Türkiye'de sayılı araştırma geliştirme merkezlerinden birine sahip olduğunuzu biliyoruz. Ar-Ge Merkezi'nde neler yapıyorsunuz?
Ar-Ge Merkezimiz bize gurur veriyor. Türkiye'de 120'ye yakın, bizim sektörde ise sadece 6 tane Ar-Ge merkezi var. Burada aynı anda 42 proje yürüyor. Hepsi büyük projeler. Merkezde 65 kişi çalışıyor. Geç tutuşan kumaşlar, gece aydınlatan kumaşlar, yıpranmaya-yıkamaya dayanıklı kumaşlar, ultraviyole ışınlara dayanıklı kumaşlar üretiyoruz. Pure Nature markasıyla bayanları incelten, selülitlerini azaltan, forma sokan kumaşlar var. Kozmetik ürünleri mikro kapsüllerle kumaşa bağlıyoruz. Giyildiği zaman vücuda kozmetik sürülmüş gibi oluyor. En son gerektiği zaman sıcak, gerektiği zaman soğuk tutan kumaş üzerinde çalışıyoruz. Ürün yapıldı, test ediyoruz. Çalışanlarımızın 100'den fazlası mühendis ve yüksekokul mezunu. Çok değişik konularda proje ve yatırımlarımız var. Bu yapının 5 yıl sonra bizi çok daha farklı noktaya taşıyacağını hayal ediyoruz.
* Tekstilde bir çok sanayici yurtdışına gitti. Siz neden yurtdışına gitmeyi tercih etmediniz?
Dönem dönem gözden geçirdiğimiz oldu ama yurtdışına yatırım yapmadık. Şu an Yeni Teşvik Yasası nedeniyle yatırım olanaklarını gözden geçiriyoruz. Ancak ana fikrimiz, yatırım yapacaksak ve öncelikle şartlar eşitse, hatta biraz dezavantajlıysa bile kendi ülkemizde üretim yapmak.

"DOĞU'YA YATIRIMA VARIZ"
* Sizin Egeli giyim sanayicilerini Güneydoğu'da yatırıma yönlendirdiğinizi, Güneydoğu'daki girişimcilere destek verdiğinizi biliyoruz. Hatta heykeliniz de dikildi...
Heykelden daha anlamlı olan Adıyaman'da çok büyük bir organize sanayi bölgesinin ana caddesine ismimi vermeleri. Biz gittiğimizde orada makineci, tesis, atölye yoktu. Tekstil, uydu yapmak kadar zordu oradaki insanlar için. EGS olarak oradaki girişimcilere örnek olduk. En son 7 yıl önce Adıyaman'a gittiğimde 70'den fazla fabrika, 7 binden fazla çalışan olduğunu öğrendim. Hükümetin açıkladığı yeni teşvikler de bölgede ikinci bir sıçramaya yol açabilir. Biz de bölgede yatırımı araştırıyoruz. Kardeşim Sabri Ünlütürk geçenlerde Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ile Muş'a gitti. Muş dahil birkaç il üzerinde çalışıyoruz. Doğu Anadolu'da yatırım yapabiliriz. Çünkü müşterilerimiz de bizi kapasite artırma yönünde zorluyor. Bir Sun Tekstil daha yaratmanın önünde engel yok.
* Jimmy Key markanızla yeni mağazalar açacak mısınız?
Jimmy Key hızlı büyüyor. Yurtiçinde 30 bayi, yurtdışında 14 mağaza var. Turquality desteğinden daha fazla faydalanacağız. İran ve Rusya'da büyümek istiyoruz. İranlı kadınlar giyinmeyi seviyor. Irak'ta da iş yapmayı amaçlıyoruz.

"MEDİTASYON GİBİ"
* Geçenlerde Jimmy Key isimli teknenizle Urla Yat Yarışları'nda birinci oldunuz. Deniz sevdanız nasıl başladı?
1994'te aile ile mavi yolculuğa çıktık. Bir kaptanlı tekne kiraladık. Çok hoşumuza gitti. O sene ilk teknemizi aldık. Denizde olma ve yelken sporu yapma fikrine aşık olduk. 17 yıldır yelkenli tekne kullanıyoruz. Bu süre içerisinde Akdeniz'i iki defa geçip bir çok yeri görme imkanımız oldu. Anamur'a kadar kendi kıyılarımızı koy koy dolaşabildik. Tekne sezonumuz Eylül'de başlıyor. Bu sonbaharda Kaş, Kalkan, Kekova'yı planlıyoruz. Ayrıca okyanusa açılma, Atlantik'i geçme hayalimiz var. Bu hayali eşimle paylaşıyorum. Teknemiz çok rahat geçer. Bu geçişi organize eden bir kuruluş da var. Ona katılmayı amaçlıyoruz. 5 yıl içinde okyanusu geçmeyi planlıyoruz.
* Bu yoğun iş temposunda denize açılmak sizin için müthiş bir keyif olsa gerek.
Deniz bir anlamda meditasyon gibi. Başka bir şey düşünemiyorsunuz. Ne geçmişte olan olaylar ne de gelecekteki kaygılar kafanızı rahatsız ediyor. Denizin ruhsal ve bedensel sağlığımız için çok önemli olduğunu düşünüyorum. Tekne, hayatımızın çok önemli bir parçası. Zihnimizi boşaltıyoruz, sakinleşiyoruz. Latince 'carpe diem' deniyor, yani o anı yaşıyorsunuz. Başka zevklerimiz de var. Çocuklar dahil amatör dalış yapıyoruz. 28 metreye kadar dalabiliyoruz. Kış mevsiminde bir iki hafta kayak yapmayı seviyoruz.
* Çocuklarınız da şirkette mi görev alıyor?
İki çocuğumuz var. Oğlumuz Mehmet 6 yıl önce mezun oldu. Mühendislik okudu. Yüksek lisans yaptı. Kanada'da bizim Hazine Müsteşarlığı'na benzeyen bir devlet kuruluşunda çalışıyor. Onu geriye alacağız. Çünkü finansçıya her zaman ihtiyaç var. Kızımız Azize Ceylan Koç Üniversitesi İşletme'yi bitirdi. Tekstil ve konfeksiyonla ilgili bir firmada çalıştı. Oradan ayrıldı, şimdi iş bakıyor. Bize gelmesi için en az 3 yıl lazım. Çünkü aile anayasamıza göre mezun olan aile üyesi 3 yıl dışarıda çalışacak. Sonra şirkete gelebilecek.