Fethullah Gülen'in kamuoyunda tartışma yaratan ve hayretle karşılanan bedduası, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Alo Fetva hattının İslam hukuku çerçevesinde beyan ettiği görüşlerde karşılık bulmadı. Diyanet, "Hz. Peygamber, İslam'a düşmanlık gösterenlere bile beddua etmemiş, onların hidayeti için dua etmiştir" görüşünü bildirdi.
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Doç. Dr. Altuntaş, Müslümanların beddua etmekten kaçınarak, birbirinin hidayeti için dua etmesi gerektiğini belirtti.
"Peygamber de etmezdi"
Altuntaş, şunları söyledi: "Peygamber Efendimiz (s.a.s.) beddua etmekten kaçınırdı. Kendisinin lanet eden değil, aksine rahmet peygamberi olduğunu söylerdi. Mekke döneminde İslami tebliğ etmek üzere Taif'e gittiğinde, orada kötü bir davranışla karşı karşıya kalmış; dönüşte taş yağmuruna tutulmuş, mübarek ayakları kanlar içerisinde kalmıştı. O sırada Allah tarafından kendisine 'onlar aleyhine yapacağı duanın kabul edileceği, dilerse onları helak edeceği' bildirilmiş, fakat Peygamber Efendimiz (s.a.v.) 'Hayır, belki bunların soyundan sana ibadet edecek çocuklar doğar, ya Rabb' demişti. Uhud'da dişini kıran, yüzünü yaralayan düşmanları için de 'Allah'ım! Kavmimi hidayete erdir, çünkü onlar yaptıklarını bilmiyorlar' diye dua etmiştir. Bütün çalışmalara rağmen İslamiyet'i kabul etmeyen Devs kabilesine beddua etmesi istenince: 'Ya Rabbi! Devs kabilesine hidayet eyle de onları bizim saflarımıza kat' diye dua etmişti. Buradan anlaşıldığı üzere Müslüman'a düşen, beddua etmekten kaçınmak, bunun yerine karşısındakilerin hidayeti için dua etmektir."
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın resmi internet sitesindeki bedduayla ilgili bilgilendirme bölümünde "Müslümanların olur olmaz sebeplerle birbirleri aleyhine beddua etmelerinin İslam ahlakı ile bağdaşmadığı" ifade edilerek şu ifadelere yer veriliyor: "Peygamberimiz (sadece), azılı İslam düşmanlarından Ebu Cehil, Ümeyye ibn Halef ve benzerlerinin de içinde bulunduğu yedi kişiye beddua etmiş, bu kişilerin hepsi de Bedir Savaşı'nda öldürülmüş, böylece Hz. Peygamber'in bedduası yerini bulmuştur. (Ahmed, I, 393, 397)
İzmirlilerden Gülen'e "beddua" tepkisi"Engin hoşgörülü insan kimliğine hiç yakışmadı"
FETHULLAH Gülen'in okyanus ötesinden ettiği bedduanın yankıları sürüyor. Hz. Muhammed 'uzak durun' dediği halde kendi ülkesinin insanlarına beddua eden Gülen'in, bugüne kadar Müslümanlara en büyük eziyetleri yapan İsrail'e ve ABD'deki Yahudi kuruluşlarına ses çıkarmaması tepki çekti.
SOSYAL medyada Gülen'in bedduasına eleştiren vatandaşlar, "Beddua en son başvurulan şeydir. Peygamber efendimiz beddua etmeyiniz buyuruyor. Bizim geleneğimizde yoktur" yorumunu yaparken, Gülen'in kullandığı ifadelerin bir din adamına yakışmadığını ifade ettiler.
"Bu beddua Gazze'de çocukların üzerine bomba yağdıranlara, Arakan'da insanları diri diri yakanlara yapılmadı" sözleriyle tepkilerini dile getiren İzmir ve Egelilerin sözleri şöyle oldu.
Fethullah Gülen'in Türkiye'nin zor yıllarında her ortamda rahatça söyleyemediği fikirlerini İzmir'den hoşgörü kültürüyle yoğrulmuş muhataplar sayesinde yaydığını önesüren vatandaşlar, "beddua"sıyla hayal kırıklığı yaşattığını söyledi.
İzmir'in hoşgörü ikliminden beslenen Fethullah Güler'in, son günlerdeki sözleriyle de en çok İzmirliler'i incittiğini dile getiren Tarık Gönen, "Hayatımın en umutsuz döneminde, Fethullah Gülen'in sözleriyle manevi dünyam güçlendi. Huzur vaadeden sözleriyle kendimi daha iyi hissettim. Dualarına yürekten amin dediğim hocanın, tam tersi sözleriyle hayal kırıklığı yaşadım" dedi.
Fethullah Gülen'in vaaz kasetlerini dinleyip ilham aldığını belirten Kerime Tekin, beddua sözlerini duyunca çok üzüldüğünü söyledi. Tekin, "Öyle derin saygım vardı ki hoca efendiye. O sözleri duydukça kulaklarıma inanamadım. Bize, 'Düşmanınıza bile beddua etmeyin' diye emreden dinin mensubu olarak kendimi çok kötü hissettim" diye konuştum.
Kemeraltı esnafından Mehmet Ali Tıkanmaz, "Büyüklerimiz, 'beddua ederseniz, o söz kendinize döner' diye bizi uyarırdı. Günah ve başımıza kötü birşey gelir diye kimseye kötü dua etmedik. Şimdi manevi dünyamızdaki yıkıntıları tamir etme iddiasındaki bir şahsiyetin bu sözleri sarfetmesini büyük kaygıyla takip ediyorum. Bizim dinimizde de, kültürümüzde de olmayan bedduayı saygın bir kişinin kullanmasından üzüntü duydum" dedi.
Kimlerin duası kabul edilmez
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın sitesinde "Kabul olmayan dualar" bahsinde her duanın makbul, her dua edenin de isteğine kavuşamayacağına dikkat çekiliyor. Duanın kabulü için öncelikle usul ve adaba riayet edilmesinin önemine dikkat çekilen bölümde kabul edilmeyen dualar şöyle sıralanıyor:
"Kafirlerin duaları ve kafirlerin iyiliği için yapılan dualar, gaflet içindekilerin, Allah'a isyan edenlerin, gösteriş içinde olanların, Allah'a eş koşanlarla kötü bir fiili işlemek, Allah'ın emirlerini terketmek için yapılan dualar kabul olmaz."
İlahiyatçılardan beddua tepkisi
Sohbetlerinde hoşgörü, diyalog, birlik mesajları vermesiyle tanınan Fethullah Gülen'in, son sohbet toplantısında yaptığı beddua İlahiyatçılardan da tepki topladı. İslam dininde bedduanın yeri olmadığını dile getiren ilahiyatçılar şu değerlendirmeleri yaptı:
- Ahmet Tekin (İlahiyatçı): Fetullah Gülen bir müslümana yakışmayacak bir beddua yaptı. İslamı tebliğ eden kişilerin şehit edilmesi hadisesinde bile Allahu Teala resulünün böyle bir beddua yapmasını yasakladı. Böyle bir bedduanın kabulü mümkün değil. Dengesini kaybeden bir insanın ancak söyleyebileceği şeyler bunlar.
- Prof. Dr. Yunus Vehbi Yavuz (İlahiyatçı): Beddua etmek bizim dinimizde yoktur. Peygamber efendimiz hiçbir insana beddua etmemiştir. Kbile beddua yoktur. Gülen'in alışık olduğumuz hoşgörü söylemine uymadığı gibi İslam'ın rahmet ve merhamet anlayışına da uymaz. Bizim görevimiz insanların ıslahı için çalışmaktır.
- Nur hareketinin saygın isimlerinden Prof. Dr. Ahmet Akgündüz de Facebook hesabından Bediüzzaman Said Nursi'den örneklerle bedduanın men edildiğini anlattı. "Bediüzzaman: Risale-i Nurun şefkat mesleği bedduadan men ediyor" diyen Akgündüz facebook sayfasında Bediüzzaman hazretlerinin risalelerindeki ifadelerini sıraladı. Gülen'in Bediüzzaman'ın yolundan da saptığını ortaya koyan örnekleri arasında şu da yer aldı: Kıyamadım, beddua yerine; "Ya Rab! Madem Isparta Risale-i Nur'un bir Medreset-üz Zehrasıdır, sen oradaki fena memurları dahi ıslah eyle ve hüsn-ü akibet ver" diye dua eyledim ve ediyorum. Kastamonu Lahikası (139)
Fethullah Gülen'den misillemeye devam
Başbakan Erdoğan'ın, hafta sonu Karadeniz gezisinde "Devlette paralel yapı olmaz. İninize gireceğiz didik didik edeceğiz" demesi üzerine Fetullah Gülen, Herkul.org sitesinden yaptığı açıklamada, "Kimin inde olduğunu Allah görüyor" diyerek hakaretvari bir cevap verdi.
İki metrelik tahta kulübe
Beddua vaazında olduğu gibi toplumda tepki toplayan ikinci vaazında da Fethullah Gülen, bir din adamına yakışmayacak kelimeler kullandı. Fethullah Gülen şunları söyledi: "Onları inlere sığınmış goriller gibi, maymunlar gibi gören, bunlar partallaşmış düşüncelerin sözlere, düşüncelere, ifadelere aksedişinden başka bir şey değildir ve bunlarla hiçbir eğri düzeltilemez.. O cami pencerelerini 'in' şeklinde görme; iki metre genişliğindeki tahta kulübeleri "in" şeklinde görme, sırf halka el açmamak, dilenmemek, hak yememek için hayatlarını belli bir darlık içinde o darlığa mahkum ederek geçirmek isteyen insanların o darlıklarını "in" gibi görme, esasen "in"in neden ibaret olduğunu bilmemenin ifadesidir. Kimin "in"de olduğunu Allah görüyor... İnlerdeki maymunlar, goriller, ayılar, sırtlanlar, yılanlar, çıyanlar gibi." "İn" deyince onlar anlaşılır. Bu türlü töhmetler, ittihamlar karşısında kalabilirler. Fakat böylesine seviyesizliğe öyle seviyesizce mukabelede bulunmamak lazım. "Allah bizi de sizi de affetsin!", "Allah kalplerimizi ıslah eylesin!" demekle mukabelede bulunmak lazım.
"O da gorile dönüşmüş"
Nitekim benim, velayetinden, hakka karşı gözünün açık olduğundan şüphem olmayan birisi, birisinin genel mefkuremize ve düşüncelerimize, gaye-i hayalimize ve ideallerimize ters insanların arkasına takılıp -onlara takılmak suretiyle bir yere varacağını zanneden bir insan- onlar girdikleri yerde gorillere dönüşmüşlerdi, o da arkalarından girince, o da gorile dönüşmüş. Ama ben bunu kimseye söylemedim. Bunu kimseye söylemek bir insanı içine düştüğü o çamur içinde "Oh müstehak!.." demek gibi bir densizliktir. Mü'mine öyle bir densizlik yakışmaz.
